11 Haziran 2010 Cuma

Vergi denetmenleri derneğinin basın açıklaması

Vergi Denetmenleri Derneği Genel Başkanı Aykut Güleç, TBMM'de görüşülen Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, vergi denetmenlerini de kapsayacak şekilde yeniden ele alınmasının zorunlu olduğunu belirtti. İşte vergi denetmenlerinin basın açıklamasının tam metni;

Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün çeşitli hesaplamalara göre % 40 - 60’lara vardığı ülkemizde bir yandan iç ve dış borç yükünün varlığı dikkate alındığında, gelir idaresi ve vergi denetiminin önemi ortaya çıkmaktadır. Kayıt dışı ekonominin önemli bölümü kayıt altına alınabilse, bütçemiz fazla bile verecektir. Böylece, toplanan vergiler yüksek faizle devlete borç verenlere değil, verilen hizmetlerle topluma geri dönecektir. Maalesef, bireysel çıkar ve arzular, meslek taassubu her zaman önde tutulduğu için, bu güne kadar ülkemizde etkin bir vergi idaresi ve etkin bir vergi denetim sistemi oluşturulamamıştır. Bu nedenle, ülkemizde vergi kaçırmak çok normal bir davranış haline gelmiştir.

Maliye Bakanlığı’nca hazırlanan ve Bakanlar Kurulu’nca 25.05.2010 tarihinde TBMM’ye sevk edilen Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile gelir idaresi ve vergi denetim sistemine ilişkin yapılmak istenen değişiklikler reform değil, tam bir göz boyamadır. Bu tasarıyı hazırlayan maliye bürokratları bunun böyle olduğunu gayet iyi bilmektedirler. Oysa ki; önceki yıllarda gerçekleştirilmeye çalışılan yapılandırmaların başarısızlık nedenleri de, Maliye Bakanlığı’nda yaşanan meslek taassupluğu, bürokrasiye hakim grupların imtiyaz ve menfaatlerini bırakamaması ve yeri geldiğinde oluşturulan birliktelik (bağlantılı siyasiler) ve bürokratik oligarşidir. Esasen, vergi denetiminin güçlendirilmesi, vergi denetim birimlerinin birleştirilmesinden geçmekte olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Diğer taraftan vergi incelemelerinin yüzde 90’ını yapan ve vergi denetim gücünün yüzde 80’ini oluşturan vergi denetmenleri, söz konusu gruplar tarafından her türlü yöntemlerle, bahanelerle ısrarla çalışmaların dışında bırakılmaya çalışılmıştır. Ayrıca, üst bürokrasiye hakim gruplarca vergi denetmenlerinin kangren haline gelmiş idari yapıdan kaynaklanan sorunları, özlük sorunları, rotasyon sorunları ve diğer sorunları kasıtlı ve bilinçli olarak çözülmemiştir.

- 73 milyon ülke insanımızın geleceği herhangi bir kişinin veya grubun/kurulun çıkarından daha önemlidir.

Söz konusu tasarıya göre, dört denetim biriminin birleştirilmesinden vazgeçilmekte ve denetimde yeni bir yapı olarak “Vergi inceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulu” oluşturma yoluna gidilmektedir. Bu kurul, Gelir İdaresi Başkanının başkanlığında, Maliye Teftiş Kurulu Başkanı, Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı, Gelir İdaresi Başkanlığı Denetim ve Uyum Yönetimi Daire Başkanlığı’nın bağlı olduğu Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı ve Gelirler Kontrolörleri Daire Başkanından oluşacak olup, denetimin koordinasyonunu sağlayacaktır. Oluşturulmak istenen bu yapı objektif ve gerçekçi değildir. Daha önce bakanlık bünyesinde oluşturulan benzer denetim koordinasyon kurulu başarısız olmuştur. Dolayısıyla yeniden revize edilerek oluşturulmak istenen bu kurulunda başarılı olma şansı yoktur. Zira;

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yayınlanan 2009 yılı faaliyet raporuna göre; maliye müfettişi, hesap uzmanı, gelirler kontrolörlerinin toplam sayısı 800 olup, bunların 2009 yılında incelediği mükellef sayısı 1921’dir. Vergi Denetmenlerinin toplam sayısı 2796 olup, incelediği mükellef sayısı 26.952’dir. Bu raporda göstermektedir ki; ülkemizde vergi incelemelerinin tamamına yakınını vergi denetmenleri yapmaktadır.

- Kayıt dışı ekonomi ile mücadele toplam 1921 mükellefin incelenmesi ile mi son bulacak!

- Vergi Denetmenlerini dışarıda bırakarak oluşturulacak yeni kurul bu işlerin koordinasyonunu sağlayarak vergi denetim sistemimizde var olan sorunları mı çözecek!

Maalesef vergi denetimi bu eller tarafından ticari ranta dönüştürülmüş olup, uzun yıllardır bilinçli bir şekilde ülkemizde istenilse de incelenemeyen mükellef grupları ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca bu kurul denetim birimleri arasındaki çekişmeyi bitirmeyeceği gibi, tam tersine artıracaktır. Bu tasarıda yapılmak istenen sorunları çözmek değil, tamamen mevcut yapıyı koruma amaçlıdır. Böylece kayıt dışılık ülkemizin kaderi olmaya devam edecektir. Dolayısıyla bu tasarı bürokrasiye hakim grupların elini güçlendirmesine yarayacaktır. Toplam sayısı yaklaşık 800 kişi olan bu gruplar, 60 binden fazla çalışanı olan maliye bakanlığını kendi mülkleri gibi görmeye devam edeceklerdir.

Neticede; TBMM’de görüşülen söz konusu tasarının Vergi Denetmenlerini de kapsayacak şekilde yeniden ele alınması zorunludur.

Hükümet ve Başbakanımız ısrarla vergi denetiminin tek çatı altında birleştirilmesini istediğiniz halde, bu isteğe imtiyazlı gruplar bir şekilde direnebilmişlerdir. Böylece, kendileri dışında herhangi bir birimden kimsenin üst bürokraside yer almasına imkan vermeyen yapının devamını sağlamışlardır. Geçmişten günümüze kadar maliye ve vergi politikalarını yönetmiş olanların geldiğimiz noktada ne kadar başarılı ! Oldukları bellidir. Maliye ve vergi politikalarının başarısızlığında siyasiler bir şekilde bedel öderken, imtiyazlı bürokratlar bedel ödememektedirler.

Soruyoruz! Meslek taassubumu önemli, yoksa ülkemizin geleceği mi?

Eğer vergi toplayamazsınız, topladığınız vergiyi de adaletli toplayamazsınız, kamunun finansmanı için iki yola başvurursunuz: Borçlanma ve dolaylı vergiler. Ülkemizde uzun yıllardan beri dolaylı vergilerin payı ortalama yüzde 70’ler civarında seyretmektedir Bu durumda, düşük, sabit ve dar gelirliler en çok etkilenen kesimi oluştururken, girdi maliyetlerini artırdığından üretimi olumsuz etkilemiş ve nihayetinde kayıt dışılığı beslemiştir. Bu tür politika vergi adaletini bozmuş olup, aynı zamanda gelir dağılımını bozucu etki yaratmıştır. Adaletsizlik ise vatandaşları kayıt dışılığa yönlendirmiştir. Bir çok tüccar, meslek mensubu asgari ücretin altında beyanda bulunmaktadır. Bir çok kuruluşun açıkladığı açlık sınırı ve yoksulluk verilerine göre, neredeyse tüm tüccar ve meslek mensupları açlık sınırında yaşamaktadır. Bu durum maalesef kamu vicdanını yaralamaktadır. Beyan edilen kurum kazançları içinde iyi bir şey söylemek mümkün görünmemektedir. Öte yandan, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü de dikkate alındığında vergi kayıp ve kaçağı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alacak adaletli bir vergi sistemini ne zaman kurulacaktır?

PEKİ, ÇÖZÜM NE?

Çözüm öncelikle;

1- Beyan ettiği gelirle orantısız harcama yapanların takibini yapabilecek güçlü bir gelir idaresinin yeniden oluşturmak.
2- Vergi denetiminin güçlü bir yapıya kavuşturulması için, 4 (dört) ayrı vergi denetim birimi olan Vergi Denetmenleri, Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Gelirler Kontrolörleri’ni gelir idaresi içinde aynı unvanda birleştirmek.

