20 Haziran 2008 Cuma

Kontrolörleri ve denetmenleri üzmüşüz...

Kontrolörleri ve denetmenleri üzmüşüz...

Taylan ERTEN / ANKARA'dan
taylane@dunya.com

02.06.2008 - 09:00

Ekonominin yarısı "kayıt dışı"... Bunu Maliye de biliyor, hükümetler de... Ekonominin yarısı "kayıt içi"... İsteyen istediği kadar beyanda bulunup, istediği kadar "doğrudan" vergi ödüyor... Devlet, yarısı "kayıt dışı" ekonomiden yeterli vergiyi süzemediği için "gırtlağına" kadar borçlu...

Hükümetler bütçe açıklarını "doğrudan" vergiler yerine "dolaylı" vergilere yüklenerek; kamunun, milletin malını mülkünü satarak kapatınca, "başarılı" oluyor! Devletin Hazinesi, Londra bankerlerinden "En Başarılı Borçlanan Hazine Ödülü" alan tek kurum. Başka örneği var mı, bilmiyoruz!

Ve... Bu haldeki devletin bütçesini "iki yakası bir arada" tutabilmek için; her şeyi devletten, kamudan beklerken vergi yükümlülüğünden kaçanı, vergi kaçıranı, matrah gizleyeni, "kara paracıyı" izlemek, bulmak ve gereğini yapmakla görevli, merkezde 120 Maliye müfettişi, 309 hesap uzmanı, 316 gelirler kontrolörü; defterdarlıklarda da 2 bin 700 vergi denetmeni...

Maliye, tüm görev unvanlarında toplam 3 bin 165 yetkili kişiyle "sahayı" kontrol etmeye, denetlemeye, kaçırılan vergiyi bulmaya, bulduğunu geri almaya, vergi dairesinin önünden geçmeyenlere "adres öğretmeye" çalışıyor. İşleri zor, sorumlulukları ağır.

Müfettiş, uzman, kontrolör arasında seçilme ve meslek eğitimi bakımından fark yok. Fark yetki ve görevlerde: Müfettişlerle kontrolörler Türkiye çapında vergi ve kara para incelemeleri, idari teftiş, kamu görevlilerini soruşturma yetkilerine sahipler. Uzmanların görev alanı yine Türkiye çapında vergi ve kara para incelemelerini kapsıyor. Denetmenler ise "yerel denetim" yetkisini kullanıyor.

Tek çatı tasarısı

Maliye'nin vergi denetim yapısına ilişkin bu bilgileri vermemin nedeni, TBMM'ye sunulmuş olan "tek çatı tasarısı" ile ilgili yayınımız. Tasarı bu yapının değiştirilmesini; Maliye Teftiş ile Hesap Uzmanları kurullarının kaldırılmasını, gelirler kontrolörleri dahil üç denetim birimiyle birlikte tüm elemanların "Maliye denetçisi" unvanı altında birleştirilmesini öngörüyor.

21 Mayıs'ta DÜNYA Mikro Politika'da gündeme getirdiğimiz ve ilgili dört derneğin kurumsal görüşleriyle yansıttığımız bu konu Maliye denetim camiasında büyük ilgiyle karşılandı. Müfettişlerden "teşekkür", kontrolörlerden ve denetçilerden eleştiri aldık. İzinlerini almadığım için isim vermiyorum.

Eleştirilerden biri, kontrolörlerin varlığını ve ağırlığını eksik yansıtmamızdı. Bu kesimden gelen açıklamalara göre; gelirler kontrolörlüğünün 72 yıllık, denetmenlerin de yaklaşık bir bu kadar tarihi ve birikimi bulunduğunu; kontrolörlerin mesleki yetkinlik, yetki ve görevler yönünden müfettişler ve uzmanlarla eş düzeyde olduklarını ve görevlerini l‰yıkıyla yerine getirdiklerini belirterek eksiğimizi gideriyorum.

Diğer bir eleştiri, tasarıya ilişkin görüşler kadar Maliye'nin denetim yapısını oluşturan kurullar ve birimler arasındaki derin görüş farklarını da yansıtıyordu. "İç meselelere" girmeyeceğim. Ancak, belli ki kontrolör ve denetmenler kesimi iki kurulun "hegemonik" ve "imtiyazlı" konumlanmasından hiç memnun değiller. Etkin bir denetim sistemi oluşturmanın önünde "engel" gördükleri iki kurulun kaldırılmasını ve sistem birliğinin sağlanmasını gerekli görüyor, destekliyorlar.

Bu çerçevede denetmen kesiminden gelen şu değerlendirme ayrıca dikkati çekiyor:

"Hükümet, gelir idaresi tasarısı ile her hal ve takdirde kendisine tabi, bizzat kendisinin çekip çevireceği, kendi istek ve arzularına göre hareket edecek bir denetim birimi istediğini ortaya koymuş, bu isteği tasarıya yansıtmıştır. Yani, önceleri kurulların (Maliye Teftiş ve Hesap Uzmanları kastediliyor) hizmetinde, kurullara hizmet eden bir Gelir İdaresi varken, şimdi, zaten topluma ve devlete hizmet etmeyen ama siyasetçinin kısa vadeli güncel çıkarlarına hizmet edecek bir yapı tasarlanmıştır."

Eleştiri ve görüşlerden çıkardığım sonuca gelince: Kontrolörler ve denetmenler mevcut mali denetim yapısının değişmesini; kurulların, imtiyazlı konumların kaldırılmasını; birimlerin birleştirilmesini; birleştirilirken mevcut yapılar arasında ayırıma gidilmemesini ve yeni vergi denetim biriminin "kurum çıkarlarını, mesleki taassubu" değil, "ülke çıkarlarını ve kamu yararını gözetecek, çağdaş, güçlü, bağımsız, etkin, verimli ve sağlıklı işleyecek" şekilde tasarlanmasını talep ediyorlar. Hem de kuvvetle...



Kontrolörleri ve denetmenleri üzmüşüz...

Kontrolörleri ve denetmenleri üzmüşüz...

Taylan ERTEN / ANKARA'dan
taylane@dunya.com

02.06.2008 - 09:00

Ekonominin yarısı "kayıt dışı"... Bunu Maliye de biliyor, hükümetler de... Ekonominin yarısı "kayıt içi"... İsteyen istediği kadar beyanda bulunup, istediği kadar "doğrudan" vergi ödüyor... Devlet, yarısı "kayıt dışı" ekonomiden yeterli vergiyi süzemediği için "gırtlağına" kadar borçlu...

Hükümetler bütçe açıklarını "doğrudan" vergiler yerine "dolaylı" vergilere yüklenerek; kamunun, milletin malını mülkünü satarak kapatınca, "başarılı" oluyor! Devletin Hazinesi, Londra bankerlerinden "En Başarılı Borçlanan Hazine Ödülü" alan tek kurum. Başka örneği var mı, bilmiyoruz!

Ve... Bu haldeki devletin bütçesini "iki yakası bir arada" tutabilmek için; her şeyi devletten, kamudan beklerken vergi yükümlülüğünden kaçanı, vergi kaçıranı, matrah gizleyeni, "kara paracıyı" izlemek, bulmak ve gereğini yapmakla görevli, merkezde 120 Maliye müfettişi, 309 hesap uzmanı, 316 gelirler kontrolörü; defterdarlıklarda da 2 bin 700 vergi denetmeni...

Maliye, tüm görev unvanlarında toplam 3 bin 165 yetkili kişiyle "sahayı" kontrol etmeye, denetlemeye, kaçırılan vergiyi bulmaya, bulduğunu geri almaya, vergi dairesinin önünden geçmeyenlere "adres öğretmeye" çalışıyor. İşleri zor, sorumlulukları ağır.

Müfettiş, uzman, kontrolör arasında seçilme ve meslek eğitimi bakımından fark yok. Fark yetki ve görevlerde: Müfettişlerle kontrolörler Türkiye çapında vergi ve kara para incelemeleri, idari teftiş, kamu görevlilerini soruşturma yetkilerine sahipler. Uzmanların görev alanı yine Türkiye çapında vergi ve kara para incelemelerini kapsıyor. Denetmenler ise "yerel denetim" yetkisini kullanıyor.

Tek çatı tasarısı

Maliye'nin vergi denetim yapısına ilişkin bu bilgileri vermemin nedeni, TBMM'ye sunulmuş olan "tek çatı tasarısı" ile ilgili yayınımız. Tasarı bu yapının değiştirilmesini; Maliye Teftiş ile Hesap Uzmanları kurullarının kaldırılmasını, gelirler kontrolörleri dahil üç denetim birimiyle birlikte tüm elemanların "Maliye denetçisi" unvanı altında birleştirilmesini öngörüyor.

21 Mayıs'ta DÜNYA Mikro Politika'da gündeme getirdiğimiz ve ilgili dört derneğin kurumsal görüşleriyle yansıttığımız bu konu Maliye denetim camiasında büyük ilgiyle karşılandı. Müfettişlerden "teşekkür", kontrolörlerden ve denetçilerden eleştiri aldık. İzinlerini almadığım için isim vermiyorum.

Eleştirilerden biri, kontrolörlerin varlığını ve ağırlığını eksik yansıtmamızdı. Bu kesimden gelen açıklamalara göre; gelirler kontrolörlüğünün 72 yıllık, denetmenlerin de yaklaşık bir bu kadar tarihi ve birikimi bulunduğunu; kontrolörlerin mesleki yetkinlik, yetki ve görevler yönünden müfettişler ve uzmanlarla eş düzeyde olduklarını ve görevlerini l‰yıkıyla yerine getirdiklerini belirterek eksiğimizi gideriyorum.

Diğer bir eleştiri, tasarıya ilişkin görüşler kadar Maliye'nin denetim yapısını oluşturan kurullar ve birimler arasındaki derin görüş farklarını da yansıtıyordu. "İç meselelere" girmeyeceğim. Ancak, belli ki kontrolör ve denetmenler kesimi iki kurulun "hegemonik" ve "imtiyazlı" konumlanmasından hiç memnun değiller. Etkin bir denetim sistemi oluşturmanın önünde "engel" gördükleri iki kurulun kaldırılmasını ve sistem birliğinin sağlanmasını gerekli görüyor, destekliyorlar.

Bu çerçevede denetmen kesiminden gelen şu değerlendirme ayrıca dikkati çekiyor:

"Hükümet, gelir idaresi tasarısı ile her hal ve takdirde kendisine tabi, bizzat kendisinin çekip çevireceği, kendi istek ve arzularına göre hareket edecek bir denetim birimi istediğini ortaya koymuş, bu isteği tasarıya yansıtmıştır. Yani, önceleri kurulların (Maliye Teftiş ve Hesap Uzmanları kastediliyor) hizmetinde, kurullara hizmet eden bir Gelir İdaresi varken, şimdi, zaten topluma ve devlete hizmet etmeyen ama siyasetçinin kısa vadeli güncel çıkarlarına hizmet edecek bir yapı tasarlanmıştır."

Eleştiri ve görüşlerden çıkardığım sonuca gelince: Kontrolörler ve denetmenler mevcut mali denetim yapısının değişmesini; kurulların, imtiyazlı konumların kaldırılmasını; birimlerin birleştirilmesini; birleştirilirken mevcut yapılar arasında ayırıma gidilmemesini ve yeni vergi denetim biriminin "kurum çıkarlarını, mesleki taassubu" değil, "ülke çıkarlarını ve kamu yararını gözetecek, çağdaş, güçlü, bağımsız, etkin, verimli ve sağlıklı işleyecek" şekilde tasarlanmasını talep ediyorlar. Hem de kuvvetle...




16 Haziran 2008 Pazartesi

Vergi denetmenleri terfi edebilmeli

AHMET YAVUZ

ahmet.yavuz@zaman.com.tr Ekonomi

Vergi denetmenleri terfi edebilmeli

Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması ve vergi uygulamalarının herkes tarafından arzu edilen bir noktaya getirilmesi, daha iyi çalışan güçlü bir vergi idaresi ve etkin bir vergi denetimi yapısının oluşturulmasına bağlı. Denetim kelimesinden ise sadece vergi incelemesi anlaşılmamalı. Vergi denetimi, geniş manada vergi idaresinin merkez ve taşra örgütünün iç denetime tabi tutulmasını ve lüzumu halinde vergi personelinin soruşturmalarının yapılmasını da kapsıyor.

Ülkemizde kayıt dışı ekonominin boyutları gittikçe artıyor. Nitekim bu husus, 2007-2013 yıllarını kapsayan 1. Kalkınma Planı'nda açıkça ifade edildi. Bu artışı engelleyecek temel unsur denetim gücüdür. Kayıt dışı ile mücadelede takip edilmesi gereken politika cari dönem için etkin ve yaygın denetimdir. İnceleme ve denetim gücünün koordineli ve etkili bir şekilde çalışması mükelleflerin incelenmekten çekinerek beyanlarını doğru şekilde vermelerini sağlar. Bu yüzden önemli olan, sınırlı sayıdaki mükellefi inceleyerek yorum farkından kaynaklanan matrah farkı bulmak değil, büyüklü küçüklü tüm mükellefler nezdinde inceleme oranını yüzde 2'lerden 10'lara çıkarmaktır. Bu da mevcut inceleme elemanı sayısını artırmak ve denetim elemanlarını düzenli bir şekilde koordine etmekle mümkün olur. Bu koordinasyon ihtiyacı sebebiyle Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bizzat takip ettiği vergi inceleme birimlerinin birleştirilmesini de sağlayacak kanun tasarısı bir ay önce hükümet sözcüsü Cemil Çiçek tarafından kamuoyunun bilgisine sunulmuştu. Tasarı kamuoyu ile paylaşılmazdan önce birçok söylenti çıktı. Ancak geçen hafta basına yansıyan tasarı, bu söylentilerin neredeyse tamamını asılsız çıkardı. Öyle ki; gelir idaresinin müsteşarlık şeklinde örgütleneceği, bu müsteşarlık bünyesinde 5 genel müdürlüğün kurulacağı, şimdiki 29 vergi dairesi başkanlığı yerine 21 bölge başkanlığının olduğu bölge sistemine geçileceği ifade ediliyordu. Ancak bu tür düzenlemeler tasarıda yok. Başlangıçta olup sonra vazgeçilmiş de olabilir.

