20 Kasım 2012 Salı

Erdoğan'ın gözüyle vergi denetimi


Okan Müderrisoğlu

okanm@sabah.com.tr   

Başbakan'ın "ince ayar" paket

 Maliye Bakanlığı'nın özellikle vergi denetimindeki yeniden yapılanması, "sancıları ile makul itirazları ile gönül kırgınlıkları ama daha çok ispat duygusu ile" belli bir yere oturdu.Şimdi gözler, Anayasa Mahkemesi'nin yapacağı değerlendirmede. Anlaşılan o ki Yüksek Mahkeme, bu hayati konuda "sistemi tıkayacak, beklentilerin yönünü değiştirecek ve belki de reformu sakatlayacak" nihai karar noktasında kılı kırk yarıyor. Esasen, kanun hükmünde kararnamelerle gerçekleştirilen değişimin ana hedefindeki tutarlılığa rağmen hukuki yönden sıkıntılı yönleri de bulunuyor...

Bütün bunlar, görünür gelecekte netlik kazanacak.
Ama benim yansıtmak istediğim husus, siyasi otoritenin güncel bakışı. Geçtiğimiz hafta Azerbaycan, Ukrayna ve Bosna'yı kapsayan dış gezisinde Başbakan Tayyip Erdoğan'ı izleme, farklı alanlardaki görüşlerini dinleme fırsatı buldum.
Başbakan, vergi denetimindeki yeni modele samimiyetle inanıyor. Hatta büyük umut bağlıyor. Üstatların itirazlarını yansıtma biçimi Başbakan'ı ikna edemediği gibi yer yer direnç gösterilmesi de rahatsızlık yaratmış. Bu yüzden olsa gerek bize dedi ki:
"Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Gelirler Kontrolörleri karşımıza dikildiler. Mesajlar gönderdiler. 'Felaket olur' dediler... Bize göre bu birleşme olunca A'dan Z'ye, büyüğünden küçüğüne denetim yapılacak. Çok büyük vergi kaçağı, vergi kaybı var. Nereden ve nasıl kaçırılıyor? Artık buna bakılacak..."

Sabah

Vergi Denetim Kurulu"nun Yeni Hizmet Binasını Açtı

Başbakan Erdoğan, Vergi Denetim Kurulu"nun Yeni Hizmet Binasını Açtı

Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı"nın yeni hizmet binasının açılış töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, “Vergi verenlerin yüzde 85'ini kimler oluşturuyor diye baktığımızda bunlar malumunuzdur. Ama bunlar sağlıklı denetleniyor mu, sağlıklı denetlendiğine ben inanmıyorum" dedi.
Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nın yeni hizmet binasının açılış töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, “Vergi verenlerin yüzde 85'ini kimler oluşturuyor diye baktığımızda bunlar malumunuzdur. Ama bunlar sağlıklı denetleniyor mu, sağlıklı denetlendiğine ben inanmıyorum" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı'nın Eskişehir Yolu üzerindeki Eğitim Merkezi ve Yeni Hizmet Binası'nın açılış törenine katıldı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile birlikte 'Hayırlı uğurlu olsun' diyerek açılışı gerçekleştiren Başbakan Erdoğan, daha sora yeni hizmet binasına geçerek burada bir konuşma yaptı. Kendilerinin iktidara geldiği yıllarda toplanan verginin yüzde 85-86'sının faize gittiğini, geriye kalan yüzde 14-15'lik payın yatırıma gittiğini ifade eden Erdoğan, "Fakat yatırıma giderken de dönen fırıldaklar ayrı bir konu. Çünkü 5 liralık işi 1 liraya, 2 liraya yapmak var; bir de 5 liralık işi 10 liraya yapmak var. Bunlar da önemli. Orada da maalesef akıl almaz suistimaller söz konusuydu. Şimdi ise vergi gelirimizin yüzde 15-16'sı faize gidiyor, gerisi ise yatırımlara gidiyor. Bu yatırıma gidenlerin de ayrıca bereketi var. Yani şu 10 yıl içindeki yatırımlara baktığınız zaman, eğer burada bir yatırım bereketi varsa işte bunun altında bu yatıyor. Bunun daha ideal olması mümkün mü, daha ideal olacak" diye konuştu.

Geçmişte maliye camiasında 4 ayrı birim olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Yani denetim dediğimiz zaman 4 tane birim maliye camiamızın içinde adeta kendilerine ait bir kast sistemi oluşturmuşlardı. Bunu aşana kadar ben 6 yıl mücadele verdim. Bakın, 6 yıl. Kendi arkadaşlarım dahi zaman zaman bu işte karşıma çıktılar. Tabii hiçbirine inanmıyordum, inandığım tek şey vardı, burada bu iş tek başlı yürürse netice alırız, tek başlı yürürse bereket olur. Bir de bu camianın içine bizim birlikteliği, beraberliği, kardeşliği getirmek lazım" dedi.

"VERGİ VERENLERİN SAĞLIKLI DENETLENDİĞİNE İNANMIYORUM"

Başbakan Erdoğan, şu anki denetçi sayısının 4 bin 800 olduğunu fakat bunun yeterli olmadığını, bunun en az 10 bine çıkarılması gerektiğini belirterek, sağlıklı bir denetim mekanizmasının gerçekleştirilmesi için bunun gerekli olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, “Vergi verenlerin yüzde 85'ini kimler oluşturuyor diye baktığımızda bunlar malumunuzdur. Ama bunlar sağlıklı denetleniyor mu, sağlıklı denetlendiğine ben inanmıyorum. Daha sağlıklı denetlenir hale getirmemiz lazım. Sağlıklı denetlenir hale getireceğiz ki ülkemiz de bundan hakkını alsın” diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, asıl vergi vermesi gerekenler üzerinde çalışma yapılması gerektiğine vurgu yaparak, “Ben bu işin üzerinde biraz kararlı duruyorum ve bunu siz değerli arkadaşlarımdan bekliyorum. Çünkü bu ülkede garip gürebanın, fakir fukaranın bir beklentisi var" dedi. Başbakan Erdoğan, denetmenlerin kilit bir konumda bulunduğunu söyleyerek, bu kuruma eleman alımının hızlandırılması gerektiğini söyledi.