3- Ülke ve dünya konjonktürü dikkate alınarak ilgili mevzuatta sistemli bir biçimde gelir-servet-harcama arasında bağlantı kuracak vergi güvenlik müesseseleri oluşturmak.

4- Siyasi irade tarafından, güç odaklarının, hakim grupların baskı ve yönlendirmelerine bakmaksızın cesaretle bugüne kadar yapılamayan gerçek vergi reformunu yapacak bir iradenin gösterilmesi.
Bilinmesi gerekir ki; ödediği vergi ile yaşam standardı birbirini tutmayan insanların yoğun olduğu ülkelerde adalet olmaz, huzur bulunmaz.

Diğer taraftan Gelir İdaresi Başkanlığı binlerce personeli ile davalıdır. Kurulduğu 16 Mayıs 2005 tarihten beri bir türlü taşların yerine oturmadığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nda huzursuzluk personel arasında en alt kademeye kadar sirayet etmiştir. Bu durum personelin verimliliğini, performansını olumsuz yönde etkiler hale gelmiştir. Toplam 43 bin kişinin görev yaptığı başkanlıkta, uygulanan ücret politikaları, görevde yükselme ve atama kriterleri, merkez ve taşra ayrımları, adaletsiz rotasyon uygulamaları gibi bir takım uygulamalar neticesinde; ne personel ile idare, ne de personelin kendi arasında güven ve huzur kalmamıştır. Çalışma barışı kalmamıştır. Bütün bunlardan dolayı binlerce dava açılmıştır. Buna karşılık idare, yaşanan sorunları çağdaş yöntemlerle, diyalogla çözeceği yerde daha önceleri sadece birkaç personelle baktığı personel olan davalara büyük bir servis kurarak karşılık vermiştir. Böylece sorunları bu serviste daha fazla personel çalıştırarak çözmeye çalışmaktadır. Ancak personeliyle barışık, bir bütün oluşturabilen kurum, yeterli geliri adaletli toplayabilecek ve mükellefe daha kaliteli hizmet verebilecektir. “ Örnek idare” başka türlü nasıl olabilir ki!
Vergi Denetmenleri; Gelir İdaresinin yapısından kaynaklanan sorunlar (örgüt yapısı içindeki konumu, meslekte yükselmenin önünün kapatılması, kendilerini geliştirme ve birikimlerini paylaşma konusunda yaşanan sıkıntılar, vergi denetimi yapan çok sayıda birimin varlığı gibi…), uygulamalardan kaynaklanan sorunlar (rotasyon sorunu, lojman sorunu gibi…) ve uzun yıllardır yaşanan özlük haklarına ilişkin sorunlar yüzünden, mesleğe yeni giren vergi denetmen yardımcılarının yarısından çoğu 3 ncü yılını doldurmadan başka kurumlara geçmektedirler. Öte yandan, mesleğe yıllarını vermiş tecrübeli vergi denetmenleri ise ilk fırsatta diğer kurumlara ve özel sektöre geçmektedir. Nitekim, yapılan bir düzenleme sonucu 300 vergi denetmeni İç Denetçiliğe geçmiştir. Eğer imkan yakalamış olsalardı, neredeyse tüm vergi denetmenleri İç Denetçiliğe geçmiş olacaklardı. Her yıl 300, 500 ve hatta 800 vergi denetmen yardımcısı alınmasına karşın, hala vergi denetmeni sayısı (Yardımcılar dahil) 2800 olup, bu 10 yıl önceki rakamdır.


- Personeli ile hemen her konuda sorun yaşayan bir kurumun başarılı olma şansı var mıdır?

- Grupların çıkarı yerine, ülke çıkarına uygun hareket edilmesi gerekmez mi?

- Artık, çağdaş yönetim teknikleri ve toplam kalite yönetiminin uygulanması gerekmez mi?

Ayrıca, vergi denetiminin ve idari makamların nasıl ticari rant haline dönüştürüldüğüne ilişkin sorulması gerekenler vardır:

- Hali hazırda vergi denetim elemanlığından ayrılıp, Yeminli Mali Müşavirlik yapanların listesi,

- Mesleğinden ayrılıp Yeminli Mali Müşavirlik yapanların portföylerinin dökümü ve portföylerinde yer alan mükelleflerle meslekten ayrılmadan önceki ilişkileri (Örn; defter ve vesikalarının incelenip incelenmediği, uzlaşmasına girip girmediği, turne kapsamında değerlendirip değerlendirmediği gibi…),

- Büyük şehirlerde; defterdar, defterdar yardımcılığı, vergi dairesi başkanlığı, grup müdürlüğü yaparken meslekten ayrılıp, hali hazırda nerede görev yaptıklarının tespiti.

- Tam tasdik sözleşmesi imzalayan mükelleflerin sayısı 20 binin üzerinde olmasına karşın, Vergi denetim gücünün % 80’nini oluşturan Vergi Denetmenlerinin inceleme yapma yetkisi, neden bir genelge ile kaldırılmıştır. Vergi denetim birimlerinde görev yapanların sayısı ve vergi inceleme oranı dikkate alındığında, neden sözkonusu kişilerin - kurumların denetim dışı kalmasına yol açılmış, “istenilse de denetlenemez” bir mükellef grubu oluşturulmuştur. Bahse konu mükelleflerin Yeminli Mali Müşavirleri kimlerden oluşmaktadır.

Diğer taraftan; bürokrasiye hakim grupların kendilerinin büyük mükellefleri inceledikleri, vergi denetmenlerinin küçük mükellefleri incelediği söylemleri ise tamamen asılsız olup, kasıtlı bir yalandır. Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in katıldığı bir televizyon programında, söz konusu tasarıya ilişkin olarak “ Vergi denetmenlerinin neden koordinasyon kurulunda yer almadığı “şeklindeki soruya bakanlık bürokrasisine hakim grupların asılsız söylemleriyle, gerçeklerle bağdaşmayacak şekilde cevap vermesi, en büyük vergi denetim birimi olan biz vergi denetmenleri tarafından şaşkınlıkla karşılanmış olup, üzmüştür. Camia olarak, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i hiç olmazsa bir an önce seçim bölgesi olan Gaziantep’e giderek, Vergi Denetmenleri Büro Başkanlığı’nı ziyaret etmesini ve vergi denetmenlerinin gerçekten ne tür ve ne büyüklükte incelemeler yaptığını yerinde görmesini önermekteyiz. Sayın bakanımızın konuşmasından ya teşkilatı yeterince tanımadığını yada baskı gruplarının etkisinde kaldığını düşünmekteyiz.

Sonuç olarak; maliye bakanlığını kendi mülkü gibi görenleri, şahsi çıkarlarını ülke çıkarlarından önemli sayanları, idari makamları ait oldukları grubun/kurulun menfaati doğrultusunda kullananları, meslek taassupluğu yapanları, vergi denetimini ticarileştirenleri, kasıtlı ve bilinçli olarak meslektaşlarımızın haklarını gasp edenleri kınıyor, protesto ediyoruz.

En büyük dileğimiz gelişmiş ülke standartlarında, güçlü gelir idaresi ve vergi denetimi oluşturulmasıdır Gerçekleri söylemeye devam edecek olup, haklarımızı koruma adına her türlü demokratik mücadeleyi vereceğimizi kamuoyuyla paylaşırız.

Vergi denetmenlerinden protesto

Vergi denetmenlerinden protesto
Vergi Denetmenleri Derneği Genel Başkanı Aykut Güleç, TBMM'de görüşülen Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, vergi denetmenlerini de kapsayacak şekilde yeniden ele alınmasının zorunlu olduğunu belirtti. Yeni düzenlemeyi protesto eden bini aşkın dernek üyesi Ankara'ya gelerek ıslık ve alkışlar eşliğinde eylemlerini gerçekleştirdiler.

Vergi Denetmenleri Derneği'nin basın açıklamasının tam metni

Maliye Bakanlığı içindeki anıtın önünde toplanan bir grup vergi denetmeni, tasarıyla oluşturulan Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulu'nda vergi denetmenlerine yer verilmemesini, alkış ve ıslık eşliğinde protesto etti.

Burada grup adına basın açıklamasını okuyan Aykut Güleç, tasarı ile denetim sistemine ilişkin yapılmak istenen değişikliklerin reform değil, bir göz boyama olduğunu, tasarıyı hazırlayan Maliye bürokratlarının da bunu bildiğini savundu.