Tasarı ile halen merkez denetim elemanlarının görev yaptığı birimler olan Maliye Bakanlığı bünyesindeki Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulu ile Gelir İdaresi Başkanlığı'ndaki Gelirler Kontrolörleri Daire Başkanlığı kaldırılarak bunların yerine Maliye Bakanlığı teşkilat yapısında doğrudan bakana bağlı 'Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı' birimi oluşturulacak. Söz konusu vergi denetim elemanları, bu birime bağlanmak suretiyle 'Maliye Denetçisi' unvanı altında birleştirilecek. Maliye Bakanlığı'nın, Maliye müfettişi ve hesap uzmanlarına ait bin 618, gelirler kontrolörlerine ait 900 olmak üzere toplam 2 bin 518 kadro iptal edilirken, çeşitli derecelerde bin 251 maliye denetçisi kadrosu ihdas ediliyor.

Vergi daireleri ihmal edilmesin

Vergi denetim elemanları sayısının yetersiz olduğu ve kadroların doldurulması gerektiği her kesim tarafından paylaşılan bir gerçek iken, tasarıda vergi denetim kurulu başkanlığı bünyesindeki denetim elemanı kadrosunun azaltılmasını anlamak zor. Ayrıca, 'denetimde çok başlılık var, koordinasyonda zorlanıyor' deniliyor ve 3 ayrı denetim birimi tek çatı altında birleştiriliyor. Üç ayrı denetim birimi birleştikten sonra ne koordine edilecek ki? Bir de denetim koordinasyon kurulu kuruluyor. Kontrolörlere sözlü mülakat sınavı yapılacak deniyordu. Bu da tasarının ilk halinden çıkarıldı. Bence de anlamsızdı ve güzel bir başlangıç için hiç de hoş değildi. Çıkarıldığı iyi oldu.

Tasarı vergi denetmenleri ile ilgili herhangi bir düzenleme içermiyor. Böyle köklü bir değişikliğe gidilirken vergi denetmenlerine de dikey yükselme imkânı verilebilir. Böylece taşrada görev yapan vergi denetmenleri de motive edilmiş olur. Dikey yükselme sicil ve sınavla olabileceği gibi vergi denetmenlerinin yeterlilik sınavında ilk 5'e veya 10'a girenlerin otomatikman Kurul'a alınması şeklinde de olabilir.

Diğer yandan, özenle seçilen ve meslekî konularda yetiştirilen vergi denetim elemanlarına özel sektörden çok talep geliyor. Bu elemanlardan kamunun yeterince yararlanabilmesi için ciddi ölçülerde reel kayba uğramış özlük haklarının düzeltilmesi gerekiyor. Denetim elemanları, daha önce yeminli mali müşavirlik sınavından muafiyet avantajı sayesinde tahammül ettikleri şartların sınav mecburiyetinin de getirilmesiyle katlanılmaz bir hal aldığını söylüyor.

Son olarak, bu tartışmalar hep çatıyla ilgili. Vergi daireleri bu işin aslı ve esası. Eğer bir şeyler yapılacaksa asıl buralar ihmal edilmemeli. Vergi dairelerinin otomasyonu tamamlanmalı. İnsan unsuru gelir uzmanları ile daha donanımlı, cevval ve güvenilir hale getirilmeli. Vergi dairelerinin yönetim kadroları çok önemli. İstanbul'da milyar YTL'lik iadelere imza atan müdürler var. Buralarda yönetici olacak kişilerin dürüst ve cesur olması şart.

12 Haziran 2008 Perşembe

Vergi toplamak için ’Nereden buldun’ şart”

Vergi toplamak için ’Nereden buldun’ şart”
Hatırlarsınız, dönemin Maliye Bakanı Zekeriya Temizel "Nereden buldun?" düzenlemesini çıkardığında yer yerinden oynamıştı.
Yazar E-Posta
  • Haber Tarihi
    : 12 Haziran 2008
Yasa uygulanabilseydi, belki de Amerikan filmlerinde gördüğümüz vergi sistemi Türkiye'ye de yerleşecek, lüks içerisinde yaşadığı halde bir asgari ücretli kadar bile vergi ödemeyen vergi yüzsüzleri tarihe karışacaktı. Ancak olmadı. Yasa rafa kalktı. Nereden buldun ve mali milat tartışmalardan öteye geçemedi. Hatta Maliye, 'nereden buldun'la birlikte elindeki bir çok denetim silahını da o tarihte kaybetti.

Hatırlatmakta yarar var. Nereden buldun; elde edilen gelirin vergisinin ödenip ödenmediğinin ispat yükümlülüğünü direkt mükellefe yüklüyordu. Şimdi ise bu yükümlülük Maliye'nin sırtında. Bunun içindir ki; vergi kaçırdığından şüphelenilen, hatta şüphenin de ötesinde gerçek vergisini ödemediği ayan beyan ortada olan mükellefler para saçacak, zenginliklerini eşe dosta sergileyecek türlü şaklabanlıklar peşinde koşarken, Maliye'nin denetim elemanları belge toplamakla uğraşıyor.

UNAKITAN BÜYÜK ŞANS

Durup dururken 'nereden buldun' da nereden çıktı, diyebilirsiniz. Anlatalım: Bu gazeteden bir çok ayrıntısını okumuşsunuzdur. Maliye Bakanlığı bir süredir Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılacak değişiklik üzerinde çalışıyor. İlk çalışma Vergi Konseyi'nin kamu ve özel sektörden gelen üyelerine hazırlatıldı. Şimdi Maliye'nin Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü son rötuşları yapıyor. Başbakan Erdoğan'ın talimatı üzerine, tasarı taslağı bittiğinde başta TOBB, TESK, TZOB, TÜRMOB, işçi ve işveren örgütleri olmak üzere ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarına gönderilip, görüşler alınacak. Maliye, işte bu taslağın içerisine 'nereden buldun' benzeri bir 'vergi güvenlik mekanizması' yerleştirmek istiyor.

Çünkü, böyle bir mekanizmanın yokluğuna artık Maliye içerisinde tahammül kalmadı. Gelişmiş bilgisayar altyapısına, denetim elemanlarının arttırılmasına rağmen istenilen sonuç yeterince alınamadı. Maliyeciler belge peşinde koşmaktan yoruldu. Getirilmek istenen sistemi önce gizleyen, ancak denetim konusundaki görüşlerimizin çakışması üzerine rahatlayan bir Maliye yöneticisinin şu sözlerini dikkatlerinize sunuyorum: "Kimilerinin kolaylıkla vergi kaçırdığı düşüncesi toplumsal vicdanı yaralıyor. Herkesin gerçek geliri üzerinden vergisini ödeyeceği bir sisteme ihtiyacımız var.

Mali milat gereksiz. Ancak vicdanları rahatlatmak istiyorsak, nereden buldun benzeri bir güvenlik müessesesine, hatta doğrudan nereden bulduna ihtiyacımız var. Bakanımızın Unakıtan olması bu sistemin toplum tarafından kabul edilmesi ve yanlış anlaşılmalara yol açmadan uygulanması açısından büyük şans.

Hiç kimse, piyasanın içinden gelen bir bakanın yönetimindeki Maliye'nin piyasayı tıkayacağı iddiasında bulunamaz. Devlete ödemesi gereken vergiyi düğünlerde saçan, yurt dışındaki tatillerde harcayan, çocuğunu lüks ciplere bindirenler bu sefer kamuoyunu peşlerinden sürükleyemez. Türkiye'nin bu ayıptan kurtulması için medya desteğine ihtiyacımız olacak."

Dürüst vatandaş, dürüst mükellef olan herkes için bu sözlerin çok büyük anlam taşıdığı açık. Ancak siyasi belirsizliğin ortaya çıktığı, yerel seçimlerin yaklaştığı, üstelik de erken seçimin konuşulmaya başlandığı bir dönemde vergi reformunu kim, nasıl yapacak? Tarihi fırsat yine kaçarsa, tek tesellimiz yeni evli çiftlerin bol takılı düğün sevinci olacak.

26 Mayıs 2008 Pazartesi

25.05.2008


Maliye Bakanı, bürokratların basın organlarıyla temas etmesini yasakladıMaliye Bakanı Kemal Unakıtan, Bakanlık bürokratlarının kendi yetki alanlarına giren konularda bile yorum ya da değerlendirme yapmasını sevmiyor. Bu nedenle Maliye Bakanlığı’nda yürüyen çalışmalarla ilgili birçok gelişme kamuoyuna “İ

smini vermek istemeyen bir Maliye yetkilisi” ya da “Üst düzey bir Maliye bürokratı” ifadeleriyle yansıyor. Ancak bu formülle by-pas edilmekten pek de hoşlanmayan Bakan Unakıtan, birkaç haftadır bakanlık çalışmalarıyla ilgili kamuoyuna yansıyan haberler üzerine çareyi “Sus Genelgesi” çıkarmakta buldu. Unakıtan yayınladığı iç genelgeyle, bürokratların basın organlarıyla temas etmesini, bilgi, belge vermelerini yasakladı. Genelgede, “bazı personelin Bakan’ın izni olmaksızın basına kamu görevlerine ilişkin bilgi verdiği” belirtilerek, bürokratların basınla temas etmesinin mevzuata da aykırı olduğu vurgulandı. Bakan Unakıtan, 2004 yılında da benzeri bir genelgeyle bürokratlarına konuşmayı yasaklamıştı. Bakanlık koridorlarında bahsedildiği şekliyle Bakan Unakıtan, bürokratlarına yine bir “ayar” vermiş oldu.

14 Mayıs 2008 Çarşamba

TBMM

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ve HÜKÜMETİMİZE DUYURU


TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ve HÜKÜMETİMİZE DUYURU

Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil ÇİÇEK, 7 Nisan 2008 Tarihli Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı basın açıklamasında özetle;

“Mevcut durumda vergi denetimlerinin dört ayrı birim tarafından yapıldığını belirterek, vergi gelirlerinin artırılması, vergi denetiminde etkinlik ve uygulama birliğinin sağlanması, denetim elemanlarının eş güdüm ve işbirliği içinde çalışmalarını sürdürebilmesi amacıyla, maliye müfettişliği, hesap uzmanlığı, gelirler kontrolörlüğü ve vergi denetmenliği unvanlarının kaldırılıp bunların ‘Vergi Denetçisi’ unvanı altında birleştirildiğine ilişkin tasarının Bakanlar Kurulunda imzaya açıldığını” ifade etmiştir.

Ancak, TBMM’ye sevk edilen mevcut tasarıda hükümetin açıklamalarının aksine, tek çatı altında bir denetim yapısı yerine ikili bir yapı öngörülmektedir. Bu tasarı ile gerek bilgi ve donanım gerekse sayısal bakımdan denetim gücünün büyük çoğunluğunu oluşturan ve vergi incelemelerinin yüzde doksanını gerçekleştiren 2 bin 779 vergi denetmeni söz konusu çatının dışında bırakılmış ve bu durum vergi denetmenleri camiasında büyük bir hayal kırıklığına neden olmuştur.

Tasarıyla oluşturulmak istenen yapının, Sayın Başbakanımızın da rahatsızlığını defalarca dile getirdiği mevcut yapısal sorunları çözemeyeceği düşünülmektedir.

Bu nedenlerle, Sayın Cemil ÇİÇEK’in açıklamalarında belirtilen yapılanmanın oluşturulabilmesi için tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu ile Genel Kurulda görüşülmesi sırasında, kamuoyunda yaratılan beklentilere ve Avrupa Birliği normlarına uygun, vergi denetiminde etkinlik ve verimliliği sağlayacak şekilde, Maliye’deki dört denetim biriminin aynı unvan altında birleştirilmesi amacıyla yeniden düzenleneceğini umuyor ve saygılar sunuyoruz.
Yorum yaz! :: Arkadaşına Gönder!

12 Mayıs 2008 Pazartesi

tasarı

dün ve bugün degişen yok

GELİRLER KONTROLÖRLERİ DERNEĞİ
BASIN BÜLTENİ
Tasarıyla Gelirler Kontrolörleri Tasfiye Edilmektedir.
Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı, 09.03.2005 Çarşamba günü Plan ve Bütçe Komisyonunda gündeme alınacaktır.
Tasarıyla Gelirler Genel Müdürlüğünün mevcut yetkileri politika belirleme ve uygulama olarak ikiye bölünüyor. Devlet gelirlerine ilişkin politikayı hazırlamak, kanun ve tüzüklerle ilgili değişiklikleri hazırlamak, devletin gelir bütçesini hazırlamak, ikili veya çok taraflı vergi anlaşmalarını yapmak gibi gelir idaresini güçlü kılan yetkileri Gelir İdaresinden alınarak “Maliye bürokrasi”sine verilmekte, gelir idaresine ise sadece uygulama kalmaktadır.
Gelir idaresinin asli bir fonksiyonu olan vergi denetim işlevinin bir kısmı da gelir idaresi dışında tutularak Maliye Bakanlığına bırakılmaktadır. Gelir İdaresinin, vergi incelemesini yürütecek denetim elemanları Bakanlıkça belirlenen temel politika ve stratejiler doğrutulsunda inceleme yapmak zorunda bırakılarak vesayet altına alınmak istenmektedir.
Şimdiye kadar hazırlanan altı taslakta olduğu gibi, TBMM’ye sevk edilen Gelir İdaresine ilişkin yasa tasarısında da Gelirler Kontrolörlerinin birçok hakkı Maliye Bürokrasisince elinden alınmaktadır. Mevcut durumda gelir idaresinin en üst makamı olan Gelirler Genel Müdürüne doğrudan bağlı olan Gelirler Kontrolörleri; tasarıyla daha alt bir konum olan ve hiçbir kurumun denetim biriminde olmadığı şekilde daire başkanlığına dönüştürülerek tenzil-i rütbeye uğratılmaktadır. Diğer taraftan hiçbir denetim biriminde görülmeyen “ taşra denetim elemanlığından merkez denetim elemanlığına geçiş” bu tasarı ile getirilmek istenmektedir. Bu düzenlemelerle bazı kişi ve gruplar kendilerine rakip gördükleri Gelirler Kontrolörlüğü mesleğini yok etmek istemektedir.
Tasarıda görülen diğer eksiklikler;
• Merkez Denetim Elemanları Tek çatı altında toplanmamıştır.
• Tasarı mükellefe hizmet konusunda herhangi bir yenilik getirmemektedir.
• Tasarıda merkez teşkilatı hakkında geniş düzenlemelere yer verilirken, gelir idaresinin taşra teşkilatına ilişkin herhangi bir belirleme yapılmamış konu keyfi düzenlemelere açık bırakılmıştır.
• Amaç mükellefe hizmeti hedefleyen yatay örgütlenme iken bürokrasi yaratan dikey örgütlenme esas alınmıştır.
• Uygulama birimi olan gelir idaresinde vergi denetim birimleri zayıf bırakılarak kayıt dışı ile mücadele sekteye uğratılmaktadır.
• Tasarıda idare ve vergi hukukumuzda tanımı bulunmayan ibaralere yer verilmiştir. (Grup başkanı, Grup Müdürü, Bakanlık Denetim Birimi, Verginin silinmesi, Gönüllü uyum vb.)
• Gelir politikası belirleme süreci tanımlanmamıştır.
Gelirler Kontrolörleri camiası olarak temennimiz; tasarıdaki eksikliklerin ülke menfaatleri dikkate alınarak, giderilmesi ve etkin bir gelir idaresinin kurulması doğrultusunda Yüce Meclisin gerekli düzenlemeleri yapmasıdır. 06.03.2005/ANKARA
Gelirler Kontrolörleri Derneği