"KİLİT SİZSİNİZ"

Konuşması sırasında Büyükşehir Belediyesi Kanunu’ndan da bahseden Erdoğan, kanunun yürürlüğe girme aşamasında muhalefetin karşı çıktığına vurgu yaparak, “Biz dertliyiz ama onların derdi yok” dedi. “29 büyükşehir belediyesinin Türkiye genelinde hitap ettiği nüfus yüzde 85 olacaktır” diye devam eden Başbakan Erdoğan, “Böyle bir noktaya geliyorsunuz. Bu yadırganır mı, öyleyse bizim milli bütçemizin güçlü olması lazım. Burada da dediğim gibi anahtar sizsiniz, kilit sizsiniz” ifadelerini kullandı.

Geçmişte birçok bankanın battığını, Ziraat Bankası’nın bile geçmişte batık olduğunu ama şuan Avrupa’nın en saygın bankaları arasında yer aldığını dile getiren Erdoğan, artık bakkal dükkanı açar gibi Türkiye’de banka açılmadığını kaydetti. Geçmişte bankaların akla hayale gelmeyen faizler verdiklerini hatırlatan Başbakan Erdoğan, “Yahu bu değirmenin suyu nereden geliyor diye soran var mıydı, yok” dedi. İsim vermeden Cem Uzan'a gönderme yapan Erdoğan, “Ne oldu bak şimdi, bunun sahibi bu ülkede değil; kaçak ve farklı yerlerde saltanat sürüyorlar. Ve bu ülkeye dava açıyorlar. O dönemin siyasilerin de bunda vebali var” diye konuştu. Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle bitirdi:

Sizler inanıyorum ki bürokratik oligarşiyi de kıracaksınız arkadaşlar. Dünyada en büyük katliam, bürokratik oligarşidir. Bu bürokratik oligarşiyi sizler pratik yaklaşımlarla çözeceksiniz. Statükoya asla mahkum olmayacaksınız. Statüko otokratik bir yapıdır ekonominin içinde. Bunu yıkmamız lazım. Milletimiz için bunu yıkmamız lazım. Ve bu oligarşi bir felakettir, milletlerin felaketidir. Bunu hep birlikte yıkmamız lazım. Yani biz koltuğumuza oturduğumuz zaman burada birilerinin saltanatını sürdüreceğiz diye değil, tam aksine biz buralarda ‘milletime ne sağlarım, devletime ne sağlarım’ bunun hesabı içinde bunu yapmamız lazım. Pratik olarak hemen tık tık tık işi bitirip gerekli olan yere havale etmemiz lazım. ‘Bugün git, yarın gel’, artık bunların bizim kitabımızda yerinin olmaması lazım. Tam aksine hemen bakıp gözden geçirdikten sonra o anda bu iş bitiyorsa o anda bitir, kendisine teslim et. Çünkü ‘bugün git, yarın gel’ özgüveni de bitiriyor. Girişimcinin, yatırımcının hepsinin özgüvenini bitiriyor. Ama ben size inanıyorum, inşallah sizler bunu yıkacaksınız ve hep birlikte bunu yıkacağız ve ülkemizi 2023’te dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi içerisinde güçlü bir Türkiye olarak meydana getireceğiz.”

Başbakan Erdoğan, açılışta konuştu


Başbakan'dan Maliye'ye kast eleştirisi

 Başbakan'dan Maliye'ye kast eleştirisi

Başbakan'dan Maliye'ye kast eleştirisi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçmişte Maliye Bakanlığı içindeki yapılanmayı eleştirerek,
 ''Bir kast sistemi Maliye'nin içinde çalışıyordu. Gücenmek yok. Ben bunu aşabilmek için 6 yıl mücadele verdim''
dedi.

Erdoğan, ''Yatırımlar için petrol kuyularımız yok. Petrol kurullarımız olmadığına göre bu kayıtdışını kayıt altına almak için az önce bakanım bir oran verdi. Ben o oranın çok üstünde olduğunu düşünüyorum. Kayıt altına almak suretiyle, bu milletin hakkını kendine vermemiz lazım'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mali disiplinden 2013 yılında da taviz verilmeyeceğini belirterek, ''En son ABD'deki gelişmeleri de görüyorsunuz. Vergiyi, gidip kenar, köşedeki bir bakkal dükkanından almak, onların defterlerini alıp onları köşeye sıkıştırmak değil. Asıl vergi vermesi gerekenler üzerinde nasıl bir çalışma var. Önemli olan bu. İşte 'mali disiplin' derken ben bunun üzerinde de biraz kararlı duruyorum''dedi.

alıntı,
http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2012/11/20/basbakandan-maliyeye-kast-elestirisi

6 Ekim 2012 Cumartesi

Vergi denetiminde büyük dönüşüm tamam

Bir yıldır süren vergide devrim niteliğindeki dönüşüm tamamlandı. Dünya standartlarında denetim için 5 bin kişilik bir ordu kuruldu. Sessiz devrimin mimarlarından biri olan Adnan Ertürk, "Denetimde hem devletin hem vatandaşın hakkını koruyacağız" dedi
Türk vergi sistemindeki denetim yapısı son bir yıl içinde sessiz bir devrime imza attı. 2011'de hayata geçirilen "Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı" ile start alan dönüşüm sayesinde, önce çok başlı yapı terk edildi, ardından da yaklaşık 5 bin kişiden oluşan Türkiye'nin en büyük denetim mekanizması kuruldu. Hesap Uzmanı, Maliye Müfettişi, Gelirler Kontrolörü ve Vergi Denetmeni kadroları ile bunların bağlı oldukları kurullar kaldırıldı. Tek çatıda toplanan birimlerin görevini yürütecek kişiler Vergi Müfettişi unvanını aldı. Uzmanlaşma ve iş bölümü anlayışıyla yenilenen kurum, vergi denetimlerinde standart bir yapı oluşturmayı başardı. Dönüşüm sayesinde vergi kaçakçılığının büyük oranda düşmesi bekleniyor.

