images-2Barabbas olayı,İznik Konsül’ü tarafından kabul edilmiş dört İncil’de de yer alan ibretlik bir hikâyedir. Kur’an da isim vermeden aynı hadiseden bahseder.

Barabbas katil , zalim ve ırz düşmanı bir haydut olduğu için, Romalıların Yahudiye Valisi Pontius Pilatus (ölm. 36) tarafından zindana atılmıştı ve işin ilginç yanı da zindan arkadaşı Hz. İsa idi. Romalıların yerleşik geleneklerine göre Fısıh bayramlarında, valiler zindandaki mahkûmlardan halkın istediği birini affederlerdi. Geleneksel dinlerine zarar verdiği için, Hz. İsa’yı düşman bilen Allah ile aldatma propagandistleri, oylarını İsa değil, Barabbas lehine kullanmaları için halkı kandırdılar. Ve halk, Pliatus’tan İsa’yı değil, Barabbas’ı affetmesini istedi. Pilatus da isteğe uygun olarak Barabbas’ı serbest bıraktı. Yani halk; ışığın, aydınlığın, hak ve adaletin öncüsü, yüce Allah’ın “Kelimetullah” dediği o muazzez İsa Peygamber’i değil, cinayet ve ırza tecavüzün temsilcisi Barabbas’ı tercih etti. Sonuçta, halkın isteğiyle haydut Barabbas serbest bırakıldı, Hz. İsa çarmıha gerildi. Barabbas serbest kalır kalmaz ilk iş olarak birini öldürüp, bir başkasının da ırzına geçti ve yeniden hapse atıldı. Ertesi yıl Fısıh bayramında affedilmeye aday iki suçludan biri yine Barabbas’tı ve halk bu sefer de Barabbas’ın affedilmesi lehinde oy kullanmıştı.

images-3Bu toplumlar, “Barabbasları yeğleyen toplum” olarak adlandırılır. Bunlar kötülük yapanları ödüllendiren toplumlardır ve Kur’an bu tip toplumlar için “Kötülük Toplumu” ifadesini kullanır.

Matah bir yönetim biçimiymiş gibi bir takım cafcaflı sözcüklerle süsledikleri demokrasiyi her yaptıkları pisliğin kamuflajı olarak kullanan Barabbas toplumlarına yakın tarihten verilebilecek en güzel örnek, Almanlardır. En kanlı Barabbaslardan biri olan Hitler de demokratik seçimlerle işbaşına gelmemiş midir? 3-5 kg erzağa, bir torba kömüre, 2 paket makarnaya oyunu satan ve bilinçli olarak cehalet ve fukaralık batağına batırılmış bizim toplumlar gibi toplumlarda siz hangi demokrasiden bahsedebilirsiniz ki?

Nietzsche der ki:

”Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir…”

untitled

İşte başımıza belâ olan firavunları, hainleri, hırsız ve soyguncuları, böylesine koyun sürüsü haline getirilmiş, düşünce gücü elinden alınmış cahil insan kalabalıkları yaratmaktadır.

Tam bu noktada sözü Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’e bırakalım:

“Zalimleri yaratan sürüleşmiş halk yığınları, büyük zalim zağarların yedikleri haramlardan birer kırıntı kapabiliriz diye, onlara destek veren fino köpeklere benzerler. Ve bu finoluğu bir başarı sayarlar. Zavallı finolar, önlerine atılan kırıntılar karşılığında, kendilerinin ve çocuklarının yarınlarını mahvettiklerini bir türlü anlamak istemezler. Anlatmak isteyenlere de düşman kesilirler. Lût kavminin Hz. Lût’a söylediği, şu ‘namussuzluk belgesi’ sözü söylerler: “Çıkarın şunları kentinizden, yurdunuzdan. Bunlar temizlik ve dürüstlükte aşırı derecede titizlik gösteren insanlar.” (A’raf, 82; Neml, 56).

Zalimlerle onlara köpeklik eden sürünün rahatsızlık sebebi, her zaman işte bu ‘temizlik ve dürüstlük’ olmuştur. Başlarına geçecek adamın temiz ve dürüst olması onları verem ediyor. Sürüyü verem eden olguyu da göstermiştir Kur’an: “Lût’a da hükmetme gücü, yargılama yetisi ve ilim verdik. Onu, pislikler üretip duran bir kentten/bir ülkeden kurtardık. O kentte/ülkede yaşayanlar yoldan çıkmışlardan oluşan bir kötülük toplumuydu.” (Enbiya, 74). Bu Kur’ansal beyyine bize şu ölümsüz hakikatlerin altını çizme imkânı veriyor:

  1. İnsanoğlu, temizlik ve dürüstlüğüyle seçkinleşen kadrolardan rahatsız olabiliyor, onlara düşman kesilebiliyor, onları sırf bu nitelikleri yüzünden yerlerinden yurtlarından edebiliyor.
  2. Sürüleşmiş kitleye rahatsızlık veren dürüst ve temiz kişilerin temel nitelikleri; adaletle hükmetme yetisi ve ilimdir.

Demek ki, basit çıkarlar (örneğin, bir file yiyecek, birkaç torba kömür, birkaç paket makarna veya iane çadırlarında verilen bir-iki kap yemek vs.) karşılığında sürüleştirilmiş bir toplum, öncelikle ilim ve hikmet düşmanı kesilmektedir. Kur’an diyor ki, böyle bir topluma bir tek ad uygun düşer: ‘Kötülük toplumu’. Kötülük toplumu, çöküşü hak eden toplumdur.”

images-1Kur’anî perspektiften bakıldığında yukarıdaki değerlendirmelerden bizim anladığımız, Türkiye toplumunun git gide bir Barabbas toplumu, yani “Kötülük Toplumu” olduğu gerçeğidir.

Yönetsel erki ele geçiren Barabbaslar, tüm Türkiye’yi dayanılmaz bir pislik kokusuna buladıkları 17-25 Aralık soygun ve talanlarını, demokrasi kılıfına büründürerek istedikleri kadar aklamaya çalışsınlar, yollara saçılmış lâğım ve cerahatin üstünü örtmeleri mümkün değildir. Ancak meclisteki çoğunluğuna güvenerek, formalite gereği yapılan oylamada Meclis Araştırma ve Soruşturma Komisyonu’nun 9 üyesinin verdiği kararla yasal olarak aklanmalarının önü açılan eski bakanlar sizce de bizim “kötülük yapanları ödüllendiren” bir toplum olma yolunda bir hayli yol kat ettiğimizi göstermiyor mu?

Unutulmamalıdır ki, Barabbasları tercih eden ve yapılan kötülükler karşısında tepki vermeyen toplumlar Kur’anî verilere göre Allah’ın lânetini beklemelidirler. Ve yüce Allah’ın böyle toplumlar için kestiği “gazap faturasını” mutlaka ödemek zorunda kalacaklardır.

Uğur GÖRGÜLÜ

07 Ocak 2015 – Antalya