Tarih: 10:05, 12/5/2008
Yorum (0) | Bağlantı

dün ve bugün hic birşey degişmedi

SAYIN BAŞBAKANIMIZA
SAYIN MİLLETVEKİLLERİMİZE
VE KAMUOYUNA
Gelirler Kontrolörleri camiası olarak Gelir İdaresinin Yeniden niden Yapılanmasına Yönelik Tasarıya ilişkin aşağıda yer verdiğimiz görüşlerimizi Yüce Meclisimiz, Başbakanımız ve kamuoyu ile ile paylaşma zorunluluğu duyuyoruz.
"Gelir İdaresi Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısı " 02.03.2005 tarihinde TBMM Başkanlığına sevk edilmiş bulunmaktadır. Tasarının genel gerekçesinde yer verildiği üzere gelir idaresi bugünkü yapısı itibariyle değerlendirildiğinde; merkez ve taşra teşkilatının yönetsel bir bütünlük arz etmediği, vergi politikası oluşturma sürecinin yetersiz bulunduğu, çalışanların motivasyonunun yetersiz olduğu, nitelikli insan gücünün elde tutulamadığı, teknolojik altyapının geliştirilmesi gerektiği, mükelleflere etkin ve kaliteli hizmet sunulamadığı, bu nedenle gelir idaresinin yeniden yapılanması gerektiği konusunda görüş birliği bulunmaktadır.
Tasarı bir bütün olarak bu gerekçe ve 1 inci maddesinde yer alan amaçlarla birlikte değerlendirildiğinde;
-Kayıtdışı ekonomi ile mücadelenin en önemli unsuru olan vergi denetimini etkin ve objektif kılacak yeni bir yapılanma modeli önerilmemektedir. IMF, Dünya Bankası, Akademisyenler ile TÜSİAD gibi sivil toplum örgütlerince yapılan çalışmalarda vurgulanan vergi inceleme yetkisini haiz merkez denetim birimleri arasında varolan çok başlılık sorunu giderîlmemiştir.
-Gelir idaresi içerisinde, Türk kamu yönetiminde merkez denetim biriminin en üst idari amire bağlı kariyer mesleği olarak örgütlenmesi ilkesine uyulmamıştır. Böylece bağımsız, tarafsız ve etkin çalışacak örgütlenme sağlanamamıştır.
-Şeffaf ve katılımcı bir gelir idaresinin oluşturulmasını sağlamayacaktır. Çünkü tasarının hazırlanma sürecinde şeffaf ve katılımcı bir çalışma tarzı benimsenmemiştir. Tasarı sadece bazı grupların görüşü çerçevesinde hazırlanmıştır.
-Vergi politikasının oluşturma sürecindeki yetersizlikleri gidermemektedir
- Çalışanların motivasyon eksikliklerini giderecek düzenlemeleri içermemektedir.
- Tasarı ile etkin ve kaliteli hizmet sunabilecek, mükellef odaklı bir yapılanma sağlanamayacaktır. Taşra örgütüne ilişkin getirilen düzenlemeler yetersizdir.
- Hesap verebilir, dürüst verimli ve etkin bir gelir idaresinin oluşturulmasında ihdas edilen 52.175 kadroda görev yapacak personelin iş ve işlemlerinin iç denetimine ilişkin düzenleme içermemektedir
Bütün bu eksikliklerle birlikte tasarı bu haliyle yasalaştığı takdirde, yeniden yapılanmayı zorunlu ve gerekli kılan unsurların en önemlisi olan oligarşik bürokrasinin kırılması mümkün olmayacak, aksine daha da güçlenecektir.
Sorumluluk sahibi Gelirler Kontrolörleri camiası olarak yukarıda sunduğumuz eksiklikleri ülkemizin yüksk menfaatlerini her zaman ön planda tutan Yüce Meclisimize, Başbakanımıza ve kamuoyuna duyurmayı bir görev bilmekteyiz.

Tarih: 10:03, 12/5/2008
Yorum (0) | Bağlantı

dün hesap uzmanı

eğişim ve Değişmesi Gerekenler...
Bilindiği üzere, son aylarda basın yayın organlarında “Gelir İdaresi’nin Yeniden Yapılandırılması” başlığı altında çeşitli haber ve yorumlar yer almaktadır. Ancak kamuoyunun gündemine, gelir (vergi) politikasının ve bu politikayı yürüten idari birimlerin sorunlarının ve örgütlenme modelinin tartışılması biçiminde sunulması gereken bu konu, bütün çabasını değişimi “fırsata” çevirme gayreti içindeki dar grupların çıkardığı karmaşayla yön değiştirmiş ve sonuç olarak bu grupların nasıl “terfi” edebileceklerinin tartışıldığı bir düzeye indirilmiştir. Üstelik konunun bu düzeye indirilmesiyle de yetinilmemiş; var olan kimliklerinden rahatsız oldukları için statü ve kimlik avcılığına soyunan aynı çevreler, “ülke çıkarı” gibi bazı değerlerin arkasına saklanarak önce Maliye Bakanı’na bağlı olarak üst düzey denetim yapan Hesap Uzmanları Kurulu’nu ve mensuplarını eleştirmeye çalışmışlar, sonra da kendilerince eleştirdikleri, ancak “tek çatı” yaklaşımıyla ulaşmak istedikleri sonucu (statüyü) işaret ederek Hesap Uzmanları Kurulu ile “birleşmek” şeklindeki niyetlerini ortaya koymuşlardır. Hangi şekilde sunulmaya çalışılırsa çalışılsın, hangi hamasi repliklerin arkasına saklanılmış olursa olsun; kamusal denetimin etkinliğini azaltmak ve hatta yok etmek dışında bir sonuç vermeyecek formül ve söylemler, bireysel çıkar kaygılarının dışavurumundan başka bir anlam taşımamaktadır.
Bu gelişmeler içerisinde daha da vahim olanı, yukarıda belirtilen kişi ve grupların; hukukun, aklın ve mantığın sınırlarını zorlayacak bir yaklaşım sergileyerek, kendi çıkarlarına uygun bir yasal düzenleme yapılamaması halinde, yasaların yüklediği görevleri yapmayacakları tehdidiyle, yasama ve yürütme gücünü etkileyebileceklerini düşünmeleri ve bu konuda çaba göstermeleridir.
Bağlı oldukları birimin yeniden yapılandırma çalışmalarına katkı sağlamak ve bu şekilde de kendi gerçekleriyle hesaplaşmak yerine, konuyu bütün platformlarda “terfi ve statü talebi” biçiminde sunan bu grupların taleplerinin, esasında hangi “gerekçelere” dayandığını görebilmek için, öncelikle Türkiye’de vergi denetiminin nasıl yürütüldüğünü kısaca görmek yararlı olacaktır.
Türkiye’de vergi denetimi tek çatı altında yapılmaktadır; bu çatı da Maliye Bakanlığı’dır. Maliye Bakanlığı çatısı altında ve her gelişmiş ülkede olduğu gibi, vergi yükümlülerinin belli ölçütlere göre segmentasyonu çerçevesinde, çok kademeli olarak yürütülen vergi denetiminin üst kademesini Maliye Bakanı’na bağlı ve Bakan adına denetim yapan Hesap Uzmanları Kurulu ile Maliye Teftiş Kurulu oluşturmaktadır. Bu kademede “Kurul” sıfatını haiz başka bir denetim birimi mevcut değildir. Sonraki kademe ise Gelirler Genel Müdürlüğü bünyesinde Gelirler Kontrolörlerince yürütülen merkezi denetim ve daha sonra da yine aynı Genel Müdürlüğün kontrolü altında, Vergi Denetmenleri, Defterdarlar ve Müdürler tarafından yürütülen yerel vergi denetimidir.
Belirtilen denetim yapısının, toplumsal ve ekonomik yapının gereği olarak kademeli olması; vergi yükümlülerinin profiline, akla, bilime ve Ülkemiz gerçeklerine uygundur. Denetim alanındaki yükümlülerin bazı kriterlere göre sınıflandırılması ve denetimin de bu sınıflara göre kademelendirilmesi, zorunlu bir yaklaşımdır. Hatta Ülkemizdeki mevcut kademelendirme uygulamasını “çok başlılık” olarak görmek bir yana, yetersiz bulan ve daha ayrıntılı kademelendirmeler gitmeyi öneren meslek mensupları ve akademisyenler de bulunmaktadır. Mevcut örgütlenme modeline atfedilebilecek tek eksiklik, tüm denetim birimlerinin ve vergi denetim kademelerinin birleştirilmemiş olması değil, denetim birimleri arasında mesleki kriterlere dayalı olarak yükselme olanağının bulunmamasıdır. Bu eksiklik Gelir İdaresi’nin yeniden yapılandırılmasına ilişkin yasa tasarısında belli ölçülerde giderilmekte ve belirlenen koşulları taşıyan Vergi Denetmenleri’nin Gelirler Kontrolörü olabilmesine olanak sağlanarak, aynı Genel Müdürlük içerisinde örgütlenmiş denetim birimleri arasında geçiş sağlanmaktadır.
Bilindiği gibi, Maliye Bakanlığı vergi denetim birimlerinde mesleğe başlama sınavla olup, bu sınavlar her denetim birimi bakımından başvuru koşullarını taşıyan herkese açıktır. Herhangi bir kişi Bakanlık Denetim Birimleri’nin (Hesap Uzmanları Kurulu ve Maliye Teftiş Kurulu) açmış olduğu giriş sınavlarına girebildiği gibi, Gelirler Genel Müdürlüğü’nün açtığı Gelirler Kontrolörlüğü veya Vergi Denetmenliği sınavına da girebilmektedir. Hatta Gelirler Genel Müdürlüğü bünyesinde görev yapan denetim elemanlarının, sınava başvuru koşullarını taşımaları halinde Bakanlık Denetim Kurulları’nın açmış olduğu giriş sınavlarına katılması da olanaklı bulunmaktadır. Örneğin, Gelirler Genel Müdürlüğü’nün denetim birimlerinde görev yaparken, Hesap Uzmanları Kurulu’nun açmış olduğu giriş sınavını geçen onlarca kişi Hesap Uzmanları Kurulu’na katılmış ve Hesap Uzmanı olmuştur.
Vergi denetiminin yapısı ile denetim birimlerinin istihdam politikası ve uygulamaları bu şekilde iken, hadlerini aşarak “kast veya oligarşik sistem”den bahisle “tek çatı” talebini dile getirenler, esasında belli nitelikleri taşımadıkları ya da sınavını aşamadıkları için ulaşamadıkları mesleki kademelere, kargaşadan yararlanarak ulaşmak istemekte; bunu elde edemeyeceklerini anladıkları durumda ise, hedefe koydukları mesleklerin ve mensuplarının kendi seviyelerine inmesi için çaba sarf etmektedirler.
Bu talep ve çabalar belli slogan ve söylemlerle gizlenmeye çalışılsa da “kişiseldir”; “tedirginlik” ve “değersizlik” duygularının ifadesidir. Genel bir yaklaşımla, kökeninde yetersizlik ve kendine güvenmeme anlayışı yatan ve korku biçimine dönüşen tedirginlikleriyle yaşayan kişi ve gruplar, kendilerine dahi itiraf edemedikleri bu durumu sürekli olarak gizlemeye çalışırlar. Zira, gerçek kimlikleri, “yetenekleri” ve alışkanlıkları bilindiğinde hiç bir şekilde kabul görmeyeceklerini düşünürler. Gelir İdaresi’nin yeniden yapılanması sürecinde de belli çevreler, bu psiko-sosyal çerçeveye uygun düşen bir davranış kalıbını benimsemiş görünmektedirler. Buna göre, anılan kişi ve gruplar öncelikle kendilerinde bulunmayan (Kurul gibi) unvan ve sıfatları kullanarak, o unvan ve sıfatlara sahip mesleklerle birikim, kültür ve yetki yönünden “eşit” oldukları şeklinde bir görüntü yaratmaya çalışmakta; bu çabada inandırıcı olamadıklarında ise, her bakımdan kendilerinden üstün olduklarını kabul ettikleri ve taklit etmeye çalıştıkları mesleklere ve mensuplarına saldırı düzenleyerek o meslekleri yıpratmayı denemektedirler.
Burada dikkat çeken nokta ise, her iki yolu yöntem olarak benimseyen dar grupların oynadıkları “eşitlik” rolüne kendilerini fazlaca kaptırmış olmaları sebebiyle, oynamakta oldukları rol ile kendi gerçek kimliklerini ayırt edemez duruma gelmeleri ve bunun sonucunda da kendilerine yabancılaşmalarıdır. Bu yabancılaşmadır ki, “Gelir İdaresinin Yeniden Yapılanması” projesini bu çevreler için “terfi mücadelesi” şekline dönüştürmüştür.
Kurulduğu günden bu yana geçen 60 yıllık süreçte, Maliye Bakanlığı bürokrasisinin Türk Devlet yapısı içinde haklı bir saygınlığa kavuşmasına büyük katkıları olan Hesap Uzmanları Kurulu mensupları, yasaların verdiği yetkileri etkin ve hukuka uygun kullanmak suretiyle üst düzey denetim elemanı olma sorumluluklarını yerine getirdikleri gibi, gerek Maliye Bakanlığı’nın gerekse diğer Bakanlıkların pek çok biriminde görev alarak, bu birimlere her türlü desteği vermişler; disiplinli çalışma anlayışlarını, bilgi ve birikimlerini buralara aktarıp paylaşmışlardır. Buna karşılık, bu kadar emek verilen söz konusu birimlerin başında yer alan ve Hesap Uzmanları Kurulu mensuplarına düşündüklerinden ve kavrayabildiklerinden çok daha fazlasını borçlu olan Gelirler İdaresi bünyesinde yapılanan bu grupların nitel sorunlarının bugüne dek çözülememiş olması elbette üzüntü vericidir. Ancak, açıktır ki; belirtilen sorunların çözümü, ilgi alanına giren konularda topluma önderlik etme kaygısı bulunan Hesap Uzmanları Kurulu ve mensuplarının örnek alınmamasında ısrar etmekten ve hatta hadlerini aşan yersiz ifadeleri Kurul’a ve mensuplarına yöneltmekten geçmemektedir.
Her değişim, otorite kimliğinin ve yönetim modelinin de sorgulanmasına sebep olmakla birlikte, Gelir İdaresi içerisindeki bazı grupların, yıllarca yönetimi altında çalıştıkları ve model aldıkları Bakanlık Denetim Kurullarını önce engelleyici kurumlar olarak algılamaları ve sonra da bu Kurullar ile “tek çatı altında” birleşmeyi talep etmeleri, kendi içinde çelişki yaratan ilginç bir tutumdur. Esasında, otorite ve yönetim modellerinin sorgulanması bile mesleki ve kurumsal kişiliğin oluşması ve gelişmesiyle doğrudan ilgilidir. Mesleki ve kurumsal kişiliğin gelişmediği ya da önemsenmediği ortamlarda, yönetim modelini tartışacak saygın bir birikim ve seviye beklemek olanağı da bulunmayacaktır. Yaşanan gelişmeler bu belirlemenin doğru olduğunu ortaya koymaktadır. Zira, bu grupların “tek çatı ve terfi talepleri” ihmal edilse dahi, yıllarca model alınan otoriteye karşı sadece ve sadece haksız, yersiz ve saldırgan bir tavır takınılmakta; bunu yaparken de kendi mesleki birikim ve kültürlerinden gelen bir otoriteye değil, ayrı birer güç merkezi olarak gördükleri belli kişi ve kurumların söylemleri tekrar edilerek, daha güçlü olduğuna inanılan “otoritelere” sığınılmaktadır. Bu durum ise “kimlik bunalımı”nın daha da derinleşmesini getirmekten başka bir şeye yaramamaktadır.
Çağdaş meslekler var oluşunun bilincinde olan, yarattığı değer ve kültürlerle yaşayan, kendi dinamikleriyle davranan ve kendiyle yüzleşmekten korkmayan mesleklerdir. Bu çerçevede, Gelir İdaresi’nin yeniden yapılanmasının yani değişimin, değişimi bireysel ve mesleki çıkarları yakalama şansı olarak gören dar gruplara da sağladığı önemli bir fırsat bulunmaktadır:
Kendi gerçeklerini görmezden gelmek, her türlü olay ve gelişmeden bireysel çıkarlar beklemek, değişimi fırsatlar silsilesi olarak görüp platonik “üstünlük” hevesleri içinde kimlik bunalımını derinleştirerek sürdürmek yerine; çok kolay olmasa da beğenmediği “kendisi” ile hesaplaşmak ve “kendisini” değiştirmek fırsatı.
Haberi Gönderen: Aziz Demirci
Hesap Uzmanları Derneği Başkanı