ÇEVİK SİSTEM KURDUK
Kısa sürede yaşanan değişimin mimarlarından olan Vergi Denetim Kurulu Başkanı Adnan Ertürk yeni dönemi ve kurumun hedeflerini SABAH'la paylaştı. Ertürk, "Türkiye'nin en büyük denetim birimi olduk" dedi. Adnan Ertürk şöyle konuştu: "Vergi denetiminin tek elden yürütüleceği, çevik ve güçlü bir sistem kurduk. Kurumsal kimliğimizi logolarımıza varıncaya kadar sil baştan yeniden oluşturduk. Vergi Denetim Kurulu dünya standartlarında denetim yapacak. Denetimleri gerek kamunun, gerekse mükellefin hakkını en üst seviyede koruyarak gerçekleştireceğiz. Esas itibarıyla objektif ve hakkaniyete uygun hareket eden bir denetim birimi olacağız."

800 KİŞİYE AYNI ANDA EĞİTİM
Yeni denetim mekanizmasında kurum içi eğitim sistemine de önemli yatırımlar yapıldı. Bu kapsamda Ankara'da aynı anda 800 kişinin eğitim alacağı bir merkez kuruldu. Hedeflerinin her zaman güncellenen ve bilgi birikimini yükselten bir kadroya sahip olmak olduğunu vurgulayan Ertürk, "Eğitime çok önem veriyoruz. Neticede vergi mükellefleri küresel ticaretin yeni kurallarına hızla adapte olabiliyorlar. Bizimde onlarla aynı dili konuşabilmemiz için kendimizi yenilememiz lazım. Ayrıca yabancı sermaye konusunda da çok hassasız. Ülkemize gelen yabancı şirketlerin vergi mevzuatında sıkıntı yaşamaması için alanında uzman, iyi derecede yabancı dil bilen denetim grupları oluşturduk" dedi.

RİSK ANALİZİ YAPACAK
Kurumun, logosundan binaların mimari düzenlemesine kadar birçok alanı yenilediklerini anlatan Ertürk, standart bir kurumsallık yakaladığını söyledi. Vergi denetiminde Ar-Ge çalışmalarına da ağırlık vereceklerini vurgulayan Ertürk, buradaki risk analizlerini de kendilerinin gerçekleştireceğini belirtti. Ertürk, "Bu şekilde risk analizine dayalı, objektif esaslara göre vergi incelemesi yapacağız" diye konuştu.

4 GÜÇLÜ BİRİM
Yeni dönemde vergi mükellefiyle vergi denetimini yapan müfettişlerin aynı dili kullanmalarını hedeflediklerini vurgulayan Ertürk, "Bu kapsamda 4 ana denetim alanı belirledik. Büyük Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı, Örtülü Sermaye, Transfer Fiyatlandırması- Yurtdışı Kazançlar Grup Başkanlığı ve Organize Vergi Kaçakçılığı ile Mücadele Grup Başkanlıkları'nı kısa bir süre içinde hayata geçirdik" dedi. Bu sayede işinin ehli, hukuka saygılı ve bütün işlemlerde bu kuralları üst seviyede tutan bir denetim birimi olmayı hedeflediklerinin altını çizen Adnan Ertürk sözlerine şöyle devam etti: "Mükellef odaklı, çalışan memnuniyetini en üst seviyede tutan, yetkin, modern bir yapı kurduk. Düzgün vergi mükellefi bu sistemde daha avantajlı olacak. Ancak vergi kaçırmaya teşebbüs eden mükellef için ise sistem bir o kadar disiplinli olacak"

ALINTI
http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2012/10/05/vergi-denetiminde-buyuk-donusum-tamam?fb_action_ids=10151180445202904&fb_action_types=og.recommends&fb_source=other_multiline&action_object_map={%2210151180445202904%22%3A473994659297914}&action_type_map={%2210151180445202904%22%3A%22og.recommends%22}&action_ref_map=[]

30 Eylül 2012 Pazar

Sizin kurumda da, işportacı tipi müfettiş var mı?