Vergi denetiminin güçlendirilmesinin, vergi denetim birimlerinin birleştirilmesinden geçtiğini ifade eden Güleç, vergi incelemelerinin yüzde 90'ını yapan ve vergi denetim gücünün yüzde 80'ini oluşturan vergi denetmenlerinin, bahanelerle çalışmaların dışında bırakılmaya çalışıldığını iddia etti.

Söz konusu tasarıya göre 4 denetim biriminin birleştirilmesinden vazgeçildiğini ifade eden Güleç, “Oluşturulmak istenen yapı, objektif ve gerçekçi değildir” dedi.
Bu tasarıda yapılmak istenenin tamamen mevcut yapıyı koruma olduğunu savunan Güleç, böylece kayıt dışılığın Türkiye'nin kaderi olmaya devam edeceğini belirtti. Güleç, tasarının, bürokrasiye hakim grupların elini güçlendirmesine yarayacağını söyledi.

Güleç, açıklamada değindikleri ve sorunun çözümüne yönelik, aralarında “beyan ettiği gelirle orantısız harcama yapanların takibini yapabilecek güçlü bir gelir idaresinin yeniden oluşturulmasının” da yer aldığı önerilerini de açıkladı.

Gelir İdaresi Başkanlığının (GİB) binlerce personeliyle “davalık” olduğunu iddia eden Güleç, 2005 yılından beri taşların bir türlü oturmadığı idarede huzursuzluğun en alt kademeye kadar sirayet ettiğini öne sürdü.

Bürokrasiye hakim grupların büyük mükellefleri, vergi denetmenlerinin küçük mükellefleri inceledikleri söylemlerinin tamamen asılsız olduğunu belirten Güleç, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e, bir an önce seçim bölgesi olan Gaziantep'e giderek, Vergi Denetmenleri Büro Başkanlığını ziyaret etmesini ve vergi denetmenlerinin ne tür ve ne büyüklükte incelemeler yaptığını yerinde görmesini önerdi.

Vergi Denetmenleri Derneği Genel Başkanı Aykut Güleç, TBMM'de görüşülen söz konusu tasarının vergi denetmenlerini de kapsayacak şekilde yeniden ele alınmasının zorunlu olduğunu ifade ederek, şöyle dedi:

“Maliye Bakanlığını kendi mülkü gibi görenleri, şahsi çıkarlarını ülke çıkarlarından önemli sayanları, idari makamları, ait oldukları grubun menfaati doğrultusunda kullananları, meslek taassupluğu yapanları, vergi denetimini ticarileştirenleri, kasıtlı ve bilinçli olarak meslektaşlarımızın haklarını gasp edenleri kınıyor, protesto ediyoruz.”

Açıklamanın ardından bir grup vergi denetmeni, Gelir İdaresi Başkanlığı önüne siyah çelenk bıraktı.

3 Haziran 2010 Perşembe

Vergi denetiminde yeni karmaşa

Maliye Bakanlığınca hazırlanan, kısaca torba yasa tasarısı olarak adlandırılan ve çeşitli vergi kanunlarında yeni düzenlemeler öngören tasarı TBMM’nde ele alınacak. Tasarı şimdiye kadar uygulamada ortaya çıkan bazı aksaklıkları düzeltmenin yanı sıra bazı yeni düzenlemelere de yer veriyor. Bu düzenlemeler içinde en çok tartışılanı vergi denetiminde koordinasyon ile ilgili düzenleme. Tasarıda öngörülen düzenlemeye göre vergi denetiminde yeni bir yapı olarak ‘Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulu’ oluşturulacak. Bu kurul, Gelir İdaresi Başkanının başkanlığında, Maliye Teftiş Kurulu Başkanı, Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı, Gelir İdaresi Başkanlığı Denetim ve Uyum Yönetimi Daire Başkanlığı’nın bağlı olduğu Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı ve Gelirler Kontrolörleri Daire Başkanı’ndan oluşacak ve vergi denetiminin koordinasyonunu sağlamayı hedefleyecek.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nca yayımlanmış olan 2009 yılı raporundaki verilere göre maliye müfettişi, hesap uzmanı, gelirler kontrolörlerinin toplam sayısı binden az, inceledikleri vergi mükellefi sayısı ise iki binden az görünüyor. Buna karşılık vergi denetmenlerinin sayısı üç bin, inceledikleri vergi mükellefi sayısı 27 bin dolayında bulunuyor. Yani miktar olarak olmasa bile birim olarak yaygın vergi denetimi vergi denetmenleri tarafından yapılıyor. Bu gerçek ortada dururken vergi denetmenlerine torba tasarıdaki kurulun oluşumunda yer verilmediği için bu düzenleme vergi denetmenlerinin haklı tepkisini çekmiş bulunuyor.
Buna ek olarak Maliye Bakanlığı Kuruluş Kanununda ‘doğrudan Maliye Bakanı’na bağlı’ olarak tanımlanan Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulu başkanlarının, gelir idaresi başkanının başkanlığında bir koordinasyon kurulunda yer almaları çok doğru bir yaklaşım gibi görünmüyor. Maliye müfettişlerinin Gelir İdaresi Başkanlığı’nı teftiş etme yetkisinin de olduğu düşünülürse bu düzenleme iyice tartışmalı bir hal alıyor.
Maliye Bakanlığı denetim sistemi yıllardır huzursuzluk kaynağı olmaya devam ediyor ve müfettişler, uzmanlar, kontrolörler, denetmenler arasında sürekli bir yetki ve üstünlük tartışması yaşanıyor. Bu yeni tasarı yasalaşırsa bu kavga daha da şiddetlenecek gibi görünüyor. Oysa Türk ekonomisinde vergi denetimi bu tür kavgaların sona erdiği ve denetimin düzgün ve yaygın yapıldığı bir sisteme dönüştürülmek zorunda bulunuyor. Aksi takdirde kayıt dışılığın ortadan kaldırılması mümkün değil. Çözüm yolu vergi denetiminin bağımsız bir yapıya kavuşturulmasından geçiyor. Bunu yıllardır söylüyor ve yazıyorum. Bu adım atılmadan Türkiye’de vergi denetimiyle ilgili kavga bitmeyecek. Bu kavganın sona erdirilmesi için BDDK gibi bağımsız bir Vergi Denetim Kurumu kurulması gerekiyor. Bu kurum vergi düzenlemelerinden değil yalnızca denetiminden sorumlu olmalı. Vergi düzenlemelerini Gelir idaresi Başkanlığı önermeli, denetim ise bu kuruma bırakılmalı. Hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenleri bu kurumda eşit düzeyde denetim elemanları olarak yer almalı. Maliye Bakanlığı’nın bir teftiş kuruluna ihtiyacı devam edeceğine ve Maliye Müfettişlerinin vergi denetimi dışında başka görevleri de olduğuna göre Maliye Müfettişlerinden isteyenler bu kuruma geçmeli isteyenler Maliye Müfettişi olarak kalmaya devam etmeli.
Böyle bir düzenleme ile vergi denetimi siyasal karışımlardan, yönlendirmelerden bağımsız olacağı için geçmişte yaşanmış olaylardan hareketle vergi incelemelerinin siyasal baskı aracı olarak kullanıldığı iddiaları da ortadan kalkacak. Yine böyle bir düzenleme Maliye Bakanlığı içinde yıllardır yaşanan kurul kavgalarını, birinci sınıf ikinci sınıf denetim elemanlığı meselesini çözüme kavuşturacak.
Bu biçimde bir bağımsız vergi denetimi sistemini kurmaksızın torba yasa tasarısındaki gibi ara çözümler sorunu ağırlaştırarak ertelemekten başka bir yarar sağlamayacak.

alıntı
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=1000356&Yazar=MAHF%C4%B0%20E%C4%9E%C4%B0LMEZ&Date=03.06.2010&CategoryID=101

1 Haziran 2010 Salı

Gelir İdaresi Başkanlığı Güçlendirilmemeli! her şey günlük güneşlik !

Aykut AYDIN

Gelir İdaresi Başkanlığı 2002 yılından bu tarafa yapılandırılmakta, idare ile ilgili olarak bir çok reform yapılmaktadır. Peki o zaman neden hala IMF gelir idaresinin yapılandırılmasını ve güçlendirilmesini talep etmektedir..?
03 Mart 2009

Gelir İdaresi Başkanlığı Güçlendirilmemeli !