Tarih: 10:01, 12/5/2008
Yorum (0) | Bağlantı

Dün gelirler kontrolörü

ASIL DEĞİŞMESİ GEREKENLER...................
Bilindiği gibi Gelir İdaresinin Yeniden Yapılandırılması konusu maliye camiasını olduğu kadar tüm ülkeyi de yakından ilgilendirmektedir. Gelirler Kontrolörleri de sonuçları itibariyle hedeflenen amacı gerçekleştirmekte yetersiz kalacağını düşündüğü bu tasarı ile ilgili hassasiyetlerini ifade eden görüşlerini en son 08.03.2005 tarihinde bir kez de medya ile paylaşmıştır. Ancak, bu görüşlerimize tek olumsuz tepki, aynı tarih itibariyle sitenizde de yayınlanan Hesap Uzmanları Derneği tarafından camiamızı doğrudan hedef alan yazı olmuştur. Denetim birimlerinin haiz olması gereken etik değerlerle bağdaşmayan bir üslupla kaleme alınmış olan bu yazıya istemeden de olsa bir cevap verme zorunluluğu doğmuştur.
1-Gelir İdaresinin Yeniden Yapılandırılması Tasarısı eğer, bütün çabasını değişimi “fırsata” çevirme gayreti içindeki dar grupların çıkardığı karmaşayla yön değiştirmiş ve sonuç olarak bu grupların nasıl terfi edebileceklerinin tartışıldığı bir düzeye indirilmiş ise; bilinmelidir ki bu eylemlerin muhatabı Gelirler Kontrolörleri değil, kapalı kapılar ardında menfaat arayan başka bir dar grup’tur.
2- ...... bazı değerlerin arkasına saklanarak ......tek çatı yaklaşımıyla ulaşmak istedikleri sonucu işaret ederek Hesap Uzmanları Kurulu ile “birleşmek” şeklinde bir niyetin var olduğu düşünülüyor ise bilinmelidir ki:
Hesap Uzmanları ile birleşilmesi, Gelirler Kontrolörleri’nin ne özlük haklarında ne görevlerinde ne de yaptıkları incelemelerde herhangi bir değişikliğe neden olmayacaktır. Bilinmelidir ki, peşinde koşulan bir birleşme ideali bulunmamaktadır. Kaldı ki Gelirler Kontrolörleri’nin sahip bulunduğu teftiş ve soruşturma yetkisi; ancak, bu yetkilere sahip olmayan dar bir grubu rahatsız ediyor olabilir.
3-Tek çatı talebini dile getirenlerin esasında belli nitelikleri taşımadıkları ya da sınavını aşamadıkları için ulaşamadıkları mesleki kademelere, kargaşadan yararlanarak ulaşmak istedikleri düşünülüyor ise; bilinmelidir ki:
Üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olan ve diğer koşulları da taşıyan kişiler açılmış olan kontrolörlük, uzmanlık, müfettişlik, murakıplık gibi birçok kariyer mesleklerinin sınavlarına başvurmakta ve pek azı birden fazla sınavı kazanarak bir tercih yapma durumunu yakalayabilmektedir. Bu nedenle, Gelirler Kontrolörlüğü sınavına girmiş; ancak, başarılı olamadığı için Hesap Uzmanı olma durumunda kalmış denetim elemanlarının bulunduğu unutulmamalı ve sarf edilen yukarıdaki sözlerin önce kendi meslektaşlarına, sonra da tüm denetim camiasına hakaret niteliği taşıdığına dikkat edilmelidir.
4-Gelir İdaresinin Yeniden Yapılanmasının bir terfi mücadelesine dönüştüğü düşünülüyor ise; bilinmelidir ki:
Gelirler Kontrolörleri hak etmedikleri mevkilerin peşinde olmayan ve “fırsat bu fırsattır ne kurtarsak kardır” güdüsüyle hareket etmeyen; zaten sahip oldukları, ancak nefret dürtüsüyle hareket eden dar gruplar tarafından ellerinden alınmaya çalışılan mevcut haklarını kaybetmemenin mücadelesini vermektedirler. Şu anda Gelirler Genel Müdürlüğü bünyesinde Gelirler Kontrolörlerince yürütülen merkezi denetimin, Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde de aynen ve doğrudan yürütülmesinin istenmesinden daha doğal ne olabilir?
5-Kendisini güç merkezi , otorite olarak gören ve ne yazık ki “kurul” sıfatına sığınmak zorunda kalanlara sözümüz odur ki;
Gelirler Kontrolörleri, varoluşunun bilincinde olan, yarattığı değer ve kültürle yaşayan, kendi dinamikleriyle davranan ve kendi ile yüzleşmekten korkmayan bir camiadır.
Asıl değişmesi gerekenler ise; mevcut gerçekleri görmezden gelen, gelişmelerden kurul çıkarları bekleyen, ne yazık ki platonik üstünlük takıntısını aşamamış ; kendisi ve çevresi ile hesaplaşmaya korkan ve kolay yolu seçen zihniyettir. Yani yıllardır bu kafayla hiçbir şey elde edemeyen işte bu zihniyet.
Gelirler Kontrolörleri Derneği

Tarih: 09:57, 12/5/2008
Yorum (0) | Bağlantı

maliye denetcisi

Maliye denetimi değişiyor POLİTİKA

Maliye Müfettişi, Hesap Uzmanı ve Gelir Kontrolörü unvanları ''Maliye Denetçisi'' şeklinde değiştiriliyor. Maliye Teftiş Kurulu ile Hesap Uzmanları Kurulu da ''Vergi Denetim Kurulu Başkanlığına'' devrediliyor.

Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile
Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı, TBMM Başkanlığına
sunuldu.
Tasarıyla, vergi denetmenleri; en az dört yıllık lisans eğitimi veren
hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler
fakültelerinden mezun olanlar arasından yapılacak özel yarışma sınavı
sonucuna göre mesleğe vergi denetmen yardımcısı olarak alınacak ve en az
üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak kaydıyla yeterlik sınavına girmeye
hak kazanacak. Yapılacak yeterlik sınavında başarılı olanlar vergi
denetmenliğine, başarılı olamayanlar ise derecelerine uygun memur
kadrosuna atanacak. Vergi denetmenleri yer değiştirme suretiyle atamaya
tabi olup, vergi dairesi başkanlığı bünyesinde çalıştırılacak.
Vergi dairesi başkanlıklarının taraf olduğu davaların ilgili mercilerde
takip ve savunmasını yapmak üzere, vergi dairesi başkanlıkları emrinde
yeterli sayıda Hazine avukatı görevlendirilecek. Vergi dairesi başkanı,
kendisine verilen yetkiyi, Hazine avukatlarına veya ilgili müdürlere
devredebilecek. Vergi dairesi başkanlıkları emrinde çalıştırılacak
Hazine avukatlarının çalışma usul ve esasları, Başkanlık ile Maliye
Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü tarafından
müştereken belirlenecek.
Başkanlığın bilişim hizmetlerini yürütmek ve 50 kişiyi geçmemek üzere
sözleşmeli olarak uzman personel çalıştırılabilecek. Bu şekilde
çalıştırılacak olanlardan Başkanca belirlenecek en fazla 5 kişiye
ödenecek ücret, Devlet Memurları Kanunu 4B'ye göre istihdam edilenlerin
sözleşme ücreti tabanının beş katını, diğer beş kişiye dört katını, geri
kalanlara ise üç katını geçemeyecek ve bunlara bunun dışında herhangi
bir ödeme yapılmayacak. Bu personele ödenecek ücret ile sözleşme usul ve
esasları Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığının görüşü
alınarak Başkanlıkça belirlenecek.

VERGİ DENETİM KURULU BAŞKANLIĞI

Halen merkez denetim elemanlarının görev yaptığı birimler olan Maliye
Bakanlığı bünyesindeki Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulu
ile Gelir İdaresi Başkanlığındaki Gelirler Kontrolörleri Daire
Başkanlığı kaldırılarak, bunların yerine Maliye Bakanlığı teşkilat
yapısında doğrudan Bakana bağlı ''Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı''
birimi oluşturulacak. Söz konusu vergi denetim elemanları, bu birime
bağlanmak suretiyle ''Maliye Denetçisi'' unvanı altında birleştirilecek.
Kurulun görev ve yetkileri ile maliye denetçiliğine atanacaklarda
aranacak nitelikler ve bunların mesleğe giriş ve meslekte yükselmelerine
ilişkin hususlar da yeniden düzenleniyor.
Kurul; bir Başkan ile Maliye Uzman Denetçisi, Maliye Denetçisi ve Maliye
Denetçi Yardımcılarından oluşacak. Kurul Başkanı, maliye uzman denetçisi
sıfat ve yetkilerini haiz olup, maliye denetçilerinin Bakan adına
idaresi ve çalışmalarının düzenlenmesi görevini yerine getirecek.
Başkan, atama tarihi itibarıyla devlet memuriyetinde bulunan, kamudaki
hizmet süresi toplamı 12 yılı aşan ve bu sürenin en az 8 yılında maliye
denetçisi, maliye müfettişi, hesap uzmanı veya gelirler kontrolörü
unvanıyla görev yapmış olanlar arasından atanacak.

DENETİM KOORDİNASYON KURULU

Uygulanan ekonomik programın temel strateji ve hedeflerini göz önünde
bulundurmak suretiyle vergi inceleme ve denetimine ilişkin politikaları,
ilke ve standartlar ile stratejileri belirlemek; merkezi ve mahalli
denetim hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi için
birimler arasında gerekli koordinasyonu sağlamak üzere ''Denetim
Koordinasyon Kurulu'' oluşturulacak.