Türkiye’de Müfettiş gerçeği ya da denetçiliğe giden yollara döşenen taşlar
2003 yılından itibaren en fazla konuşulan konuların başında Teftiş Kurullarının kaldırılmasına ilişkin tartışmalar gelmektedir. Özellikle Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanunun getirdiği en önemli yeniliklerden birisi denetime getirilen bakış açısıydı. Ancak, bu Kanun dönemin Cumhurbaşkanınca veto edildiği için kanunlaşması mümkün olmamış, Hükümet de bu konuda ısrar etmemişti.
Bu Kanunun Denetim başlıklı 38 inci maddesinde; “Denetim; kamu kurum ve kuruluşlarının faaliyet ve işlemlerinde hataların önlenmesine yardımcı olmak, çalışanların ve kuruluşların gelişmesine, yönetim ve kontrol sistemlerinin geçerli, güvenilir ve tutarlı hale gelmesine rehberlik etmek amacıyla; hizmetlerin süreç ve sonuçlarını mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine ve kalite standartlarına göre; tarafsız olarak analiz etmek, karşılaştırmak ve ölçmek; kanıtlara dayalı olarak değerlendirmek, elde edilen sonuçları rapor haline getirerek ilgililere duyurmaktır.”şeklinde tanımlanmıştı.
Yine bu Kanunun Denetimin kapsamı ve türleri başlıklı 39 uncu maddesinde; “Kamu kurum ve kuruluşlarında iç ve dış denetim yapılır. İç denetim; hataların önlenmesi, risk ve zayıflıkların belirlenmesi, iyi uygulama örneklerinin yaygınlaştırılması, yönetim sistemlerinin ve süreçlerinin geliştirilmesi amacıyla yapılan denetimdir.
Dış denetim; kamu kurum ve kuruluşlarının hesap verme sorumluluğu çerçevesinde bütün faaliyet, karar ve işlemlerinin, kurumsal amaç, hedef ve plânlara ve kanunlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarının değerlendirilmesidir.
Kamu kurum ve kuruluşlarının iç ve dış denetimi; hukuka uygunluk, malî denetim ve performans denetimini kapsar:
a) Hukuka uygunluk denetimi; eylem ve işlemlerin ilgili kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer mevzuata uygunluğunun,
b) Malî denetim; gelir, gider ve mallara ilişkin hesap ve işlemlerin doğruluğunun, malî tabloların tasdikinin ve mali sistemlerin,
c) Performans denetimi; yönetimin bütün kademelerinde gerçekleştirilen faaliyet ve programların plânlanması, uygulanması ve kontrolü aşamalarında ekonomikliğin, verimliliğin ve etkililiğin,
Denetlenmesini ifade eder.”hükümlerini görüyoruz.
Bu Kanunun Denetlemeye yetkili kurumlar başlıklı 40 ıncı maddesinde ise; “İç denetim, kamu kurum ve kuruluşlarının kendi yöneticileri veya kurumun üst yöneticisinin görevlendireceği iç denetim elemanları tarafından yapılır.
Merkezî idareye dahil kurum ve kuruluşlarla il özel idareleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar ve mahallî idare birliklerinin dış denetimi kanunla belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde Sayıştay tarafından yapılır veya yaptırılır, sorumluların hesap ve işlemleri kesin hükme bağlanır. Bu amaçla Sayıştayın teşkilât yapısı içinde özel ihtisas daireleri oluşturulabileceği gibi, bölge düzeyinde birimler kurulabilir.
Mahallî idareler, bunların bağlı kuruluşları, işletmeleri ile mahallî idare birliklerinin malî işlemler dışında kalan diğer idarî işlemleri; idarenin bütünlüğüne, kalkınma plânı ve stratejilerine, merkezî idare tarafından belirlenen standart, ilke ve politikalara uygunluğu açısından İçişleri Bakanlığı tarafından da 18 inci maddenin ikinci fıkrasına göre kurulacak rehberlik ve denetim birimi marifetiyle denetlenir.
Köyler ile köylerin kendi aralarında kurdukları birlikler, mülkî idare amirleri eliyle denetlenir.
Kamu kurum ve kuruluşlarının denetimleri konusunda Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda yer alan hükümler saklıdır.” hükümlerine yer verilmiştir.
Ancak, bu Kanun hükümleri yürürlüğe giremediği için uygulama alanı bulamamıştı. 5018 sayılı Kanunla birlikte ise iç denetçi ve iç denetim birim başkanlıkları uygulamaya girmişti. Başarılı örnekleri olmakla birlikte iç denetimde istenilen sonuca ulaşıldığını iddia etmek oldukça zordur.
Değişik zamanlarda çıkarılan KHK’lerla Teftiş Kurulları yerini Rehberlik ve Teftiş Başkanlıklarına bırakmıştır. Ancak, kimi kurumlarda hala Teftiş Kurulu Başkanlıkları hiçbir şekilde değişikliğe uğramadan devam etmektedir. Rehberlik ve Teftiş Başkanlıklarının oluşturulduğu kurumlarda ise rehberlik yerine denetim ön plana çıkmıştır. Sadece isim değişikliğinin ve görev alanına rehberlik hizmetlerinin eklenmesi icra edilen görevde ciddi bir değişikliği beraberinde getirememiştir.
Teftiş Kurullarında yaşanan en dramatik gelişme
Bu konuda en dramatik gelişme Sağlık Bakanlığında yaşanmıştır. Sağlık Bakanlığı Müfettişleri 663 sayılı KHK sonrası Sağlık Denetçisi olarak atanmışlardır. Bakana bağlı olarak görev yapan müfettişlerin Sağlık Denetçisi olarak atanmaları ve bazılarının Bakana bağlılıklarının sona erdirilmeleri adeta şok etkisi oluşturmuştur.
Birçok bakanlıkta da benzer durumlar oluşmuştur. Ancak, hiçbirisinde Sağlık Bakanlığında yaşanan ki kadar ağır olmamıştır. Ayrıca, Müfettiş unvanının denetçi olarak değiştirilmesi ve müşterek kararnameyle atanma dışında tüm yetkileri korunmuş ve bakana bağlı olarak görev yapmaları aynen muhafaza edilmiştir. Sağlık Bakanlığında ise tam bir travma yaşanmıştır.
Bir konuda farklı sonuçlar doğuran iki ayrı rapor yazılabilir mi?
Teftiş Kurulu Başkanlıklarının en fazla eleştirilen yönü zaman zaman imha ekibi olarak görev yapmalarıydı. Elbette toptan yaklaşmak bu camiaya karşı haksızlık olacaktır. Bunun karşısında hiç kimse de kendisini sütten çıkmış ak kaşık gibi hissetmemelidir. Şayet bir müfettişin dikkat ve özenle hazırladığı bir rapor bazılarının hoşuna gitmediği için başka bir müfettişe veriliyor ve tam tersi yönde bir sonuç içeren bir rapor hazırlanabiliyorsa burada bir sorun olmadığını hiç kimse iddia edemez. Bir konuda farklı iki rapor nasıl olabilir diye sakın düşünmeyin. Örnekler o kadar çoktur ki sıralamaya kalksak herhalde sayfalar yetersiz kalır. Hatta birçok müfettiş kendi meslektaşının yazdığı raporlardan utanır hale gelmiştir. Ama gerçekler bütün acısına rağmen maalesef değişmiyor.
Mukadder sonu maalesef Teftiş Kurulları kendileri hazırlamıştır
Mukadder sonu maalesef Teftiş Kurulları kendileri hazırlamıştır. Bu yazıyı okuyan müfettiş kökenliler kendi çalıştıkları Teftiş Kurullarında istenildiği şekilde rapor yazabilecek müfettişleri isim isim çıkarabilirler. İşte bu tıynette olan müfettişler maalesef kurullarda yalnız bırakılamadı ve gün geçtikçe sayıları çoğaldı. Bu müfettişler işleri kolaylaştırmaya başladılar. İşini hakkıyla yapan bir müfettişin zülfi yare dokunan raporları Teftiş Kurulu Başkanlarınca iade edilmeye başlandı. Raporunda ısrar eden müfettişlerin karşısına istenilen nitelikte rapor yazan müfettişlerle çıkıldı veya Teftiş Kurulu Başkanları müfettiş görüşlerini bir kenara iterek Başkanlık görüşü oluşturmaya ve bu görüşleri onaya sunmaya başladılar.
Önemli olan husus istenilen sonuca ulaşılması olduğu için ayak bağı olan müfettişler her kurumda istenmeyen personel grubuna sokulmuştur. Bilinen bu gerçek karşısında kimsenin başkalarını suçlamaya hakkının olmadığını düşünüyoruz. İçlerindeki çürük elmaları temizleyemeyen Teftiş Kurullarının sızlanmaya hakları olmasa gerektir. İstenilen raporu yazdıktan sonra ister müfettiş olun isterseniz denetçi olun.
Doğruları yazan müfettişlerin sıkıntıları
Kamuda öyle bir noktaya gelinmiştir ki her şartta vicdanlarının sesini dinleyen ve bildiklerinden şaşmayan müfettişlerin işleri her geçen gün zorlaşmıştır. Hatta uzun süren turnelerden dolayı evlerine dönemeyen müfettişler oluşmaya başlamıştır. Bütün müfettişler çok iyi bilirler ki müfettişleri cezalandırmanın çok sayıda yöntemi vardır. Bunlar arasında en bilinen yöntem müfettişin çok sayıda teftiş göreviyle görevlendirilmesi ve zamanında yetiştiremediği için de disiplin cezası ile cezalandırılması yöntemidir. Maalesef birçok müfettiş bu yöntemle hizaya sokulmaya çalışılmıştır. İşportacılar gibi her konuda istenildiği gibi rapor yazan müfettişler maalesef işlerini vicdanlarına göre yapanları zora sokmuştur.
Haksız yere müfettişlerin döktürdüğü gözyaşı
İdarelerin en fazla tiksinti duyduğu aynı zamanda da vazgeçemediği müfettiş tipi işportacı tipi müfettişlerdir. Yani her türlü rapor yazmaya teşni olan müfettiş tipleridir. Bu ifadelere hiç kimsenin kızmaya veya öfkelenmeye hakkının olmadığını düşünüyoruz. Sırf idarelerin imha etmek isteyip de bu tür müfettişler marifetiyle imha ettiği personellerin sayısı hiç de azımsanmayacak miktardadır. Bu tür teftişlere maruz kalan personellerin ve ailelerinin çektiklerini kimse bir kenara koyamaz. Ya da çok vahim suçlar işlediği halde korunan ve kollanan personellerin de miktarı azımsanmayacak miktarlardadır. Bütün bu olup biten olaylar karşısında her kesin şapkasını çıkarıp nerede hata yapıldığını araştırması ve bu hatalardan ders çıkarması gerekmektedir. Hiç kimse kızmasın biz aynadaki yansımaları kaleme aldık.
alıntı 
http://www.memurlar.net/haber/290250/