Bilindiği üzere IMF ile Türkiye ilişkileri yıllardır yapılmakta olan Stand-By anlaşmalarına dayalı olarak yürütülmektedir. Nitekim şu ana kadar IMF ile 19 Stand-By anlaşması yapılmış ve bir yenisinin yapılması üzerinde görüşmeler devam etmektedir.

IMF ile Türkiye arasında yapılacak olan Stand-By anlaşmasında belli konular yine sorunlara neden oldu. Bu sorunlardan bir tanesi de Gelir İdaresi Başkanlığının Güçlendirilmesi sorunu.

Sürekli olarak Gelir İdaresinin reform, yeniden yapılandırma, denetimin birleştirilmesi ve idareyi güçlendirme gibi talepler IMF tarafından sık sık dile getirilmektedir.
İlk olarak 2002 yılında yapılan 18. Stand- By düzenlemesi ile Gelir İdaresinin yapılandırılması gündemin üst sıralarına gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti IMF'ye verilen taahhüt çerçevesinde 2002-2005 döneminde 3 yıl idarensin yapılandırılması için çok çaba harcamış ve yapılandırma çalışmalarını sürekli olarak izleme stratejisi içerisinde değerlendirerek takip etmiş ve yapılandırmaya ilişkin ilerlemeleri hazineden sorumlu bakan tarafından IMF'ye düzenli olarak bildirmiştir.

Şubat/2002-Şubat/2005 dönemini kapsayan 18. Stand-By Düzenlemesi ile ilgili olarak yapılan gözden geçirmelere istinaden IMF'ye sunulan niyet mektuplarında vergi idaresi reformu şeklinde dile getirilen Gelir İdaresinin yapılandırılmasına ait ilerlemeler aşağıdaki şekilde belirtilmiştir ;

· Sözkonusu plan aynı zamanda vergi idaresinin (teknik yardım ihtiyacı da dahil olmak üzere) reforma tabi tutulmasını içermektedir. Planın daha etkin uygulanabilmesini teminen vergi idaresi Dünya Bankası ile ortak yürütülen çalışma doğrultusunda yeniden organize edilecektir.[1]

· Vergi idaresinin reforma tabi tutulması amacıyla, 2002 yılı boyunca alınacak temel önlemler belirlenmiştir. Temmuz sonuna kadar, Maliye Bakanlığı bünyesinde bir denetim koordinasyon birimi oluşturulacak ve bu birimin Kasım ayı sonuna kadar, bir sonraki yıl için koordine edilmiş bir denetim planı hazırlaması sağlanacaktır (sözkonusu planın 2002 Kasım ayı sonuna kadar tamamlanması yeni bir yapısal kriterdir). OECD standartlarına ulaşmak amacıyla,denetmenlerin sayısının 400 kadar artırılmasını teminen 2003 yılı bütçesinde gerekli kaynak sağlanacaktır (17 Ekim'de Meclise sunulacak taslak bütçeye sözkonusu kaynağın dahil edilmesi yeni bir yapısal kriterdir). Son olarak, orta dönemde vergi idaresinin iyileştirilmesine yardım etmek amacıyla, Haziran sonundan başlamak üzere fonksiyonel bir yeniden yapılandırma gerçekleştirilecektir.[2]

· Vergi sisteminin yeniden düzenlenmesinde ilerleme kaydedilmektedir. Vergi idaresi içinde ise, bir denetim koordinasyon birimi ile bir vergi politikaları birimini de kapsayacak şekilde yeni bir fonksiyonel yapı tasarlanmıştır. Bu yapının, Temmuz ayı sonuna kadar hayata geçirilmesi beklenmektedir[3]

· Vergi idaresine ilişkin reformlar, orta vadede vergi tabanının genişlemesine imkan verecek ve vergi oranlarının düşürülmesine imkan sağlayacaktır. 2002 yılı Eylül ayında, destek birimlerinin (bütçe, insan kaynakları ve bilgi teknolojisi) yanısıra,vergi mükelleflerinin kayıtlarının (vergi ofisi yönetimi de dahil olmak üzere), vergi mükelleflerine ilişkin hizmetler, denetim, tahsilat, hukuki işler ve usüller, vergi politikası ve uluslararası vergi ilişkileri gibi konularla görevli birimleri içeren yeni bir fonksiyonel yapı onaylanacaktır. Ek olarak, doğrudan Genel Müdür'e bağlı olarak hizmet verecek bir iç denetim grubu kurulacaktır. Mayıs ayında, Maliye Bakanlığı bünyesinde üst düzey bir denetim koordinasyon komitesi kurulmuş olup, Eylül ayı sonuna kadar çıkarılacak olan bir Bakan onayı ile komitenin nasıl çalışacağı ve yıllık denetim planının temel öğelerinin neler olacağı belirlenecektir. 2002 yılı Kasım ayı sonuna kadar tamamlanması beklenen 2003 yılı planının uygulanmasına yardımcı olmak amacıyla, halihazırda 250 yeni denetçi istihdam edilmiştir.[4]

· Vergi mükelleflerinin vergi yasalarına uymasına ve vergi yükümlülüklerini zamanında ödemelerinin iyileştirilmesine özel önem atfedilmektedir.. Bundan sonra vergi affı veya yeniden yapılandırması yapılmayacak olup, bu amaca yönelik gerekli temel vergi idaresi reformları hayata geçirilecektir. OECD ülkelerindeki uygulamalardan yola çıkarak,Gelirler Genel Müdürlüğü'nün operasyonel etkinliği yıl sonuna kadar artırılacak olup,bu yapılandırma içinde Gelirler Genel Müdürlüğü'nün Maliye Bakanı'na karşı hesap verilebilirliği devam ettirilecektir. Ayrıca Gelirler Genel Müdürlüğünün fonksiyonel olarak yeniden örgütlendirilmesinin 2003 yılı Haziran ayı sonuna kadar tamamlanması beklenmekte olup sözkonusu yapı yerel birimlere yaygınlaştırılmaya başlanacaktır. Bu süreçte dikey yapılanma içinde hesap verilebilirlik sağlanacak ve vergi mükellefi tipine daha çok yoğunlaşılması amacıyla, vergi mükelleflerine verilen hizmetler iyileştirilecektir. Vergi idaresinin bu yıl içinde güçlendirilmesi için gerekli bazı adımlar halihazırda atılmış bulunmaktadır. 2003 yılı bütçesi 400 ilave vergi denetmeninin istihdam edilmesine ilişkin kaynakları içermekte olup, yeni denetim koordinasyon birimi, denetim kaynaklarını yüksek risk içeren alanlara yönlendiren denetim koordinasyon planını Ocak ayında tamamlamıştır. Halihazırda sürmekte olan otomasyon projesi, vergi kimlik numarasının denetimler sırasında daha iyi kullanılmasına imkan verecektir. 2004 bütçesi kapsamında denetime yönelik daha çok bilişim teknolojileri ve personel kaynağı ayrılacaktır.[5]
· Vergi idaresinin reformuna ilişkin yasal düzenlemenin, Doğrudan Vergi Reformu 2.Paketi'ne ilişkin kanuni düzenlemeye paralel olarak 2003 yılı sonuna kadar Meclis'ten geçmesi beklenmektedir. Bu yasal düzenleme, Gelirler Genel Müdürlüğü'nün fonksiyonel olarak yeniden örgütlendirilmesini ve Maliye Bakanlığı içindeki konumunun daha üst seviyede tanımlanmasını temin edecek ve Gelirler Genel Müdürlüğü'nde (yerel birimlere doğru) dikey yapılanma içinde hesap verebilirliğin açık bir şekilde oluşmasını sağlayacaktır. Sözkonusu yapılanma ve Vergi Barışı Planı'ndan elde edilecek bilgi, denetim programının hedefinin daha iyi belirlenmesinde yardımcı olacaktır.[6]
· Vergi tabanını genişletmek amacıyla, kayıtdışı ekonominin vergi sisteminin içine alınmasının yollarını belirlemek için Fon'dan teknik yardım talep edilmiştir. Bu çalışmalar baz alınarak gelir tahsilatının geliştirilmesi hedeflenmekte olup, bu amaçla yeni bir vergi idaresi reformu yasal düzenlemesinin Ocak 2004 sonuna kadar hazırlanarak, Mart 2004 sonuna kadar TBMM tarafından kabul edilmesi beklenmektedir.[7]
· Vergi tahsilatının vergi idaresi reformu vasıtasıyla iyileştirilmesi planlanmaktadır.Planlanan düzenleme, vergi idaresini Maliye Bakanlığı bünyesinde ve Başkanı'nın doğrudan Maliye Bakanına bağlı olduğu yarı özerk bir yapı haline getirecektir. En önemlisi, yeni birim fonksiyonel olarak yeniden örgütlenecek ve vergi politikası ise Maliye Bakanlığına devredilecektir. Ayrıca, bütün vergi daireleri yeni birime devredilecektir.Vergi idaresine ilişkin kanun taslağı Mayıs sonuna kadar TBMM'ye sunulacak olup,söz konusu kanunun Temmuz ayı sonuna kadar TBMM'den geçmesi beklenmektedir(iki yeni yapısal kriter). Söz konusu reformların uygulanmasını takip edecek bir yönlendirme komitesi oluşturulmuştur. Bu komite, Nisan ayı sonuna kadar sorumluluk ve hedeflerin açık bir şekilde ayrılmasına imkan veren bir eylem planı hazırlayacaktır. Söz konusu komite, yeni yapı 2005 yılı Ocak ayında faaliyetine başlayana kadar, planın uygulanmasını koordine edecektir.[8]
· Gelirler Genel Müdürlüğü'nü Maliye Bakanlığı bünyesinde yarı özerk bir yapı haline getirecek, bu yapıyı fonksiyonel olarak yeniden örgütleyecek ve vergi politikası fonksiyonunu Maliye Bakanlığı'na devredecek maddeleri içeren vergi idaresinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin taslak kanun, nihai hale getirilmiştir. Taslak kanun, Temmuz ayı sonundan önce TBMM'ye sunulacaktır (yapısal kriter). Ancak,kanunun Meclis tarafından onaylanması (Temmuz ayı için yapısal kriter) yasama gündeminin yoğun olması nedeniyle ertelenmiştir. Kanunun 2004 yılı Ekim ayı sonuna kadar onaylanması beklenmektedir (yeni bir yapısal performans kriteri).[9]