MALİYE DENETÇİLERİ

Maliye denetçileri; belirtilen şartları taşıyanlar ve yapılacak özel
yarışma sınavını kazananlar arasından Bakan onayı ile mesleğe maliye
denetçi yardımcısı olarak alınacak. Görevlerinin gerektirdiği eğitime
tabi tutulan maliye denetçi yardımcılarından Başkanlıkça yapılacak yetki
sınavında başarılı olanlara inceleme yapma yetkisi verilecek.
Maliye denetçi yardımcıları, üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak
kaydıyla yapılacak yeterlik sınavında başarılı olmaları ve görev
alanlarıyla ilgili hazırlayacakları uzmanlık tezinin kabul edilmesi
halinde, maliye denetçisi olarak atanacak. Bunlardan başarılı
olamayanlar ise derecelerine uygun memur kadrosuna atanacak.
Maliye denetçi yardımcılığında geçen süreler dahil maliye denetçisi
olarak 10 yıl çalışanlar, Başkanlıkça belirlenen bir konuda
hazırlayacakları etüdü oluşturulacak bir değerlendirme komisyonunca
kabul edilmiş olmak şartıyla maliye uzman denetçisi kadrolarına
atamaları yapılacak.
Diğer kanunlarda Maliye Müfettişi, Hesap Uzmanı, Gelirler Kontrolörü
unvanlarına yapılmış olan atıflar, ''Maliye Denetçisi'' unvanına
yapılmış sayılacak.
Tasarının kanunlaşarak yürürlüğe girdiği tarihte, Maliye Teftiş Kurulu
Başkanlığı ile Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığına ait kadrolarda
çalışan personel, her türlü mali ve özlük haklarıyla birlikte, bu
kurullarca kullanılan taşınır mallar, araç, gereç, malzeme, demirbaş ve
her türlü hak ve yükümlülükler ile 2008 mali yılı bütçe ödenekleri
hiçbir işleme gerek kalmaksızın Vergi Denetim Kurulu Başkanlığına
devredilecek.

KADROLARA ATAMA

Gelir İdaresi Başkanlığı gelirler kontrolörlerince kullanılan taşınır
mallar, araç, gereç, malzeme, demirbaş ve her türlü hak ve yükümlülükler
hiçbir işleme gerek kalmaksızın Maliye Bakanlığına devredilmiş sayılacak.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan Maliye
Başmüfettişleri, Başhesap Uzmanları ve Gelirler Başkontrolörleri halen
bulundukları kadro dereceleriyle ''Maliye Uzman Denetçisi'' kadrolarına,
Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları ve Gelirler Kontrolörleri halen
bulundukları kadro dereceleriyle ''Maliye Denetçisi'' kadrolarına
atanacak.
Maliye Müfettiş Yardımcıları, Hesap Uzman Yardımcıları ve Stajyer
Gelirler Kontrolörleri ise halen bulundukları kadro dereceleriyle
''Maliye Denetçi Yardımcısı'' kadrolarına atanmış sayılacak.
Gelirler Başkontrolörleri, Gelirler Kontrolörleri ve Stajyer Gelirler
Kontrolörleri üç ay süreyle mesleki uyum eğitimine tabi tutulacak.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Maliye Müfettişi, Hesap Uzmanı
veya Gelirler Kontrolörü unvanını kazanmış olup, kamu kurum ve
kuruluşlarında idari görevde bulunanlar, ''Maliye Denetçisi'' unvanlı
kadrolara atanabilecekler.
Tasarıyla, Maliye Bakanlığının, Maliye Müfettişi ve Hesap Uzmanlarına
ait bin 618, Gelirler Kontrolörlerine ait 900, Vergi İstihbarat
uzmanlarına ait 340 kadrosu iptal ediliyor.
Tasarı, çeşitli derecelerde bin 251 maliye denetçisi, 335 de gelir
uzmanı ve yardımcısı kadrosu ihdas edilmesini öngörüyor.

17 Nisan 2008 Perşembe

yasa cıkmadan kavga kontrolör açıkta

Vergi denetiminde tek çatı, ayrımcılığa takıldı

14.04.2008 | Neşe Karanfil | Haber

IMF'nin gözden geçirme şartları arasında bulunan vergi denetimini tek çatıda toplama planı gelirler kontrolörlerine getirilen sınav şartı nedeniyle kurulmadan çatırdıyor.

IMF'nin gözden geçirmeleri tamamlamak için şart koştuğu vergi denetiminde tek çatı daha kurulmadan çatırdıyor. Vergi denetim birimleri arasında yıllardır süren çekişmeyi sona erdirmek ve koordinasyonu sağlamak için maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörleri tek çatı altında birleşecek. Ancak edinilen bilgiye göre Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan tasarıda hesap uzmanları ile maliye müfettişlerinin kurulacak yeni kurula direk geçiş yapabilecekken gelirler kontrolörlerinin sınavla kurula alınması şartı getirildi. Kontrolörler yasa Meclis'e gönderilmeden bu maddenin kaldırılmasını isterken, il bazında çalışan ve denetim yapan vergi denetmenlerinin ise Kurul'a alınmak istenmediği belirtiliyor. Vergi denetmenlerinin bölge müdürlükleri şeklinde örgütlenecek.

Halen vergi denetimini maliye müfettişleri, hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenleri gerçekleştiriyor. Maliye müfettişleri ile hesap uzmanları doğrudan Maliye Bakanı'na bağlı. Gelirler kontrolörleri ise 2004 yılında Gelir İdaresi Başkanlığı oluşturulurken başkanlık çatısına alındı. Vergi denetmenleri de Gelir İdaresi Başkanlığı'na bağlı. IMF, kayıtdışı ekonomi ile daha etkin mücadele edilebilmesi için bu üç grubun tek çatı altında toplanmasını istiyor. 19'ncu stand by'ı sona erdirecek gözden geçirmelerin tamamlanabilmesi için şartlardan biri bu. Bunun için Maliye Bakanı'na bağlı "Vergi Denetim Kurulu" oluşturulacak. Maliye Teftiş Kurulu ile Hesap Uzmanları Kurulu ortadan kalkacak. Hem maliye müfettişleri hem de hesap uzmanları otomatik olarak Vergi Denetim Kurulu'na geçecek ve "vergi denetçisi" olacak.

Üçlü kararname şartı

Ancak gelirler kontrolörlerinin Kurul'a sınavla girmesinin tasarıda yer aldığı belirtiliyor. Bu nedenle de "daha tek çatı başlamadan çatırdıyor" yorumları yapılıyor. Hesap uzmanı ile maliye müfettişlerinin 3'lü kararname (cumhurbaşkanı, başbakan, maliye bakanının ortak imzası) ile atandığı, gelirler kontrolörlerinin ise sadece bakan onayı ile atandığı ve "sınav" formülünün bunun için getirildiği belirtildi. Ancak kontrolörler 3 aylık eğitim ve arkasından "sözlü" sınav yapılarak yeni oluşturulacak kurula girme prosedürüne karşı çıkıyor. Kontrolörler, kendilerinin de hesap uzmanları ve maliye müfettişleri ile aynı konumda olduğunu, yeterlilik sınavlarından geçtiklerini, sözlü sınavın ise "izafi" olacağını belirterek, sınava bile girmeyebileceklerini belirtiyor.

Maliye Teftiş Kurulu'nda 127, hesap uzmanların kurulunda 300 kişi bulunuyor. Gelirler kontrolörü sayısı 316. Bu durumda merkezi denetim elemanı sayısı 743'e çıkıyor. Taşrada ise vergi dairesi başkanlıklarında 2 bin 779 vergi denetmeni var.

YENİ KURULUN BAŞKANI KİM OLACAK

Oluşturulacak tek çatı kuruluna kimin başkan olacağı da kulislerde yoğun bir şekilde tartışılıyor. Maliye Teftiş Kurulu'nun başkanı Cemal Boyalı Devlet Denetleme Kurulu Başkanı oldu. Şu anda Maliye Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Mali Suçları Araştırma Kurulu eski Başkanı Genç Osman Yaraşlı bu Kurula vekaleten başkanlık ediyor. Yaraşlı, maliye müfettişi kökenli. Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı ise Mahmut Vural. Ancak yeni kurulun başkanlığına Maliye Bakanlığı'nda müsteşar yardımcısı olanlardan birisinin getirileceği söyleniyor. Bu konuda şans verilen isim ise Mehmet Şirin. Öte yandan Gelir İdaresi Başkanlığı'nın ise daha güçlenmesi için daire başkanlığı sayısının artırılacağı, başkan yardımcılıklarının azaltılabileceği belirtildi. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı'nın statüsünün yükseltilerek başkanın müsteşar düzeyine çıkarılacağı ifade ediliyor.


hesap uzmanları istatistik

Hesap uzmanlarından denetimi en iyi biz yaparız iddiası

15.04.2008 | Neşe Karanfil | Haber

Vergi denetiminde tek çatı uygulaması yakında devreye girecek. Tek çatı altına girecek olan denetim birimlerinden Hesap Uzmanları Kurulu, 2007 faaliyet raporunda son 5 yılda 55.2 milyar YTL'lik matrah incelendiğini ve 41.8 milyar YTL'lik matrah farkı bulunduğunu kamuoyuna duyurarak, "Bu hesaplamalar Hesap Uzmanları Kurulu'nun 63 yıllık disiplinli, metodlu ve objektif çalışmaları ile ulaştığı sonuçları ortaya koymaktadır" görüşünü dile getirdi. Hesap uzmanları vergi denetimini en iyi şekilde yapan örnek bir kurum olduklarını ileri sürdü.

Hesap Uzmanları Kurulu'nun 2007 Faaliyet Raporu'nda, son 5 yılın vergi inceleme sonuçları tablosuna yer verildi. Buna göre 2003-2007 arasında toplam 15 bin 211 rapor düzenlendi. Bunlardan 150'si kabul edildi ve 15 bin 61'i de eleştiri düzeyinde kaldı. Bu dönemde 55 milyar 227 milyon YTL'lik matrah incelendi ve 41 milyar 872 milyon YTL'lik matrah farkı bulundu. Yani yüzde 76'lık fark tespit edildi. Kesinleşen 2007 yılı sonuçlarına göre de geçen yıl 3 bin 133 rapor düzenlendi. Bunlardan 40'ı kabul edildi. Geçen yıl hesap uzmanlarının yaptığı denetimlerde 23 milyar 687 milyon YTL'lik matrah incelendi ve 11 milyar 876 milyon YTL'lik matrah farkı tespit edildi.

Faaliyet raporunda "Kurumsal kabiliyet ve kapasitenin değerlendirilmesi" başlıklı bölümde üstünlük, zayıflık, öneri ve tedbirler de sıralandı. "Zayıflıklar" başlığı altında özlük haklarındaki yetersizlikler yüzünden uzmanlardan bir kısmının özel sektöre geçtiği belirtildi. Bütçenin en önemli gelir kaynaklarından olan verginin etkinliğini artırmak için üst düzeyde bir vergi denetiminin mutlaka olması gerektiğine vurgu yapılan raporda, "Hesap Uzmanları Kurulu, kuruluşundan günümüze kadar vergi denetiminde üstlendiği sorumluluk, uzmanlarının bu konudaki bilgi birikimi ve oluşturduğu denetim standardı ile kurumsal yapı içinde vergi denetimini en iyi şekilde yapan örnek bir kurum olmuştur" görüşü dile getirildi.

vergi denetiminde tek çatı

BAŞARI İÇİN TEK ÇATI ŞART
Çarşamba, 16 Nisan 2008

Vergi Denetmenleri Derneği Genel Başkanı Aykut GÜLEÇ, Maliye Bakanlığı bünyesindeki denetim birimlerinin birleştirilmesine yönelik yapılan çalışmalarla ilgili olarak bir açıklama yaptı. Genel Başkan Güleç, şunları ifade etti:

“ Vergi Denetmenleri, hâlihazırda Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’na bağlı 29 ilde kurulan Vergi Dairesi Başkanlıkları’nda ve belirlenen denetim alanları neticesinde, tüm Türkiye’de vergi incelemesi, ayriyeten teftiş ve soruşturma yapmaktadırlar. Toplam sayısı 2799’dur. Kamu Personeli Seçme Sınavında (KPSS) başarılı olmuş, en az 4 yıllık lisans diploması almış, hukuk, iktisat, işletme, siyasal bilgiler fakülteleri ve dengi okullar mezunu olanlar arasından, tekrar yazılı ve sözlü sınava tabi tutularak seçilmektedir. 3 yıl süren yardımcılıktan sonra gireceği yeterlik sınavını verenler ve olumlu sicil alanlar Vergi Denetmeni olarak atanmaktadırlar. Vergi Denetmenleri; hesap uzmanları, maliye müfettişleri ve gelirler kontrolörleri gibi, vergi inceleme yetkisini 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 135 inci maddesinden almaktadırlar. Büyük küçük her mükellef aynı yetki ile kanunlar çerçevesinde Türkiye’nin her yerinde tarafımızca incelenmektedir. Vergi Denetmenleri, incelemelerin % 90’ını gerçekleştirmekte olup, toplam denetim gücünün % 80’ini oluşturmaktadırlar.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil ÇİÇEK’in Bakanlar Kurulu Toplantısının ardından yaptığı net açıklamaya karşın; halen bazı grupların ülkemizin her yerinde en zor şartlar altında görev yapan Vergi Denetmenlerini, gerçeklerle bağdaşmayan bahanelerle ısrarla yeniden yapılandırmaya dâhil etmeme girişimleri, bizler gibi kamuoyunca da şaşkınlıkla ve ibretle izlenmektedir. Bireysel çıkar ve arzular, meslek taassubu her zaman önde tutulduğu için, bu güne kadar ülkemizde etkin bir vergi denetim sistemi oluşturulamamıştır.

Sonuç olarak; denetim biriminin tek unvandan oluşması, merkez ve bölgelerden (taşra) oluşması, geçişlerin olması ve en önemlisi, mesleğe girişlerin sadece en alttan olması gerekmektedir. Zira böylece liyakat esası geçerli olacak olup, ülkemizin değişik yörelerinde tecrübe kazanmış ve halkımızı yakından tanıyan gençlerin önü açılmış olacaktır. Neticede; gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, gerçek manada başarı ve emek anahtar olacaktır.”

31 Mart 2008 Pazartesi

vergi denetimi

Vergi Denetimindeki Sorunlar ve Denetim Birimlerinin Yapılandırılması
Ahmet Salih MERİÇ
Vergi denetimindeki sorunlar ve denetim birimlerinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin çözüm önerileri...
28 Ocak 2008

Kamu maliyesinin temel konularından birisi kamu gelirleridir. Sağlıklı kamu maliyesine sahip bir devlette, kamu gelirlerinin arasında en büyük kalemi vergi gelirleri oluşturmalıdır.