7 Ağustos 2012 Salı

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Eskisi ve yenisiyle Ankara bürokrasisi

Eskisi ve yenisiyle Ankara bürokrasisi


 Devlet  sisteminin ve bu sistemin kurumları olan bürokrasinin ve bürokratının daha verimli, hızlı, adil, çağdaş ama bize has, milli ve manevi değerlerimize saygılı, hizmet esaslı, liyakate değer veren bir düzene kavuşması bu ülke için daha faydalı olur diye düşünüp, statükodan yakındık, değişmesi gerektiğini savunduk.

Ekonomik ve sosyal kalkınmada yetişmiş insan gücü ve devlet yetkisini kullanarak paylaşan memur ve  bürokrat yapılanmasının önemini vurguladık. Bu kapsamda kendi kendimize sıra dışı, riskli ve fakat örnek davranışlarda  bulunduk. Don Kişotca çıkışlar yaptık. Bu sırdaşı, misyon yüklü ve fakat sıradan bakıldığında anlamsız  olarak değerlendirilebilecek şeyler de yaptık.

Bir hatıra..

97-98 yıllarıydı, Hazine uzmanı kadrosundayken kardeş müsteşarlığın müsteşarı (Y.E) makamına çağırarak, Sayın Bakanın talimatı ile genel müdür yardımcısı olarak atayacaklarını bildirmişti. Siyasi bir atama kokuyordu. Ancak teklif edilen genel müdürlüğün ilgi alanı ve yapılan işler  benim geçmişimle, liyakatimle çok bağdaşmıyordu. Orada  başarılı olacağıma inanmadığımı, idareyi maslahat kabilinden görev almanın bize yakışmayacağını ve her iki genel müdürlük teklifini de kabul edemeyeceğimi, şayet geçmişimle alakalı bir görev tevdi edilirse her şeyimle  beraber hizmet edebileceğimi ve başarılı olacağımı söyledim.

Sayın Bakan'a hürmetlerimi ve lütfettiklerini ancak bu görevlere layık başka bir arkadaşımızın kuruma da, ülkeme de daha faydalı olabileceğini, bu atamaların siyasi bir atama olacağını ancak siyasi iktidarın bitiminde görevden alınabileceğimi, bu halde bile on bin dolar maaşla yurtdışında görevlendirileceğimi bilerek reddettiğimi söylediğimde, teklifi yapan Müsteşar normal olarak şaşkına dönmüştü. Belki de bana acıyarak bakmıştı, bilemem.

Bende kendilerine bir gün hatıratınızı yazarsanız ve bir uzmana genel müdürlük teklif ettik, o da eğitimi ve geçmişiyle alakalı olmadığı için reddetmişti diye bahsederseniz belki ileride göreve talip olacaklara liyakat adına güzel bir örnek teşkil eder, bu da için yeter de artar bile demiştim. Meslek hayatımızda buna benzer birçok sıra dışı fakat hukuki uygulamalarda bulunduk.