Görüldüğü üzere vergi idaresinin yeniden yapılandırma sürecine ilişkin olarak IMF yetkililerine yapılan ve yapılacak olan çalışmalar hakkında ayrıntılı bilgiler aktarılmıştır.
Ancak 18. Stand-By düzenlemesi Şubat 2005 döneminde bitmiştir. Akabinde IMF ile yeni bir Stand-By düzenlemesi yapma gerekliliği doğmuş Mayıs/2005-Mayıs/2008 dönemini kapsayacak olan 3 yıllık 19. Stand-By Düzenlemesi IMF yetkilileri ile birlikte imzalanmıştır.

Yeni Stand-By düzenlemesine bağlı olarak IMF'ye sunulan 26 Nisan 2005 tarihli Genel Niyet Mektubunun D. Yapısal Kamu Maliyesi Reformları başlığının 19. maddesinde;

“Program kapsamında bir ön koşul olan, vergi idaresinin yeniden yapılandırılması ve güçlendirilmesine yönelik yasa TBMM tarafından onaylanmıştır. Yasa ile Gelir İdaresi,Maliye Bakanlığı altında yarı-otonom bir birim olarak kurulmakta, fonksiyonel bazda ve yerel vergi dairelerini doğrudan kontrol altına alacak şekilde yapılandırılmaktadır. Vergi politikası sorumluluğu, yeni Gelir İdaresi'nin vergi idaresine odaklanmasına imkan tanımak üzere Maliye Bakanlığı'nda kalacaktır. Ayrıca, Gelir İdaresi 2005 yılı sonuna kadar büyük vergi mükellefleri birimini kuracaktır (Yapısal Kriter). Gelir İdaresi'nin 2006 yılında sosyal güvenlik primlerinin tahsilatında daha fazla rol üstlenmesi beklenmektedir. Vergi denetimi hizmetlerinin iyileştirilmesi için imkanların gözden geçirilmesine de devam edilecektir. Orta vadede, denetim görevlilerinin sayısı Gelirler Genel Müdürlüğü personeli sayısının %5'iseviyesinden uluslararası standart olan %20'ye veya daha yüksek bir seviyeye çıkartılacaktır.Bir önceki programda da yer aldığı üzere, kamu kesimi alacakları için af getirilmesi uygulamasından kaçınılmaya devam edilecektir (Sürekli Yapısal Performans Kriteri).”

İfadeleri Gelir İdaresinin reform, yeniden yapılandırma, denetimin birleştirilmesi ve idareyi güçlendirme gibi taleplerin 2005-2008 döneminde de geçerliliğini koruduğunu göstermektedir.