Ülkemize baktığımızda, Osmanlı’nın duraklama döneminden günümüze yaşanan ciddi sorunlardan birisinin vergi toplama ve vergilendirmede etkinlik ve adaletin sağlanamaması olduğu kolaylıkla görülebilecektir. Konuyla ilgili olarak, gerek siyasal iktidarlar, gerekse darbeler sırasında oluşturulan yönetimler, yaşanan sorunları aşabilmek ve sağlıklı bir vergi sistemine sahip olabilmek için günümüze kadar birçok ıslahat, reform ve benzeri yapısal değişiklikler gerçekleştirmişlerdir.

Son günlerde, Gelir İdaresi Başkanlığı ve vergi denetim birimleri hakkında basında çıkan haberler ve yeni bir yapılanma girişiminin siyasi irade tarafından ciddi biçimde projelendirilme çabası, günümüze kadar gerçekleştirilen değişikliklerin pek de amacına ulaşmadığını ispatlamaktadır. Tabii olarak, fonksiyonunu iyi icra eden ve kendisinden bekleneni iyi bir şekilde yerine getirebilen bir idari yapının bir değişim veya ıslahata tabi tutulması talebinin ortaya çıkmasını beklemek çok da normal olmasa gerektir.

Basında da yer aldığı üzere, genelde Gelir İdaresi, özelde Maliye Bakanlığı denetim elemanlarını kapsayan bir “yeniden yapılanma” projesi için düğmeye basılmıştır. Okuduğunuz makalede, vergi denetim birimleri hakkında kısa bir bilgilendirmenin ardından, mevcut sisteme ilişkin eleştiriler ve bu eleştirilerin yerinde olup olmadığı tartışılacak, müteakiben yapılabilecek değişikliklerle ilgili olarak önerilerimiz sıralanacaktır.

1. MEVCUT VERGİ DENETİM SİSTEMİ

Vergi denetimi, günümüzde, Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu örgütlü yapılara ek olarak vergi dairesi müdürleri (ve emsali şube müdürleri) de vergi incelemesi yapabilmektedirler. Ancak uygulama ile çok yoğun olarak uğraşmaları nedeniyle, vergi dairesi müdürlerinin denetim faaliyetleri içinde bir ağırlığı bulunmamaktadır.

Makalemizde Maliye Bakanlığı içinde yer alan dört denetim birimi üzerinde yoğunlaşılacak, bu birimlerin yapısı ve mevcut sistemin işlerliği tartışılacaktır.

Maliye Müfettişleri ve Hesap Uzmanları, “kurul” olarak örgütlenmiş ve kurul başkanı hiyerarşik sistem içinde doğrudan Bakan ile ilişkilendirilmiştir. Halen bu iki birim Maliye Bakanlığı merkez teşkilatı içinde yer almaktadırlar. Bu iki birimin de İzmir, İstanbul ve Ankara’da çalışma ofisleri bulunmakta, yılın büyük bir kısmında çalışmalar bu ofislerde gerçekleştirilmekte, yılın belli aylarında ise yurdun çeşitli bölgelerinde “turne” sistemi ile görev yapmaktadırlar.

Diğer iki birim olan Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenleri ise, Maliye Bakanlığı’nın bağlı kuruluşu olan ve kısmen özerk bir yapıya sahip olan “Gelir İdaresi Başkanlığı” (GİB) içinde yer almaktadırlar. Gelirler Kontrolörleri, GİB’de bir daire başkanlığına bağlı olarak, Hesap Uzmanları ve Maliye Müfettişleri benzeri bir yapıda örgütlenmişlerdir. Yine İzmir, İstanbul ve Ankara’da çalışma ofisleri yer almakta, bunların dışındaki illerde ise ortalama dört aylık (İşin yapısı ve denetim planları çerçevesinde daha uzun veya kısa olabilir.) turneler ile teftiş, inceleme ve soruşturma faaliyetleri sürdürülmektedir.

Vergi Denetmenleri, vergi denetiminin taşra ayağını oluşturmaktadır. Daha küçük ölçekli mükelleflerin denetlenmesi ve yerel vergi denetimi fonksiyonu bu denetim birimi tarafından gerçekleştirilmektedir.

Bu dört denetim birimi arasında, en geniş yetkilendirme ve fonksiyonel tanım Maliye Müfettişlerine yapılmıştır. Konumuz çerçevesinde ele alırsak, Maliye Müfettişleri “paranın olduğu her yerde” görevlendirilebilecek şekilde yetkilerle donatılmışlardır. Hesap Uzmanlarının faaliyetlerinin temelini ve çok büyük bir kısmını “vergi denetimi” oluşturmaktadır. Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenleri ise, hem vergi denetimi, hem vergi dairesi teftişi, hem de memur soruşturması gibi konularla iştigal etmektedirler.

2. MEVCUT SİSTEME GETİRİLEBİLECEK ELEŞTİRİLER

Vergi denetim sistemimizdeki sorunlar ve sisteme yöneltilen temel eleştiriler başlıklar itibariyle aşağıda ele alınmıştır.

a. Vergi Denetimi Çok Başlıdır ve Etkin Değildir:

Yukarıdaki yapıya bakıldığında, vergi denetiminde bir çok başlılık olduğu açıkça görülmektedir. Bu eleştiri özellikle Avrupa Birliği ve IMF uzmanları tarafından ülkemize yöneltilmekte ve bu yapının savunulacak bir yanı bulunmamaktadır. Özellikle GİB’in kurulması ve vergi denetimi yapan iki önemli birimin GİB dışında kalması, bu çok başlılığı iyice aşikar hale getirmiştir. Çok başlılık öyle bir hal almaktadır ki, bir mükellef bir denetim birimi tarafından incelenirken, bu mükellef diğer denetim birimi tarafından incelemeye alınabilmektedir.

Birimler arasında bilgi kıskançlığı söz konusu olmakta, bu nedenle incelemeler verimsizleşmekte, grup olarak incelenmesi gereken ve koordineli çalışılması gereken mükelleflere ilişkin hususlar gözden kaçabilmektedir.

Öte yandan, GİB’in kontrolü dışında olan ve koordinasyon-iletişim eksikliği söz konusu olan birimler, GİB’in mükelleflere dikte ettiği veya önerdiği uygulamalara; mükelleflerin talebi üzerine vermiş oldukları vergisel görüşlere (muktezalara) ters yorumlarda ısrar edebilmekte, bu görüş ayrılığının cezası mükellefe kesilmektedir. Mükellef aldığı bir muktezaya göre işlem yaparken, inceleme elemanı “muktezayı doğru bulmadığını” ifade ederek söz konusu işlemi eleştiri konusu yapabilmektedir. Uygulamadaki aksaklığın faturası mükellefe çıkmakta, yıllar süren davalar ve planlama dışı ortaya çıkan vergi yükü, mükelleflerin vergi idaresine karşı –olası- olumlu bakışını altüst etmektedir.

Bu etkinsizlik ve iletişim eksikliğinden kaynaklanan koordinasyonsuzluk, Denetim Koordinasyon Kurulu ile çözülmeye çalışılmıştır. Ancak bu kurulun üyelerinin de bir kısmının, bilgi kıskançlığı, “temsil ettikleri ve mensubu oldukları birimleri” diğerlerinden üstün görmesi ve birlikte çalışmaya yanaşmamaları nedeniyle hiç bir iş yapmadığını söylemek acımasızlık olmayacaktır. Kurulu oluşturan bazı birim temsilcilerinin mantalitesi, “Ben bunu yapacağım, siz de ne yaparsanız yapın!” dan ileri gitmemektedir. Böyle bir tablo içinde güzel bir eserin ortaya çıkmasını beklemek de naiflik olacaktır.

Diğer yandan, vergi inceleme/denetim yetkisi Gelir İdaresinin görev ve sorumluluk alanına girdiği ve vergi incelemelerinin/denetimlerinin de verginin tarhı, tebliği, tahsili gibi diğer işlemlerde olduğu gibi ilgili mevzuat, Hükümet ve Maliye Bakanlığınca belirlenen politikalar çerçevesinde Gelir İdaresince yürütülmesi gerektiği halde, sırf söz konusu denetim elemanlarının Maliye Bakanına bağlı olması (psikolojik tatmin) şeklindeki uygulamanın sürdürülmesi amacıyla bu birimler Gelir İdaresi dışında tutulmuştur. Denetim konusundaki bu ikili yapılanma, bir başka anlatımla Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulunun doğrudan Maliye Bakanına bağlı olarak Gelir İdaresi dışında tutulması Gelir İdaresinin yönetim ve hesap verme sorumluluğuyla çelişmektedir. Ayrıca bu durumun uygulamada birçok soruna neden olduğu bilinmektedir.

Bu bölümle ilgili olarak göz önünde bulundurmamız gereken bir husus da, denetim birimlerinin aynı mükellef grubunu hedef almasıdır. Hesap Uzmanları Kurulu, büyük mükellefler tabir edilen çok yüksek cirolu kurumları incelemeyi hedeflemiştir. Ancak aynı mükellef grubunu Gelirler Kontrolörleri ve Maliye Müfettişleri de incelemeye alabilmektedirler. Bunun önünde hiçbir yasal engel de yoktur. Yine Hesap Uzmanlarının hedefleri büyük mükellefler olmasına rağmen, grup merkezlerinde ve turnelerde çok küçük mükellefleri de inceledikleri görülmektedir. Bu tutarsızlıkların ortadan kaldırılması gerekmektedir. (Geçtiğimiz yıllarda yapılan para hareketleri ve ‘BSMV’ incelemeleri buna örnek gösterilebilir. Bu çalışmaların bir kısmı halen devam etmektedir.)

Bir örnek ile bu başlığı sonlandıralım: Bilindiği gibi kısa bir süre önce, “Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı” ihdas edildi ve belli sektörlerdeki Türkiye’nin en büyük vergi mükelleflerinin dosyaları ve işlemleri bu dairede toplandı. Şu anda bu dairenin mükelleflerinin incelenmesi için Hesap Uzmanları Kurulu ve Gelirler Kontrolörleri, Büyük Mükellefler Grubu adlı iki grup kurdu. Dolayısıyla, Ankara İzmir veya İstanbul grubunda yer alan bir hesap uzmanının elinden büyük mükelleflerin incelenme yetkisi pratikte alınmış oldu. Öte yandan, büyük mükelleflerin incelenmesi için Gelirler Kontrolörlerinin de grup kurması, bu iki kurumun fonksiyonlarını bu açıdan aynılaştırmış olmuyor mu? Acaba büyük mükellefler grubunda görevlendirilen Hesap Uzmanları ve Gelirler Kontrolörleri, diğer gruplarda çalışan Hesap Uzmanları ve Gelirler Kontrolörlerinden daha mı üst bir hiyerarşik yapıdadır? Bu parçalanmış yapılanmanın gerekçesini kamu yönetiminin hangi ilkeleri ile açıklayabiliriz? Maliye Müfettişleri bu yapının neresindedir? Bu birimlerin hangisinin birbirinden üstün olduğunu iddia edelim?

b. Mevcut İnsan Kaynağı İyi Değerlendirilememektedir:

Maliye Bakanlığı içinde, merkezi ve yerel olmak üzere denetim elemanlarının iki ayrı kategoride toplanmasını, batı uygulamalarını da örnek aldığımızda eleştirmek doğru olmayacaktır. Vergi idaresinin elinde yerel bir denetim ordusunun olması elzemdir. Ancak Merkezi Denetim elemanlarının mevcut durum içinde üç ayrı başlıkta toplanmasını, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yapısal dönüşümünün ardından anlamak mümkün değildir. Üç denetim birimi de vergi incelemesi bağlamında, pratikte aynı işi yapmaktadır. Bu birimlerdeki elemanları ayrı bir yetiştirme sistemine tabi tutmak, ayrı bir formasyon oluşturmak, farklı özlük hakları uygulamak, Maliye Bakanlığı’ndaki geleneksel “kast” sistemi dışında hiç bir gerekçe ile açıklanamaz.

Denetim elemanlarının insan kaynakları politikası dendiğinde aklımıza gelen ve IMF’nin de önümüze koymuş olduğu sorunlardan birisi ücret politikasıdır. IMF, neredeyse her raporunda denetim elemanlarının ücretlerinin iyileştirilmesini tavsiye ederken bu tavsiye nedense yıllardır gerçekleştirilememiştir.

Ücret politikasına ilişkin ciddi bir ıslahat yapılmaması durumunda, denetim birimlerinde yetişmiş insan gücünü tutabilmek –şu anda olduğu gibi- mümkün olmayacaktır. Yahut, denetim elemanları, “ek gelir” elde edebilmek için çok çeşitli yollara başvurabileceklerdir. Bunlar arasında Gelir İdaresinin Yeminli Mali Müşavir olmak, “denetlediği” şirketlere “Mali İşler Müdürü” veya “Koordinatör” veya “danışman” olmak, idari pozisyonlarına geçmek, yönetim kurulu üyeliklerini kovalamak, diğer kurumlara atanmak için çaba göstermek, dergilerde makaleler yazarak gününü doldurmak, kitaplar yazmak, ücretli olarak seminerler vermek, danışmanlıklar yapmak sayılabilir.

Üçüncü husus, denetim birimleri arasında dikey geçiş mekanizmasının olmamasıdır. Özellikle yerel denetim elemanlarının belli bir kıdem ve başarı ölçütüne göre veya belli zamanlarda açılacak sınavlar sonucunda merkezi denetim elemanları arasına dahil edilmesi gerekmektedir. Bu kapının açık olması bu denetim birimindeki elemanların motivasyonuna katkı sağlayacak ve çalışma performanslarını olumlu etkileyecektir.