Bu statüko dışı davranışlarımız kimsenin de umurunda olmadı. Ama biz her zaman dik yürüdük, doğru olanı yaptık. Genel müdür kadrolarında ise inandığımız şekilde çalıştık ve çok kısa süre içerisinde başarılar yakaladık. Uzman kadrolarında üstlerimizden şikayetçi olduğumuz hiç bir uygulamayı personelimizden istemedik, egolarımızla hareket etmedik, mevzuata uyduk ama mevzuatı uygulayacağız diye astlarımıza eziyet etmedik. Her zaman kurumlarımıza ve koltuklarımıza veren el olduk. Hata gördüysek, hemen soruşturma açıp, insanın kimyasını bozmak yerine düzeltmesine fırsat verdik. Sevildik, sayıldık, güvenildik.


Ne diye şikayet ettik?

Statükocu dedik, bu kafayı değiştirmeli dedik,
Monşer dedik, halka inmeli dedik, tepeden bakıyor dedik,
Aristokrat dedik, makamlar babadan oğula geçmemeli, Anadolu evladı da bu makamlarda yer almalı dedik,
Masaya yapışmamalı, koltuktan kalkmalı, sahaya inmeli dedik,
İdare eden değil, verimliliğini artıran, kar ettiren, üreten olmalı dedik.
Güzel konuşmalı, seviyeli konuşmalı, temiz, düzenli, uyumlu giyinmeli dedik,
Bilgisini, görgüsünü sürekli artırmalı, kitap okumalı, örnek olmalı dedik,
Saygı duyulur olmalı, koltuğunu şenlendirmeli,  bunun için gayret etmeli dedik,
Halka hizmeti hakka hizmet bilip, halkın gerçek hizmetkârı olmalı dedik,
Bürokratına bakınca, devlete güven artmalı dedik,
Bürokrat emin olmalı dedik, güvenilir ve yaptığının hesabını verir olmalı dedik,
Boş konuşmamalı, iftira etmemeli dedik, bunlar ona yakışmaz dedik,
Kibir, gurur nedir bilmemelidir dedik,
Nefret, kin, öç duygularından arınmış olmalı dedik,
Makamlar ve sıfatları yükseldikçe, kendisi küçülmeli, tevazu sahibi olmalı dedik,
Egolarını ezmeli,  işine karıştırmamalı dedik,
Siyasi görüşlerini ve inanışlarını işine karıştırmamalı, herkesin herkesimin memuru olmalı dedik,
Rüşvet yememeli, hakkına razı olmalı dedik, gizli saklı işler yapmamalı dedik, mutlaka bir gören duyan olur dedik,
Bu dünyada olmasa da, diğerinde mutlaka hesap sorulur dedik


Şikayet ettik de ne oldu?

Evet statüko oldukça değişmiş, şikayet ettiğimiz konular da değişmiş, monşerler, aristokratlar yerini çoğunlukla Anadolu evlatlarına bırakmış, çok güzel ve başarılı işler de yapılmış ve yapılmakta.

Bürokrasinin merkezi olan başkent Ankara her zaman dedikodularla, senaryolarla, entrikalarla doludur. Bugün yalanladığın şeye, ertesi gün başka bir kaynaktan kulağına geldiğinde inanırsın. Son zamanlarda Ankara seyahatlerimde ustalık dönemi bürokratlarını sıkıntılı, çok gergin gördüm, morale, motivasyona ve güvene ihtiyaçları var gördüm.

İftira ve dedikodu kampanyaları almış basını gitmiş,
Soruşturmalar, teftişler, imzasız ihbarlar gırla gidiyor,
Hukuk müşavirliğine sormadan, komisyon kurmadan imza atmamalar,
Cemaat kavgaları, etnik ve siyasi çekememezlikler, hemşeri kazıkları,
Nikahlı veya nikahsız esler artmış, bir kısım yuvalar yıkılmış,
Eski patronun ekibini temizleme operasyonları asıl iş olmuş,
Kral öldü yasasın yeni kral haykırışları, samimiyetsizlik yayılmış,
Bir yorgunluk, bezginlik, stres, korku, diz boyu,
Güvensizlik, dinlenme ve takipleşme paranoyaları cep telefonlarını çekmecelere sokmuş,
Her yazıdan kopya çekip evde özel arşiv oluşturma çalışmaları son safhada,
Yıldızı düşmüş veya eski arkadaşlar ile görüşmeme, telefonlarına çıkmama huyu oluşmuş,
Herkesin gözü bir diğerinin cebinde, maaşında, ek gelirlerinde, lojmanında, bir merak bulutu sarmış,
Bugün değil yarın düşünülür olmuş, görevden alınınca ne iş yapacağım endişesi şirazesini kaybetmiş,
Bakanlar memurlarından, bürokratlarından daha çok çalışır olmuş, eski statüko ve oligarşi dağılmış, yenisi oluşmuş. 
Alıntı http://burokrathaber.com/makale/eskisi_ve_yenisiyle_ankara_burokrasisi-49094
AZİZ YAMAKOĞLU
yamakoglu2010@gmail.com

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Vergi denetiminde sorun çözüldü mü?

Vergi denetiminde sorun çözüldü mü?

25 Temmuz 2012 Çarşamba, 17:52 · tarihinde Akif Öz tarafından eklendi
Vergi denetiminde sorun çözüldü mü?
 Ülkemizin yakın bir zamanda vergiden başka bir kamu gelirinin kalmayacağı açıktır. Bununda sistemli ve sağlıklı bir şekilde sağlanması ancak denetimle olabilir .
Yeni Türkiye konseptine uygun olarak Ak Parti iktidarı kamuda ki çeşitli örgütlenmelerin revizesine gitmiş ve 2011 yazındaki KHK furyası ile birçok bakanlık örgütlenmesi yenilenmiştir. Maliye Bakanlığı gibi bazı bakanlıklarda bu durum örgütlenmede değişiklik şeklinde değil ama aynı veya benzer işi yapan memur unvanlarının birleştirilmesi şeklinde cereyan etmiştir.(Muhasebat ve milli emlak denetim birimlerinde bu yapılmamıştır.) Bu konuda gündem sıcaklığını koruyan başlıklardan birisi ise “vergi denetimi”dir. Hepsi Vergi Usul Kanunu’nun aynı maddesinden yetki alan farklı amirlere bağlanmış olan Maliye Bakanlığı vergi denetim memurları tek bir denetim birimi olan Vergi Denetim Kurulu bünyesinde ve “resmi ve kanuni olarak” tek unvanla Vergi Müfettişi adı altında bir araya getirilmiştir.