Bu çerçevede Mayıs/2005-Mayıs/2008 dönemini kapsayan 3 yıllık 19. Stand-By Düzenlemesi ile ilgili olarak yapılan gözden geçirmelere istinaden IMF'ye sunulan niyet mektuplarında da ;
· Vergi idaresini güçlendirmek amacıyla; (i) Maliye Bakanlığı bünyesinde 2005 yılı Aralık ayı sonuna kadar bir vergi politikası birimi kurulması (Yapısal Kriter); (ii) yeni kurulan Gelir İdaresi'nin fonksiyonel yeniden yapılandırılmasının 2006 yılı Nisan ayı sonuna kadar tamamlanması (Yapısal Kriter); ve (iii) halihazırda gerçekleşmesi ancak 2006 yılı Haziran ayı sonuna kadar mümkün görünen, büyük vergi mükellefleri biriminin kurulması (Yapısal Kriter) planlanmaktadır. Ayrıca, Gelir İdaresi'ne sosyal güvenlik prim tahsilatı hususunda daha fazla sorumluluk verilmesi yönündeki niyetimizle uyumlu olarak, yeni Gelir İdaresi ile sosyal güvenlik kuruluşları (Bağ-Kurve SSK) arasındaki koordinasyon güçlendirilmektedir.[10]
· Vergi idaresini güçlendirmeye yönelik çalışmalarımız hızlandırılacaktır. Bu amaçla: i)Gelir İdaresi'nin işlevsel yeniden yapılandırılmasının Temmuz 2006 sonuna kadar tamamlanması (Nisan 2006 sonu için yapısal kriter) ve ii) Maliye Bakanlığı bünyesinde yeni oluşturulan gelir politikaları biriminin- vergi analizi işlerinin gündelik sorumluluğunu üstlenecek yeterli sayıda teknik personelin atanması da dahil olmak üzere- Temmuz 2006 sonuna kadar tamamen operasyonel hale getirilmesi amacıyla gerekli adımlar atılacaktır.17. Gelir İdaresi'ne ilişkin detaylı planlarımız kapsamında Gelir İdaresi'nin organizasyonel dönüşümünü yönlendirmek üzere tam zamanlı bir Reform Projesi ekibi halihazırda oluşturulmuş bulunmaktadır. İleriye yönelik olarak bu alandaki planlarımız: i)büyük vergi mükellefleri birimi tarafından yerine getirilecek olanlar dışındaki bütün yürütme faaliyetlerinin (denetim ve gecikmiş alacakların tahsili) bir Başkan Yardımcılığı altında birleştirilmesi; ii) operasyonel işlerle destek faaliyetlerini birbirinden ayırmak üzere sorumlulukların yeniden belirlenmesi; ve iii) başkan yardımcılarının statülerinin yükseltilmesi üzerinde odaklanacaktır. Ayrıca büyük vergi mükellefleri biriminin 2006 sonuna kadar tümüyle operasyonel hale gelmesi planlanmaktadır (yapısal kriter). Bu amaçla: i) Reform Projesi ekibinin bir alt grubu olarak tam zamanlı bir proje ekibi kurulmuş; ii) birimin organizasyon yapısına ilişkin detaylı kilometre taşları ve hedef tarihler belirlenmiş; ve iii)büyük vergi mükellefleri biriminden sorumlu olacak bir Başkan Yardımcısı kadrosu oluşturulması için gerekli yasal düzenleme TBMM'de kabul edilmiştir. [11]
· Vergi idaresinin güçlendirilmesi konusunda önemli ilerleme kaydedilmiştir. Maliye Bakanlığı bünyesindeki Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü, tam olarak faaliyete geçmiş olup,temel olarak vergi politikalarının oluşturulmasından sorumlu tutulmuştur. Böylece, Gelir İdaresi'nin yalnızca vergi tahsilatı ve idaresine odaklanmasına imkan tanınmıştır. Ayrıca,Gelir İdaresi'nin fonksiyonel yeniden yapılandırılması, vergi dairesi başkanlıkları ve vergi dairelerinin yeniden örgütlenmesini de içerecek şekilde tamamlanmıştır. İleriye yönelik olarak, kapsamın kalan birimleri de içerecek şekilde genişletilmesi gerekecektir. Ayrıca,büyük vergi mükellefleri biriminin 1 Ocak 2007 tarihine kadar operasyonel hale gelmesine yönelik olarak da ilerleme sağlanmıştır. Özellikle, i) büyük vergi mükellefleri biriminin sorumluluk alanına girecek olan 800 firmaya ilişkin seçim kriterleri belirlenmiş, ii) büyük vergi mükellefleri birimince takip edilecek vergiler belirlenmiş, iii) büyük vergi mükellefleri birimine ilişkin organizasyon yapısı tasarlanmış ve bu birimden sorumlu olacak yeni bir başkan yardımcısı atanmış, iv) denetim görevini yerine getirecek personel konusunda karar verilmiş, v) ofis binaları hazırlanmış ve; vi) iş süreçleri tanımlanmıştır. Diğer alanlarda da önemli ilerlemeler kaydedilmiş, ancak i) gerekli bilgi teknolojisinin sağlanması (30 Kasım'a kadar), ii) denetçilerin ve diğer personelin seçilmesi (30 Kasım'a kadar), iii) geçiş döneminin planlanması (30 Kasım'a kadar), iv) personelin eğitime tabi tutulması (15 Aralık'a kadar) ve;v) personel için performans bazlı kriterlerin belirlenmesi (30 Haziran 2007'ye kadar) de dahil olmak üzere kalan bazı çalışmaların tamamlanması gerekmektedir.[12]
· Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesindeki Büyük Vergi Mükellefleri Birimi 1 Ocak 2007tarihi itibariyle faaliyete geçmiştir (yapısal kriter). Büyük Vergi Mükellefleri Birimi'nin etkinliğinin artırılması amacıyla, söz konusu birime tahsis edilen denetçi sayısı bu gözden geçirme için önkoşul olarak otuzbeşe çıkarılacaktır. Denetçi sayısının Büyük Vergi Mükellefleri Birimi'nin iş yüküyle orantılı olarak zaman içinde daha da artırılması planlanmaktadır. Aynı zamanda, vergi idaresi fonksiyonlarındaki bölünmüş yapının zamanla azaltılması planlanmaktadır.[13]
· Vergi idaresinin geliştirilmesi, orta vadede vergilerin kamu mali hedeflerini tehlikeye atmadan indirilebilmesi açısından büyük önem arz etmektedir. Büyük Vergi Mükellefleri Birimi'ne tahsis edilen denetçi sayısı 50'ye çıkarılmış olup, uygun kalifiye elemanlar bulundukça yeni denetçiler atanacaktır. Katma değer vergisi iadelerinde görülen usule aykırı işlemlerin giderilmesi amacıyla: (i) vergi iadelerinin üçüncü tarafların vergi yükümlülüklerine mahsup edilmesine imkan tanıyan düzenleme iptal edilmiştir (mahsup tutarı hak sahibinin yükümlülükleriyle sınırlandırılmıştır); (ii) KDV iadelerinde risk bazlı denetim sistemine geçilmesine ilişkin pilot uygulama başlatılmış olup (önkoşul), söz konusu uygulama alınacak olumlu neticelerle birlikte 2008 yılı sonuna kadar daha fazla mükellefi kapsayacak şekilde genişletilecektir. Uygulama öncesinde ise mahsup işlemlerinin iade sonrası denetimine başlanacaktır; (iii) mükelleflerin belirli bir haddi aşan alım ve satım faturalarının aylık olarak çapraz kontrolüne başlanacaktır ve (iv) orta vadede, denetim elemanlarının toplam insan kaynağı içerisindeki payı %5'ten %10'a çıkarılacaktır. Vergi uyumunu artırmak amacıyla; (i)büyük vergi usulsüzlüklerine verilen cezalar, 2008 yılı sonuna kadar yaptırımların güçlendirilmesi anlayışıyla gözden geçirilecek, (ii) hapis cezalarının para cezasına çevrilebilme imkanı 2008 yılı sonuna kadar kaldırılacak ve (iii) fatura kesimini denetlemek amacıyla kontrol mahiyetinde alışveriş yapan denetim ekipleri güçlendirilecektir.[14]

Görüleceği üzere vergi idaresinin yapılandırılması bu dönemde de IMF ile ilişkilerde temel belirleyici unsurlardan bir tanesi olmaya devam etmiştir.

IMF ile Türkiye arasında yapılacak olan yeni Stand-By anlaşmasının da en önemli yapısal kriterleri arasında gelir idaresinin yeniden yapılandırılması, denetimin birleştirilmesi, idarenin güçlendirilmesi olduğu görülmektedir. Nitekim son dönemlerde basına yansıyan haberlerde;
· Maliye Bakanlığının vergi inceleme birimlerinin tek çatı altında birleştirilmesi,
· Gelir İdaresi Başkanlığı'nın özerk yapıya kavuşturulup ayrı müsteşarlık haline dönüştürülmesi,

· Gelir İdaresi Başkanlığının önümüzdeki dönemde çeşitli reformlarla güçlendirilmesi,
çalışmaları 6 yıldır olduğu gibi önümüzdeki dönemde de sürdürülecektir.

Anlaşılan o ki yapılacak olan yeni Stand-By düzenlemesinin de temel yapısal reformları arasında gelir idaresi reformu öncelikli olarak yer almaktadır.
O halde akıllarda olan ve cevaplanması gereken bir husus bulunduğu ortadadır. Gelir İdaresi Başkanlığı 2002 yılından bu tarafa yapılandırılmakta, idare ile ilgili olarak bir çok reform yapılmaktadır.

Peki o zaman neden hala IMF gelir idaresinin yapılandırılmasını ve güçlendirilmesini talep etmektedir. 6 yılda yapılmayan veya yapılamayan reform mu bulunmaktadır ki hala IMF tarafından bu husus kararlı bir şekilde vurgulanmaktadır.

Yukarıda Türk Gelir İdaresinin 6 yılda katettiği mesafe bizzat Hazineden sorumlu Devlet Bakanı tarafından IMF'ye sunulan niyet mektuplarında yer almaktadır.
Bizim kanaatimize göre ise, 6 yıllık bu sürecin sonucunda IMF Gelir İdaresinin Güçlendirilmesini talep etmemelidir ! Neden mi?

Gelir İdaresinin Güçlendirilmesine ihtiyaç olması için Gelir İdaresinin güçsüz olması veya yapısal açıdan bazı sorunları olması gerekmektedir. Bu kapsamda eğer aşağıda yer alan sorunlar Türk Gelir İdaresinde olsaydı bizcede Gelir İdaresinin Güçlendirilmesi gerekecekti.
* Kayıtdışılığı önlemede son derece başarılı olunmuştur.
* Eylem Planlarında yer alan vergi reformlarının tamamı süresinden önce gerçekleştirilmiştir.
* İdare Özerk bir yapıya kavuşturulmuştur.
* İdare Maliye Bakanlığından ayrı bir idari yapı içerisinde örgütlenmiştir.
* Toplanan vergiler her yıl beklentilerin üzerinde gerçekleşmiştir.
* Büyüme oranları her yıl beklentilerin üzerinde gerçekleştiğinden ek mali tedbirlere gerek kalmamıştır.
* Toplanan vergiler yerinde kullanılmaktadır.
* Vergi barışı veya kısmi vergi aflarına artık ihtiyaç bulunmamaktadır.
* Yolsuzluk oranı yok denecek kadar azalmıştır.
* OECD ülkelerinde en az alınan Dolaylı vergiler Türkiye'dedir.
* Başta Gelir,Kurum, KDV ve VUK olmak üzere tüm kanunlar günümüz şartlarında yeniden düzenlenmiştir.
* Etkin bir Vergi denetim sistemi sağlanmıştır.
* Vergi Denetiminde tüm denetim birimleri arasında son derece iyi işleyen bir koordinasyon sağlanmıştır.
* Denetim birimlerinin tek çatı altında olmasına yönelik çalışmalar son aşamadadır.
* Denetim elemanlarının sayısı Gelir İdaresi Başkanlığı personel sayısının %5'i seviyesinden uluslararası standart olan %20'ye çıkmıştır.
* Gelir idaresi personeli son derece motivasyonu yüksek bir şekilde performans sergilemektedir.
* Çalışanların ücret ve başka beklentilerinin tamamı karşılanmıştır.
* Personelin görevde yükselme, atama ve yer değiştirmelerine ilişkin sorunları çözüme kavuşturulmuştur.
* Her yıl IMF talebine bağlı olarak alınan Vergi Denetmenleri ve Gelir Uzmanlarından hiçbiri başka kurumlara geçmemektedir.
* Diğer kurumlardan Gelir İdaresine naklen geçmek için son derece yoğun bir talep mevcuttur.
* Tüm personele gerekli şartları sağlamaları halinde yurtdışında eğitim ,mkanı sağlanmıştır.
* Mükelleflere sunulan hizmetler açısından mükellef memnuniyet oranı %99 olarak gerçekleşmiştir.
* Tüm mükelleflerde vergi bilinci yerleşmiştir.
* Mükelleflerin gönüllü uyuma katkısı son derece yüksektir.
* Vergi kaçırma oranı azalmıştır.
* Risk odaklı inceleme yöntemleri geliştirilmiştir.
* Klasik yönetim anlayışından uzaklaşılmış ve modern yönetim anlayışı benimsenmiştir.
* Gerek personelin, gerekse mükelleflerin katılımcılık anlayışı en üst seviyededir.