İnsan kaynakları politikasında eleştiri konusu yapılacak ve bizim değineceğimiz son ve belki de en önemli husus yerel denetim elemanlarının eğitimlerinde yaşanan eksiklikler ve bu denetim biriminin etkinleştirilememesidir. Mevcut sistemde sergilemiş oldukları performanstan çok daha yüksek düzeyde yeteneğe sahip olan bu denetim elemanlarının eğitim düzeylerinin artırılması ve daha etkin olarak istihdam edilmeleri gereklidir. Bu birim etkinleştikçe, merkezi denetim elemanlarının iş yükü hafifleyecek ve merkezi denetim elemanları büyük mükellefler üzerinde yoğunlaşabileceklerdir.

c. Denetimin Etkinliğine ve Hangi Tarz Denetimden Nasıl Sonuçlar Alındığına İlişkin İstatistikî Çalışmalar Yoktur:

Denetim birimlerinin yapmış oldukları çalışmalar sonucunda gerçekleştirdikleri faaliyetlerin toplu olarak değerlendirilmesi maalesef yapılmamaktadır. Bu sonuçların tutulduğu toplu bir istatistiki veri tabanı bulunmamaktadır. Her birim kendi faaliyetlerinin sonuçlarını açıklamakta, bu sonuçlarda, tarhiyatlar, usulsüzlük cezaları ve vergi ziyaı cezaları yer almakta, ancak kesinleşen vergi ve ceza tutarları, yargıya intikal eden raporlara ilişkin tutarlar, uzlaşma sonuçları, ve daha önemlisi tahsil edilen vergi ve ceza tutarları bir arada görülememektedir. Mevcut raporlama teknikleri ile de bunları görmek mümkün değildir. İstatistiklerin sağlıklı olmaması da denetim birimlerinin ve denetim elemanlarının “verimliliği”, “randımanı”, “etkinliği” konusunda yorum yapmayı imkansız kılmaktadır.

d. Denetim Elemanları, Denetimin Dışındaki İşlerde İstihdam Edilmektedir:

İnsan kaynaklarına ilişkin eleştirilerimiz sırasında belirttiğimiz hususlar arasında da yer aldığı üzere, vergi denetim birimlerindeki kalifiye personel, vergi denetimi haricindeki işlerde istihdam edilmektedir. Bu işler arasında, idari kademelerde yöneticilikler, personel soruşturmaları, kara para incelemeleri (bu incelemelerin büyük bir kısmının vergisel bir sonucu yoktur.), üniversitelerde ders verme, danışmanlık, bilirkişilik, kanun tasarılarının hazırlanması, uluslararası kuruluşlarda ve toplantılarda bakanlıkların temsili gibi vergi denetimi dışındaki hemen her iş sayılabilir. Bu işlerin büyük bir kısmı ülkemizdeki idari yapının sürdürülmesi için gerekli işlerdir. Ancak bu işleri “vergi incelemesi” yapması gereken insanların yapmasını doğru bulmuyoruz. Eğer bu işlerle iştigal edilecekse, bu görevlerde değerlendirilen kamu personelinin “vergi inceleme elemanı” kadrosundan çıkarılarak yerine yeni elemanların alınması sağlanmalıdır.

e. Denetim Elemanları Çeşitli Güçler Tarafından Etkilenmektedirler:

Mevcut sistem içinde, denetim elemanlarının hatırı sayılır bir kısmı, gerçekleştirdikleri incelemeler sırasında, çeşitli baskılara maruz kalabilmektedirler. Karşılaşılan baskı, merkezi denetim elemanlarından yerel denetim elemanlarına doğru gittikçe artmaktadır. Öyleki, yazılan inceleme raporlarının bazıları ortaya çıktığında, istenen sonuçları içermeyen raporlar gerektiğinde değiştirtilmekte, eğer inceleme elemanı raporu değiştirmezse inceleme başka bir inceleme elemanına verilmekte ve istenen (!) raporun hazırlanması sağlanmaktadır. Özellikle taşrada yer alan denetim elemanlarının başında giyotin gibi sallanan “rotasyon” uygulaması burada hatırlamamız gereken bir başka “etki” mekanizmasıdır.

f. Denetim Elemanlarının Belli Bir Süre Sonunda, Denetlediği Mükelleflerin Temsilcisi Olmaları Etik Değildir:

Bu başlık aslında ayrı bir makale konusu olabilecek kadar ayrı bir çalışma konusudur. Kısaca söyleyebileceğimiz şey, denetim birimlerinde yer alan inceleme elemanlarının belli bir süreyi doldurduktan sonra, SMMM, YMM veya Mali Koordinatör gibi unvanlarla özel sektöre geçmeleri ve kısmen Maliye Bakanlığı’na karşı, birlikte çalıştıkları mükelleflerin vergi yükümlülüklerini düzenlemelerini(!) etik bulmadığımızdır. Bu geçişlerin ciddi biçimde kısıtlanması ve yetişmiş personelin Maliye Bakanlığı’nda kalması sağlanmalıdır. Bu da ancak insan kaynakları politikasında belirttiğimiz iyileştirmelerle ilk adımın atılması ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik mevzuatında yapılacak değişiklikler ile mümkün olabilecektir.

Öte yandan, daha önce çeşitli unvanlarla Maliye Bakanlığında vergi inceleme yetkisine haiz denetim elemanı olarak görev yapıp yeminli mali müşavir olanlarla aynı unvana sahip denetim elemanları arasında mesleki dayanışmadan kaynaklanan ve daha sonra çıkar birlikteliğine uzanan bir ilişki gelişmektedir. Vergi incelemeleri sırasında incelemeye tabi tutulan firmaların denetim elemanıyla aynı kökenden gelen bir yeminli mali müşavir bulması, YMM’lerin çeşitli araçlar kullanarak denetim elemanlarının tespit ve değerlendirmelerini değiştirmeye yönelik girişimleri, denetim elemanlarının da eski meslektaşını korumaya yönelik gayretleri, YMM’lik pastasının farklı unvanlı denetim elemanları arasında paylaşılması yönündeki özel çabalar denetimlerin sıhhatini engelleyen ve denetim elemanlarını gayri hukuki yollara sevk eden hususlar olarak ortaya çıkmaktadır. Bu alandaki büyük rant ve bunun paylaşımı için kurulan düzen vergi denetimlerindeki etkinsizliğin en büyük müsebbibi olarak gözükmektedir.

Bu durum, vergi denetim elemanları ile YMM’lerin meslek örgütü olan TÜRMOB arasında da bir nevi çıkar ilişkisinin kurulmasını doğurmaktadır. Odalardaki ve TÜRMOB’daki seçimler bu dengelere dayalı olarak gerçekleştirilmektedir. Rant sistemine danışmanlık ve denetim firmalarının, üniversitelerde görevli veya ayrılmış bulunan akademisyenlerin, vergi konusuyla ilgili yayın (mevzuat, süreli yayın, kitap vs.) yapan bazı büyük kuruluşların da katıldığı bilinmektedir. Denetim elemanlarının vakıf ve derneklerinin de bu alanda etik ilkelerle bağdaşmayan bazı uygulamalar gerçekleştirdikleri görülmektedir. Tabi bu noktada idaredeki ve vergi yargısındaki yapılanmayı da göz ardı etmemek gerekmektedir. Talep üzerine ihtiyacı giderecek nitelikte mukteza verilmesi, bazı büyük ve güçlü firmaları/kişileri koruyacak idari düzenlemelerin yapılması yahut yargı aşamasında çeşitli müdahalelerin yapılması da bu ilişkinin ve yapılanmanın kapsam ve niteliğini anlamamıza yetmektedir.

Kuşkusuz bunlar tüm denetim elemanları, idareciler, görevliler ve YMM’ler için geçerli değildir. İşini, görevini hukuk kurallarına ve etik ilkelere uygun olarak yürütenler çoğunluktadır. Ancak bu yetmemektedir ve bu husus uygulamadaki sorun ve suistimalleri görmemizi engellememelidir. Bu nedenle, sistemin sağlıklı temeller üzerine yeniden kurgulanması gerekmektedir.

g. Farklı Birimlerdeki Denetim Elemanları, İşbirliği Yapmak Yerine Birbirlerini Rakip Kabul Etmekte ve Birbirlerinin Çalışmalarını Engeller Vaziyet Almaktadırlar:

Böyle bir başlık altında genelde müfettişler, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörleri arasındaki iktidar çatışması açıklanmaktadır. Denetim elemanları, kendi birimlerini ön plana çıkarmak ve genelde toplumda, özelde iş dünyasında daha fazla hüsnü kabul görmek amacıyla, birbirleriyle işbirliği yapmak yerine, kendi birimlerinin inceleme sonuçlarını maksimum kılacak şekilde diğer birimlerin iş yapmalarını engellemeye çalışabilmektedirler. Bu birimler birbirleriyle bilgi paylaşmak yerine birbirlerine engel çıkarmaktadırlar. Ancak daha büyük problem, bu üç birimin aynı zamanda yerel denetim elemanlarının büyük mükellefleri incelemelerinin önüne engeller çıkarmasıdır.

3. GELİR İDARESİ VE VERGİ DENETİM SİSTEMİ İÇİN YAPISAL DEĞİŞİKLİK ÖNERİLERİ:

Bu bölümde, yazımızın önceki bölümünde değinmiş olduğumuz sorunların ortadan kaldırılabilmesi için gerçekleştirilebilecek çözüm önerileri sıralanacaktır. Ancak bir çözüm önerirken, bu çözümün teorik olduğu kadar pratikte uygulanabilir olması, idare tarafından kabul görmesi –ki uygulayıcı bürokratın direnci söz konusu olmasın- kazanılmış haklara müdahale edilmemesi ve eskiye göre getirebileceği olumlu-olumsuz yeniliklerin çok iyi analiz edildikten sonra değişim sürecinin başlatılması gerekmektedir.

Burada kanımızca aşağıda belirttiğimiz hususların değerlendirilmesine geçmeden önce, bir yenilik yapılacaksa, önyargısız bir teknik heyetin kurulması ve bu heyetin ciddi bir analiz yapması; mevcut sistem–önerilen sistem karşılaştırmasının daha değişim gerçekleşmeden, sistemin her organı açısından bu heyet tarafından yapılması/yapılmasının sağlanması gerekmektedir. Böyle bir teknik heyete IMF temsilcileri, AB temsilcileri, akademisyenler, mevcut vergi denetim birimlerinin temsilcileri, Gelir İdaresi Başkanlığı temsilcileri dahil edilebilir. Yabancı temsilcilerin oy hakkı olmayabilir ancak “uyum” sözcüğünün çok duyulduğu bugünlerde yabancıları göz ardı etmenin bir mantığı da olmayacaktır.

a. Vergi Denetim Birimleri Gelir İdaresi Başkanlığı Çatısı Altında, İki Grupta Toplanmalıdır:

Yıllar içinde, kamusal sistemin ve ekonomik yapının ihtiyacına binaen oluşturulan Maliye Bakanlığı merkezi denetim birimlerinin (Müfettişler, Hesap Uzmanları ve Gelirler Kontrolörleri) bir araya getirilmesi ve sadece vergi denetimi ile uğraşan güçlü bir birim oluşturulması kaçınılmazdır.

Hiçbir makul izahı bulunmayan bu yapının sürdürülemez olduğu, bakana bağlı denetim birimleriyle Gelir İdaresi yönetimi arasında yaşanan ciddi sorunlardan da anlaşılmıştır. Gelir idaresi dışında yapılandırılan söz konusu denetim birimleri yanında idare içinde ayrı denetim birimleri olması (Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenleri) ve bu dört denetim birimi arasındaki rekabet, çekişmeler, çelişkili uygulamalar da tüm denetim birimlerinin Gelir İdaresi çatısı altına alınması ve yeni bir yapılanmaya gidilmesinin elzem olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu üç değerli birimin yaptıkları işlere bakıldığında, birbirlerinden çok farklı olduklarını söylemek mümkün değildir. Bu birimlerin insan kaynağı yapısına baktığımızda pek fark olmadığı ortaya çıkmaktadır. Suni ayırımlar yapmak için yasaların maddeleri arasında dolaşmak yerine, objektif ve ülke çıkarlarına hizmet eden, güçlü bir denetim birimi oluşturmak için kolların sıvanması gerekmektedir.

Büyük mükelleflerin vergi denetimi, konusunda uzmanlaşmış merkezi denetim birimi tarafından gerçekleştirilmelidir. Merkezi denetim birimi, fonksiyonunu icra etmesine engel olacak görevlerle boğulmamalıdır.