Buraya kadar sorun çözülmüş görünmektedir. Ancak uygulamada  A Grubu Vergi Müfettişlerine yönelik “negatif ayrımcılık” ile aynı unvanlı diğer gruplardaki müfettişlerden ayrı bir hiyerarşik uygulamaya tabi tutulma gayreti ortaya konulmaktadır. Örneğin A Grubu Vergi Müfettişlerinin görevlendirilmeleri Kurul Başkanı tarafından yapılırken diğer gruplardaki (b, c, ç) müfettişlerin görevlendirmelerinin Bakan tarafından yapılacağı yönetmeliğe konulmuştur. Ayrıca A Grubu Vergi Müfettişlerinin Vergi Denetim Kurulu ile hiçbir bağı olmayan 29 ilde örgütlenen Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı vergi dairesi başkanlıkları sayısınca ve oldukları yerlerde grup başkanlığı oluşturularak eski yerlerinde görevlerine devam etmeleri istenmiştir. Kaldı ki Gelir İdaresinde bile bu sayı tartışılmakta ve fazlalığı sürekli eleştirilmektedir. Keza Ege Bölgesinde Aydın, Denizli, Manisa ve Muğla illerinde de olduğu gibi. İzmir’e ve birbirine bu kadar yakın illerde vergi dairesi başkanlığı kurulması kamu hizmeti görülmesi amacını karşılamamakta ve buna aykırılık oluşturmaktadır. Bütün bunlara rağmen  29 ilde 32 adet A Grup Başkanlığı kurulmuştur. Diğer grup müfettişler ise Ankara, İstanbul ve İzmir’de görevlendirilmeye devam etmiş  burada görevli olan müfettişlere yeni iller açılmamış hatta grup sayısı azaltılmıştır.

Örgütlenmedeki gruplar arası bu anlaşılmaz yapı, vergi incelemelerinde, performans değerlendirilmesinde ve son olarak “SADECE” A Grubu Vergi Müfettişlerine uygulanma dayatmasıyla su yüzüne çıkan Görev Yerleri İtibarıyla Vergi Müfettişleri Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde de görülmektedir.

Peki maliyede aynı birimdeki tek unvanlı memurlar arasında neden böyle  suni bir ayrım  meydana getirilmeye çalışılmaktadır. Bunu diğer kamu kurumlarından örneklerle daha net ortaya koyabiliriz. Bu konudaki ilk tecrübe SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığıdır. Bu denetim biriminde SSK Genel Müdürlüğü bünyesindeki iki tip müfettiş, Emekli Sandığı müfettişleri, Bağ-Kur müfettişleri ve hatta çeşitli kamu bankalarından gelen müfettişler “tek çatı altında” birleştirilmiş ama maliyedeki gibi bir “KRİZ” yaşanmamıştır. 2011 yılı KHK furyasında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın değişik kademelerdeki denetim elemanları “tek çatı altında” toplanmış, ama buralarda da  bir “KRİZ” yaşanmamıştır.

Peki, çözüm nedir? Artık ülkemizin yakın bir zamanda vergiden başka bir kamu gelirinin kalmayacağı açıktır. Bununda sistemli ve sağlıklı bir şekilde sağlanması ancak denetimle olabilir. Bu nedenle  Gruplar arası keskin ayrım kaldırılmalı ve esnek bir grup yapısı benimsenmelidir. Mesleğe yeni başlayanlar küçük ve orta ölçekli mükellefleri incelemeli, mesleki tecrübe arttıkça daha kapsamlı inceleme alanlarına geçmelidir. İnanıyoruz ki önerdiğimiz şekilde yapılanmayı gerçekleştiren bir Vergi Denetim Kurulu kayıt dışılığın önlenmesinde de en etken aktörlerden biri olacaktır.

 alıntı
http://www.haberahval.com/haberler-1368-vergi-denetiminde-sorun-cozuldu-mu.html#.UBAG1ZHJaNd

12 Haziran 2012 Salı

İddialar / Cevaplar

A B C Ç

Bazı süreli yayınlarda eskinin özlemi içindeki kökten kurulcuların, 646 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen ve vergi denetiminde çığır açan, bürokratik oligarşiyi ciddi şekilde kıran büyük reforma karşı makaleler yazdıkları görülmektedir. Bu yazıları yazan kişilerin, etkin ve iyi işleyen bir vergi siteminin temel unsurlarının nasıl olması gerektiği yönündeki önerilerini aktarmalarından önce, yapmaları gereken ilk iş; milletimizden, Maliye Bakanlığı personelinden ve kamuoyundan özür dileme erdemliliğini göstermeleridir. Zira;  maliye bakanlığını kendi mülkü gibi görmeleri, tüm üst ve orta yönetim kademesini ele geçirip kurdukları çağdışı kast sistemiyle sayesinde diğer tüm personel üzerinde baskı yaratmaları, bulundukları makamları kendi kurulun menfaatleri doğrultusunda kullanmaları, hakkını aramak isteyenleri, rotasyonla (yer değiştirme)  sindirip süründürmeleri, kibir içinde mütevazılıkten uzak zırhlar oluşturarak imtiyazlar içinde bakanlıkta bürokratik oligarşi oluşturmaları, siyasi iradelerce vergi idaresi ve denetim sisteminde yapılmak istenen reformlara direnmeleri,  bugüne kadar geçmişte yapılabilen 30 kadar vergi reformunun başarısız olmasında tüm üst yönetim kadrolarında eski kurullarındaki meslektaşlarının olmaları yeterli nedenleri oluşturmaktadır. Dolayısıyla; daha bir yılını bile doldurmamış yeni reformu eleştirmeden önce iyi düşünmeleri önerilir.
Söz konusu yazılarda reform hakkında eleştiri yapılırken; esasında arka planda eski düzenin özlemi içinde olunduğu çok açık şekilde görülmektedir. Ancak; yine de reform karşıtı iddialara karşı cevap verme mecburiyeti doğmaktadır. Bazı iddialar ve karşı cevaplara aşağıda yer verilmiştir:

“Yapılandırmaya gidilirken, mevcut yapının iyi yönleri göz ardı edilmiş, eğitime ve bilgi birikimine, yetişmiş insan gücüne gereken önem atfedilmemiş, deneyimlerinden yararlanılmalıdır.”
Reform karşıtı kişilerin çok övündükleri (!) bilgi, birikim ve tecrübelerini yeni oluşumun başarısı için kullanmaları yerine, hala eski unvanlarını kullanmadaki ısrarları gerçek niyetlerini esasen ortaya koymaktadır.