Burada sayılan unsurlar tamamen mükemmel bir idarenin veya olması gereken bir idarenin özellikleri olarak algılanmalıdır. Tıpkı IMF'nin istediği gibi. Ancak bu sayılanların ne kadarının şuandaki gelir idaresi tarafından yapıldığı veya yerine getirildiği sorusunun cevabı konunun uzmanları tarafından cevaplandırılmalıdır.

6 yıldır Vergi İdaresi reformu yapıldığına göre ve Hazineden sorumlu Devlet Bakanı tarafından yapılan açıklamalara göre de çok mesafe katedildiğine göre Gelir İdaresinin güçlendirilmesine ihtiyaç bulunmamalıdır.

Son Söz: Yukarıda sayılan unsurların tamamının yerine getirilmesi amacıyla IMF'den önce Türkiye'nin, Gelir İdaresini Güçlendirmek için çaba sarf etmesi gerekir. Burada yer alan unsurların yerine getirilmesi bu memlekete yapılacak en önemli hizmetlerden birisi olacaktır. Yok eğer bu memleket düşünülmüyorsa


[1] 18 Ocak 2002 tarihli Niyet Mektubu

[2] 03 Nisan 2002 tarihli Niyet Mektubu

[3] 19 Haziran2002 tarihli Niyet Mektubu

[4] 30 Temmuz 2002 tarihli Niyet Mektubu

[5] 05 Nisan 2003 tarihli Niyet Mektubu

[6] 25 Temmuz 2003 tarihli Niyet Mektubu

[7] 31 Ekim 2003 tarihli Niyet Mektubu

[8] 02 Nisan 2004 tarihli Niyet Mektubu

[9] 15 Temmuz 2004 tarihli Niyet Mektubu

[10] 24 Kasım 2005 tarihli Niyet Mektubu

[11] 07 Temmuz 2006 tarihli Niyet Mektubu

[12] 27 Kasım 2006 tarihli Niyet Mektubu

[13] 01 Mayıs 2007 tarihli Niyet Mektubu

[14] 28 Nisan 2008 tarihli Niyet Mektubu
Veysi Seviğ

Vergi denetim yetkisine dolaylı kısıtlama
01.06.2010 | Veysi Seviğ | Yorum

Vergi Usul Yasası'nın ‘vergilendirme' ile ilgili birinci kitabının yedinci kısmı, ‘yoklama ve inceleme' ile hükümleri içermektedir. (Madde: 127-152)
Bu kısım, kendi içinde dört bölüme ayrılmıştır. Şöyle ki:
* Birinci bölüm ‘yoklama' (Madde: 127-133)
* İkinci bölüm ‘vergi incelemeleri' (Madde: 134-141)
* Üçüncü bölüm ‘arama' (Madde: 142-147)
* Dördüncü bölüm ‘bilgi verme' (Madde: 148-152)
başlıklarını taşımaktadır.
Geçen hafta ortalarında Maliye Bakanlığı tarafından yapılan açıklamadan ve basına yansıyan bilgilerden anlaşılacağı üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan ‘Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Vergi Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı' ile özellikle Vergi Usul Yasası'nın vergi incelemesi ile ilgili hükümlerinde önemli değişikliklerin yapılması öngörülmüş bulunmaktadır.

Bilindiği üzere Vergi Usul Yasası'nın 134'üncü maddesinde de ifade edildiği üzere, "Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır."

Yasal düzenleme gereği olarak "İncelemeye yetkili olanlar tarafından lüzum görüldüğü takdirde inceleme, işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin fiili envanterinin yapılmasına ve beyannamelerde gösterilmesi gereken unsurların tetkikine de teşmil edilebilir. Fiili envanterin yapılmasının gerektirdiği ve incelemeyi yapan tarafından tasdik edilen giderler Hazinece mükellefe ödenir."

Söz konusu maddeye eklenmesi öngörülen fıkralarla vergi incelemelerinin tam veya sınırlı olarak iki gruba ayrılması ve incelemelerin buna göre tanımlanması öngörülmektedir. Gerçekte, günümüzde yapılan vergi incelemelerinde inceleme elemanları düzenledikleri inceleme raporlarında da bu ayırımı fiilen yapmaktadırlar. Ancak bu defa söz konusu ayrımın yapılması hususu yasa maddesi haline getirilmektedir.
Bu bağlamda konunun daha açık bir biçimde anlaşılabilmesi için Vergi Usul Yasası'nın 134'üncü maddesine eklenmesi öngörülen fıkraları aynen aşağıya alıyoruz.

"Vergi incelemeleri tam veya sınırlı incelemeler şeklinde yapılır. Tam inceleme, incelemeye tabi olanlar nezdinde ödenmesi gereken verginin doğruluğunun araştırılması amacıyla gelir veya kurumlar vergisi açısından bir takvim yılını veya hesap dönemini bütünüyle kapsayan incelemedir. Sınırlı inceleme, incelemeye tabi olanlar nezdinde ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunun araştırılması amacıyla belirli bir konuyla sınırlı olarak yapılan incelemedir.

Vergi incelemeleri, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca, yıllık vergi inceleme ve denetim planına uygun olarak yerine getirilir. Teftiş, soruşturma, ihbar, şikâyet ve benzeri nedenlerle ortaya çıkabilecek vergi incelemelerinin yapılmasına dair usul ve esaslara yıllık vergi inceleme ve denetim planında yer verilir."
Yukarıda, hazırlanan ve TBMM'ye sunulan yasa tasarısında, Vergi Usul Yasası'nın 134'üncü maddesine eklenmesi öngörülen iki fıkra dışında ayrıca aynı yasanın 140'ıncı maddesine eklenmesi öngörülen düzenlemelerle birlikte değerlendirildiğinde, vergi denetim elemanlarının mevcut yetkilerinin kısıtlanabileceği konusu gündeme gelmektedir.
Günümüzde vergi denetim elemanları, incelemeleri sırasında vergi kaybına neden olan ve bir sektörü veya bir ekonomik ilişkiler zincirini ilgilendiren olayları belirlemeleri halinde, bu durumu belirlerken sınırlı inceleme raporu düzenleyerek, konunun mükellefler nezdinde yaygın bir şekilde denetlenmesini sağlayabilmektedirler.
Oysa yapılması öngörülen değişikliklerle "Vergi incelemesinde yetkili olanlarca yapılacak incelemelerin, vergi inceleme ve denetim koordinasyon kurulu tarafından hazırlanan yıllık vergi inceleme ve denetim koordinasyon kurulu tarafından hazırlanan yıllık vergi inceleme ve denetim planına uygun olarak yerine getirilmesi" hükme bağlanmak istenmektedir. (Vergi Usul Yasası'nın 134'üncü maddesine eklenecek fıkraların gerekçesi.)