KOBİ ve küçük esnafın denetimi ise yerel denetim organına yani vergi denetmenlerine bırakılmalıdır. Vergi denetmenleri gereksiz iş yükü ile boğulmamalı, vergisel açıdan verimli ve sonuç getirecek denetim ve incelemelere kaydırılmalıdır. Doğal olarak bu söylediğimizin gerçekleştirilebilmesi için naylon fatura sorununa da çözüm arayışının başlaması ve yasal altyapının hazırlanması, naylon fatura incelemelerinin işgücünü kilitlemesine izin verilmemesi gerekmektedir.

b. Denetim Birimlerinin Gelir İdaresi İçinde Toplanmasında Bağımsız Çalışabilme Koşulları Mutlaka Oluşturulmalıdır:

Denetim birimlerinin inceleme raporlarına müdahale edilmemelidir. Bu raporların gerekirse denetim elemanı tarafından takip edilebilmesine imkan tanınmalıdır. Öte yandan, Gelir İdaresinin raporlarına ilişkin işlemlerine karşı gerekirse denetim elemanın uygulamayı yargı denetimine götürebilmesine dahi yol açılabilir. Denetim elemanları, görev tanımı, görev yeri, özlük hakları ve benzeri hususlarda baskı altına alınmamalı, bunun için gerekli yasal altyapı sağlanmalı, idarenin bu konuda keyfi takdirine yer bırakılmamalıdır. Bu konuda yargı mensuplarına sağlanan güvenceler örnek alınabilir ve daha da geliştirilebilir. Bu noktada, oluşturulacak vergi denetim biriminin Gelir İdaresi içindeki konumu önem kazanmaktadır. Denetim biriminin, fonksiyonel bağımsızlığı sağlanacak şekilde idarenin üst yönetim kademesiyle ilişkilendirilmesine dikkat edilmelidir. Ayrıca, denetim fonksiyonu ile idarenin iş süreçleri birbirinden net bir şekilde ayrıştırılmalı ve görev ve fonksiyonlar açıkça belirlenmelidir.

c. Vergi Denetim Elemanları, Vergi Denetimi Haricinde Hiçbir İşle Uğraşmamalıdır:

Yabancı uzmanların ülkemizde yer alan sisteme getirmiş olduğu en büyük eleştirilerden birisi de vergi denetim elemanlarının vergi denetimi haricinde işlerle iştigal etmeleridir. Bu durumun önü tıkanmalıdır. Siyasi iradenin Kamu Reformu çalışmaları ve İç Denetim sistemini ihdas etmesi, vergi inceleme elemanlarını bu açıdan rahatlatmaktadır. Karapara ve Suç Gelirleri incelemeleri için ise, önerimiz OLAF benzeri bir kurumun ihdas edilmesi veya Maliye Bakanlığı’nın yetişmiş olan mevcut inceleme elemanlarının bu tür incelemeleri gerçekleştirmek amacıyla Mali Suçları Araştırma Kurumu (MASAK) bünyesinde istihdamı söz konusu olabilir. Ancak, vergi denetiminde çok başlılığa neden olmaması için MASAK’ta görevlendirilebilecek denetim elemanlarının vergi inceleme yetkisinin bulunmaması gerekir. Bu arada, Ombudsmanlık ile ilgili yasayı da hatırlamakta fayda vardır. Vergi denetimi ile uğraşan birimlerin şu anda gerçekleştirmekte oldukları diğer denetsel faaliyetlerin belirttiğimiz kurumlara (MASAK veya Ombudsmanlık sistemi ve İç Denetçilere) devri ile, boşluk ortaya çıkmadan vergi inceleme elemanlarından bu vergi dışı denetsel faaliyetleri almak mümkün olabilecektir.

d. Vergi Denetim Biriminin İnsan Kaynakları Politikası Tekrar Oluşturulmalıdır:

Yukarıda belirtmiş olduğumuz, ücret politikasında değişiklik, eğitimle ilgili eksikliklerin tamamlanması, bu birimde çalışan denetim elemanlarının özel sektöre geçmesine neden olan olumsuzlukların ortadan kaldırılması insan kaynakları açısından getirilebilecek öneriler olabilir. Burada bizim önereceğimiz en önemli teşvik, yerel denetim biriminden merkezi denetim birimine geçiş imkanın sağlanması olacaktır. Ayrıca, denetim elemanı sayısı denetimlerde etkinliği sağlayacak şekilde arttırılmalıdır.

e. İstatistik Sistemi Uyumlulaştırılmalı ve Bu Sistem Etkin Olarak Kullanılmalıdır.

Vergi denetim birimlerinin bir araya getirilmesinin ardından bu konudaki sorunlar bir nebze ortadan kaldırılabilecektir. Ancak denetimin verimi ve etkiliği açısından ölçülebilir sonuçlara ihtiyacımız olduğu gerçeği küçümsenmemelidir.

f. Denetim Elemanlarının, Yeminli Mali Müşavirliğe Geçişleri Islah Edilmeli ve Zorlaştırılmalıdır:

Denetim elemanlarının iyi bir ücret politikası ve sağlıklı çalışma koşullarına kavuşmalarının ardından dışarı (!) kaçmalarının azalacağı kesindir. Ancak, Maliye Bakanlığı vergi denetim elemanlarının Yeminli Mali Müşavirliğe geçişlerinin önüne bazı engeller konulması zaruridir. Eğer bu çözüm tercih edilmeyecekse, Yeminli Mali Müşavirlik mesleği ıslah edilmeli, bu kuruma Noter vasfı ve saygınlığı kazandırılmalı; yeminli mali müşavirlerin “mükellefin avukatı” olma rollerinin ellerinden alınması gerekmektedir. Diğer yandan, mali müşavirlerin iş ve işlemleri de denetim dışı bırakılmamalıdır. Bunun için yeni işleyen yeni mekanizmalar oluşturulmalıdır.

Vergiyle ilgili olarak yukarıda sisteme yönelik eleştireler bağlamında belirtilen aktörler arasındaki ilişkinin (idare, vergi denetimi, akademisyenler, vergi yargısı, meslek örgütleri, bu alana yönelik faaliyet yürüten firmalar) yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Mevcut uygulama rant oluşturan ve bunu belli dengeler çerçevesinde aktörler arasında paylaştıran bu sistemin gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Yukarıda belirtilen gerekçeler, sistemde yer alan aktörler arasındaki çıkar birlikteliğini bozacak ve kamu lehine yeni bir denge kuracak farklı bir sistem tasarımının yapılması gerektiğini göstermektedir. Aksi halde, reformun sadece denetim birimlerinin birleştirilmesiyle sınırlı kalması, bu alandaki sorunları ve suistimalleri önlemeye yetmeyecektir.

g. Gelir İdaresinin Bütün İşlemleri Açık ve Yansız Olmalıdır:

İdare, her mükellefe eşit şekilde davranmalı, belli bir holding için tüm imkanlar seferber edilirken, bir gelir vergisi mükellefinin yüzüne kapılar kapatılmamalıdır. Vergide adalet, vergilendirmede adalet ve kişiler arası adalet toplumsal mutabakat için olmazsa olmazdır. Bu nedenle, yönetimin ve denetim elemanlarının uyacakları etik ilke ve kurallar özel olarak belirlenmeli ve bunlara riayet edilmesi sağlanmalıdır. İdarenin ve denetim elemanlarının iş ve işlem süreçleri açık bir şekilde belirlenerek mükelleflerin kendileri hakkında uygulanacak mekanizmaları bilmeleri ve gerektiğinde haklarını aramalarını kolaylaştıracak mekanizmalar geliştirilmelidir.

h. Vergi Denetim Elemanlarına Yeniden Yapılandırmada Tercih Hakkı Tanınmalıdır:

Yeniden yapılandırma kapsamında Gelir İdaresi altında oluşturulacak yeni vergi denetim biriminde görev almak istemeyen denetim elemanlarına kamu idarelerinde İç Denetçi olma imkanı tanınmalıdır. İsteyenlerin Karapara ve Suç Gelirleri incelemeleri için oluşturulacak birime (böyle bir birim oluşturulması halinde) geçebilmeleri sağlanmalıdır. Gelir İdaresinde oluşturulan vergi denetim birimi (merkezi ve yerel birimler) dışında kalan denetim elemanlarına vergi inceleme yetkisi verilmemelidir.

ı) Vergi Denetimlerinden Doğan Haksız Rekabete Son Verilmelidir:

Uygulamada bazı durumlarda vergi denetimi mükellefler üzerinde bir müeyyide aracı olarak kullanılmaktadır. Aynı sektörde faaliyet gösteren firmaların bir kısmı denetlenirken bazıları denetlenmemektedir. Ya da denetim uygulaması veya sonuçlar farklılaşabilmektedir. Bu durum firmalar veya kişiler arasında haksız rekabete neden olmaktadır. Denetlenecek firmaların önceden belirlenen ve deklare edilen objektif kriterlere göre seçilmesini sağlayacak bir sistem geliştirilmelidir. Faaliyet gösterilen il veya sektör farklılığından, vergi denetim birimlerinin başındaki yönetici veya denetim elemanların şahsi yaklaşımlarından doğan farklı uygulamalara son verilmelidir. Bazı firmaların denetlenme ihtimalinin zayıflığını göz önünde bulundurarak denetim sonucunda doğacak mali müeyyideleri risk kabul ederek üstlendiği bilinmektedir. Bu nedenle, denetim faaliyetleri yoğunlaştırılmalı ve politik gerekçelerle ayrım gözetilmeksizin etkili bir şekilde uygulanması sağlanmalıdır.

i) Gelir İdaresinde İç Denetim Birimi İşler Hale Getirilmelidir:

5018 sayılı Kanun, kapsama dahil kamu idarelerinde iç denetim faaliyetinin yürütülmesini öngörmektedir. İç denetimin sertifikalı iç denetçiler tarafından yapılacağı Kanunun amir hükmüdür. Bu fonksiyon vergi denetiminin dışında kalmaktadır. Ancak Gelir İdaresine iç denetçi kadrosu verilmesine rağmen Başkanlıkça bu kadrolara atama yapılmamış ve iç denetim sistemi kurulmamıştır. Yeniden yapılandırma kapsamında yalnızca vergi denetimlerine odaklanacak vergi denetim elemanlarının iç denetim fonksiyonunu üstlenmeleri mümkün bulunmamaktadır.

Bu nedenle, Gelir İdaresinin merkez ve taşra birimlerinin faaliyet ve işlemlerinin denetimi için, idareye tahsis edilen iç denetçi kadrolarına atama yapılmalı ve etkin işleyen bir iç denetim mekanizması oluşturulmalıdır. Kanunun geçiş sürecindeki iç denetçi atamalarını düzenleyen geçici 5 inci maddesinin uygulaması 31.12.2007 tarihinde son bulduğundan Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları ve Gelirler Kontrolörlerinin (isteğe bağlı) Gelir İdaresinde iç denetçi olabilmelerine imkan tanıyacak kanuni düzenleme yapılması gerekmektedir. Bu denetim elemanlarının vergi denetiminde kalması isteniyorsa, iç denetçi ihtiyacının Maliye Bakanlığının diğer merkezi denetim elemanlarından karşılanması da mümkündür. Çünkü Kanunun genel hükümlerine göre iç denetçi ataması yapılabilmesi uzun zaman alacaktır.

Daha önceki uygulamada, diğer kamu idarelerinde de olduğu gibi Gelir İdaresinin merkez teşkilatının denetim dışı bırakılması (faaliyet, iş ve işlemler, süreçlerin işleyişi bakımından) büyük riskler doğurmaktadır. Bu nedenle, mükellefler üzerinde yapılacak vergi denetimi ile Gelir İdaresinin birimlerinin faaliyet ve işlemlerine yönelik olarak 5018 sayılı Kanuna göre yürütülecek denetim faaliyetleri ayrıştırılmalı ve bu fonksiyonlar ilgili denetim elemanlarınca icra edilmelidir. Bu noktada, mükerrerliklere ve çatışmalara açık bir boşluk oluşturulmasından kaçınılmalıdır.

j) Birleşmeden Doğabilecek Muhtemel Sorun ve Uyuşmazlıklara Yönelik Çözümler Geliştirilmelidir:

Yukarıda belirtilen üç denetim biriminin, yeniden yapılandırma kapsamında tek çatı altında ve tek unvanla birleştirilmesi uygulamada bazı sorun ve aksaklıkların doğmasına neden olabilecektir. Ancak, bu husus birleştirmeyi engelleyecek büyük bir sorun olarak görülmemelidir. İlk aşamada yaşanması muhtemel bu gibi durumları asgariye indirmeye yönelik olarak yeni sisteme intibak ve kaynaşmayı sağlayacak çözümler üzerinde durulmalıdır. Bunun için bazı teşvik araçlarının kullanılması mümkündür. Orta ve uzun vadede bu gibi sorunlar önemsiz seviye gelecektir.

SON SÖZ

Kurumlar işleyen bir sistemin çarklarıdır ve sistemin en iyi şekilde çalışmasını sağlamakla görevlidirler. Zaman içinde kamu yönetiminin organlarının bir kısmının güçlenmesi, bir kısmının ise gelişen yeni şartlar nedeniyle işlevlerini yitirmeye başlaması her sistemde görülebilecek bir durumdur. Yönetsel evrim olarak da tanımlayabileceğimiz bu döngüye ters tepki veren ve verimsizliğe, işlevsizliğe neden olan birimler sistemi tıkama tehlikesini doğuracaklardır. Sistemi tıkayan bir çark varsa öncelikle ıslahına çalışılmalı, değiştirilmeli, o da olmazsa sistemin dışına çıkarılmalıdır. İşlemeyen bir çark için sistemin değiştirilmesi ilkel kabile toplumlarında bile kabul görecek bir eylem değildir.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın teşkil edilmesini takiben birkaç yıl geçmeden Gelir İdaresi ve vergi denetim sisteminde yapısal değişiklik talebi, önceki değişikliğin IMF’nin talebi üzerine ancak “günü kurtarmak” maksatlı ve uzun soluklu hedefler güdülmeden yapıldığı düşüncesini hafızalarda ortaya çıkarmaktadır. Aynı durumun vergi denetim birimlerinin yeniden yapılandırılması konusunda da yaşanmaması bakımından gerçek bir reform iradesiyle hareket edilmeli ve gerekli hassasiyet gösterilmelidir.

Her şey ülkemiz ve milletimiz için olmalıdır. Reformlar gerçekleştirilirken kurum, kurul veya birim taasubuyla hareket eden ve şahsi ya da grup çıkarlarını önceleyenlerin talep ve baskılarının etkisinde kalınmadan, kamu yararı odaklı ve etkin işleyen bir yapının oluşturulması hedeflemelidir. Gelinen bu noktada, kamuoyunda büyük bir ümitle beklenen, vergi denetimi yapan birimlerin yeniden yapılandırılması, yıkıcı bir rekabete ve çatışmaya neden olan çok başlılığın ortadan kaldırılması ve denetim alanındaki sorunların çözüme kavuşturulması yönündeki düzenlemelerin geciktirilmeden yapılması hayati önem kazanmıştır. Esasında meseleye makul ve objektif yaklaşan denetim elemanları da bu konunun artık kesin bir çözüme kavuşturulmasını beklemekte ve yeniden yapılandırmayı desteklemektedirler. Ancak, belirtelim ki, yeniden yapılandırma adı altında güç dengeleri gözetilerek yine belli gruplara avantaj sağlama, yeni birimler oluşturma veya sonucu değiştirmeyen etkisiz bazı münferit düzenlemeler yapılması yoluna gidilmesi, kamuda reform adına yeni bir hayal kırıklığı yaşanmasına neden olacaktır. Sorunun büyüklüğü ve ciddiyeti köklü bir çözüm geliştirilmesini ve bu konuda dirayet gösterilmesini zorunlu kılmaktadır. Ülkemizin daha fazla zaman kaybetme lüksü yoktur.

Ahmet Salih MERİÇ/Vergi Hukuku Uzmanı

Alıntı http://www.stratejikboyut.com/article_detail.php?id=217