Diğer yandan sözü edilen madde gerekçesine göre, "Teftiş, soruşturma, ihbar, şikâyet, yetkili makamların talebi ve benzeri nedenlerle yıl içinde ortaya çıkabilecek vergi incelemelerinin yapılmasına dair usul ve esaslara da hazırlanacak bu planda yer verilmesi öngörülmektedir. Böylece vergi incelemelerinin, tüm denetim birimlerini kapsayacak şekilde tek bir plan dahilinde gerçekleştirilmesi ve vergi denetim kapasitesinin etkin ve verimli bir şekilde kullanılması sağlanmış olacaktır."
Vergi inceleme elemanları, yaptıkları incelemeler sırasında belirledikleri zincirleme vergi kaybına neden olan konuların özelliklerini sınırlı inceleme raporu ile belirleyerek gecikmeksizin denetim altına alabilmektedirler. Geçmişte başlatılan bu tür incelemeler başarılı olmuştur. Bu tür incelemeler bazen zaman alıcı da olabilmektedir.
Yapılması öngörülen yeni düzenlemeyle konuya ilişkin incelemelerin başlatılması; kurulması öngörülen bir kurulun alacağı karara bağlanmakta, vergi inceleme elemanlarının çalışmaları sırasında da yasal düzenleme ile tanımlanan inceleme elemanlarının çalışmaları sırasında da yasal düzenleme ile tanımlanan ‘inceleme'leri yaparken, karşılaştıkları veya tespit ettikleri yeni bir olayı değerlendirme olanakları kısıtlanmaktadır. Başka bir anlatımla denetimin özünde var olan gizlenen olayların gün ışığına çıkarılması ve gerçeklerin belirlenmesi yetkisi kısıtlanır hale gelmektedir.

Yetkili uzmanla denetimde yeni bir sınıf yaratılıyor

Maliye, torba tasarı ile yeni bir denetim grubu yaratıyor. Halen Gelir İdaresi Başkanlığı'nda vergi denetimine gelirler kontrolörleri ile vergi denetmenleri bakıyor. Maliye müfettişleri ile hesap uzmanları da Maliye Bakanlığı'nın çatısı altında. Gelir uzmanları ise Gelir İdaresi Başkanlığı'nda çalışıyor. Torba tasarı ile şimdi incelemelerde ‘yetkili gelir uzmanı' çalıştırılması da gündeme gelecek.
Sayıları 6 bini bulan bu gelir uzmanları, Gelir İdaresi Başkanlığı'nın belirleyeceği usul ve esaslara göre ‘yetkili gelir uzmanı' olarak unvan ve görev tanımını değiştirecek. Yetkili gelir uzmanları, vergi incelemesine başlanılan mükellefe ait beyanname, bildirim ve belgeler üzerinde kontrol yapabilecek. Lüzum duyarsa işyerinin her tarafını gezebilecek, fiili envanter çalışmalarına katılabilecek. Gelecek dönemde bu uzmanların yetkisinin daha genişletilerek vergi cezası da kesebilecek duruma getirilmeleri planlanıyor.
Gelir İdaresi Başkanlığı, 2005 yılında kuruldu. Bundan önce Maliye Bakanlığı'nda bir genel müdürlüktü. İdare kurulurken gelir uzmanlığı kadrosu getirildi. Genel müdürlükte çalışanların bir kısmı sınavlara girerek gelir uzmanı oldu, daha sonra yeni gelir uzmanları da alındı. Maliye, şimdi denetim kadrosunu güçlendirmek amacıyla gelir uzmanlarından da yararlanmak istiyor. Torba tasarıda yer alan düzenlemeye göre, inceleme yapmaya yetkili olanlar vergi incelemeleri sırasında eğer gerekli görürlerse refakatlerinde olmak üzere yetkili gelir uzmanı çalıştırabilecek.
Bu, gelir uzmanlarından denetimde yararlanmak için ilk adım. Yasa çıktıktan sonra yetkili gelir uzmanlarının nasıl seçileceğine ilişkin usuller belirlenecek ve sınavlar açılacak. Bu sınavlardan geçenler yetkili gelir uzmanı olarak denetime ilk adımlarını atacaklar. Yetkili gelir uzmanları incelenen mükelleften izahat isteyebilecek. Vergilendirme ile ilgili olaylar ve hesap durumları hakkında tespit ettikleri hususları tutanağa bağlayacak. Düzenledikleri tutanakları vergi incelemesine yetkili olanlara verecekler. Böylece, vergi denetim kapasitesinin artırılması sağlanmış olacak.

Bu yıl 1.500 kişi alınacak
Tasarıyla Gelir İdaresi Başkanlığı'na 15 bin yeni kadro veriliyor. Verilen yeni kadroların 5 bini vergi denetmen yardımcısı, 5 bini gelir uzmanı ve 5 bini de gelir uzman yardımcısından oluşuyor. Bu yıl ise 1.500 kişinin alınması planlanıyor.
Torba yasa tasarısının önümüzdeki hafta TBMM'nin gündemine gelmesi bekleniyor. Tasarı önce TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülecek, ardından Genel Kurul'da ele alınacak. Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği ve verilen sürenin dolmasına çok yakın olan bazı düzenlemeler torba tasarıda yer aldığı için, TBMM kapanıncaya kadar çıkması gerekiyor. Örneğin Gelir İdaresi Başkanlığı'nda atama yapılabilmesi için bu tasarının çıkması gerekiyor. Çünkü Anayasa Mahkemesi, atamaların Maliye Bakanı tarafından yapılmasına ilişkin yasal düzenlemeyi iptal etti. Bir geçiş süresi verdi ancak bu da 7 Temmuz'da dolacak. Eğer tasarı çıkmazsa Gelir İdaresi Başkanlığı'nda atamalar tıkanabilecek.


Yeni düzenlemeyle tüm mükellefler denetlenir hale gelecek
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yeni Vergi Yasa Tasarısı ile Türkiye'deki bütün mükelleflerin denetime tabi tutulacağını söyledi. Şimşek, "Hiçbir mükellef, ‘bizim denetlenme ihtimalimiz düşük, faaliyetlerimizin bir kısmını kayıtdışı, beyanname dışı bırakırsak, kimse bunu bilmez' yaklaşımına girmesin" dedi.
Türkiye-Kuveyt Karma Ekonomik Komisyon görüşmeleri nedeniyle Kuveyt'te bulunan Bakan Şimşek, mevcut sistemde vergi denetimlerinin risk analiz modeline göre yapıldığına dikkat çekti ve bunun diğer mükellefleri olumsuz etkilediğini söyledi. Maliye Bakanı, kayıtdışındaki veya bazı ekonomik faaliyetlerini kayıtdışında tutan mükelleflerin "Nasıl olsa biz denetlenmeyiz" diyebildiğini belirterek "Yeni düzenlemede mükelleflerin büyüklüklerine göre denetim yapılacağını söylüyoruz. Bu arada denetim programına ve risk analizine göre denetim yapmaya devam edeceğiz. Tasarı ile getirilen hükümlerin uygulamaya girmesiyle bütün mükellefler denetlenecek. Risk analizine takılmayanlar da mutlaka getirilen süreler içinde bir kez sınırlı veya tam denetime tabi tutulacak" dedi.

Denetim kadrosu güçlenecek
Şimşek, bütün mükelleflerin denetim kapsamına alınmasının, denetim kapasitesinin artırılması gereksinimini beraberinde getirdiğine de işaret ederek, "O nedenle de Gelir İdaresi Başkanlığı'nda yeniden yapılandırma söz konusu. Denetim elemanların sayısının ciddi şekilde artırılması gündemde" dedi.
Eskiden yapılan uygulamaların insanların kafasında yer edindiğini söyleyen Şimşek, kendisine gelen şikâyetleri şöyle anlattı: "Diyorlar ki, ‘Sayın Bakanım, biz ilk 100'e girdik. Ama bizi yine denetliyorlar.' Aslında son yıllarda böyle bir şey yok. Biz, o modeli değiştirdik. Şimdi biz diyoruz ki: Bütün mükellefler, ne kadar büyük olduklarına bağlı olarak ya 3 yılda bir ya 6 yılda bir ya da 9 yılda bir denetlenecekler. Eskiden denetim elemanları, şirketlerin defterlerini alırlardı. İncelemeler 5 yıl bile sürüyordu. Şimdi bunu da değiştiriyoruz."
Şimşek, tasarıyla Maliye'ye soru sormanın paralı hale getirildiği şeklinde değerlendirmeler yapıldığına da dikkati çekerek, sadece şirketlerin mukteza talepleri karşılığında bir bedel alınması hükmünün yer aldığını belirtti. AA