“Bir kısım vergi inceleme elemanları beklentilerinin üzerinde ödüllendirilirken, asıl ödüllendirilmesi gerekenlere hak ettikleri verilmemiştir.”
Öncelikle bu bir ödüllendirme değil, Vergi Denetmeni kökenli Vergi Müfettişlerinin yıllardır gasp edilen haklarının tamamlanmasıdır. Birleşmeden önce Vergi Denetmenleri vergi incelemelerinin yüzde 90’ını gerçekleştirmekte ve toplam vergi denetim gücünün yüzde 80’ini oluşturmasına karşın; özlük ve sosyal haklar bakımından diğer vergi inceleme elemanlarından bilinçli olarak geri bırakılmıştır. Yapılan reformla birlikte bu haksız durum ve eşitsizlik ortadan kaldırılmıştır.

“Dört bin beş yüzü aşkın merkez personelinden oluşan, aynı statüye sahip, yönetilmesi son derece zor bir kurul oluşturulmuştur.”
Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının Kuruluşuna Dair Kanun Hükmünde Kararname ile Maliye Bakanlığı bünyesinde Vergi Denetim Kurulu kurularak, vergi denetiminde çok başlılık ve dağınıklık ortadan kaldırılmıştır. Yapılan düzenleme bu bakımdan tarihi öneme sahip olup, yapısal reform niteliğini taşımaktadır. 646 sayılı KHK ile vergi denetimine ilişkin getirilen yeni düzenleme toplam kalite yönetimini uygulama imkânı vermeyen, çağdışı bürokratik kast sistemi yıkmıştır.Yapılan düzenleme ile; vergi incelemeleri ile görevli birim Bakanlık içinde en üst düzeyde teşkilatlandırılmış güçlü bir örgüt yapısı kurulmuştur. Vergi incelemeleri ile yetkili olanlar tek unvanda (Vergi Müfettişi) birleştirilerek güçlü tek bir kurumsal kimlik oluşturulmuştur.

“Türkiye’nin yakın geçmişinde kamu harcamalarının borçlanma ile finanse edildiği dönemlerin acı tecrübesinin izleri insanların hafızasında hala tazeliğini korumaktadır. Eski acı tecrübeleri tekrar yaşamamak için kamu harcamalarının sağlıklı gelir kaynağı olan vergilerle finanse edilmesi gerektiği kuşkusuzdur … vergi gelirlerinin artmasında vergi denetiminin etkinliği daha da önem kazanmaktadır.”
Keşke ülkemizin yaşadığı kriz yıllarında bu öneriler getirilseydi. Zira eski acı tecrübeleri tekrar tekrar yaşadığımız yıllarda, Maliye Bakanlığı üst bürokrasisine reform karşıtı yazılar yazan kişilerin ait olduğu eski kurullarından meslektaşları hâkim idi.  Bürokraside hâkimiyet sağlamak için, iki kurul mensupları birbirleriyle rekabet edeceklerine, şimdi yapmaya çalıştıkları gibi çözüm önerileri getirselerdi, daha çok hizmet etmiş olurlardı.

“Öngörülen vergi denetim modeli gelişmiş ülkelerdeki örneklere uygun olarak; incelenecek mükelleflerin objektif ölçütlere göre belirlenmesi, başlanan incelemelerin tarafsız olarak yürütülüp sonuçlandırılması, inceleme sırasında mükellef haklarının da göz önünde bulundurulmasını güvence altına almalıdır.”
Gelişmeleri takip eden kamuoyu, bu yazıları yazanların başka bir ülkede yaşadığını zannedebilir. 2010 yılında çıkarılan 6009 sayılı Kanunla, yıllarca hiç dokunulmamış yasal düzenlemeler değiştirilerek,  vergi incelemelerinin planlanması, yürütülmesi ve mükellef haklarının güvence altına alınması noktasında,  vergi denetiminin hukuki çerçevesi, objektifliği ve güvenilirliği sağlanmıştır. Esasında, vergi denetiminde çağ atlanmıştır. Akabinde vergi denetiminin tek çatı altında toplanmasıyla, vergi denetiminin reformu tamamlanmıştır.

“Tüm vergi inceleme elemanlarının yaptığı işin aynı olduğu yanılgısına düşülmemelidir. Elbette yapılan iş genel anlamıyla vergi incelemesidir… çok uluslu şirket nezdinde vergi incelemesi yapmak üzere eğitilmiş bir vergi inceleme elemanına, mahalle marketini inceleme görevi vermek ne kadar irrasyonel bir davranışsa, küçük bir mahalle marketini incelemek üzere mesleğe alınmış bir vergi inceleme elemanına çok uluslu bir şirketi inceleme için gerekli olan eğitim programına tabi tutmakta o derece irrasyonel bir davranış olacaktır.”
Vergi inceleme elemanlarının her türlü incelemeyi yapabilecek gerekli üst düzey eğitim programına tabi tutulmasını bile kendi çıkarları için ayırmaya kalkanların, gerçekte ne kadar irrasyonel düşünce içinde olduklarını ortaya koymaktadır. Kendilerinden başka, diğer vergi inceleme elemanlarını değersiz, küçük gösterme gayreti içine girmeleri ve kullandıkları dil, nasıl kibirle yoğrulduklarını açıkça göstermektedir. Ülkemiz ve milletimizin geleceği için 4.500 vergi inceleme elemanının en üst seviyede eğitim programına tabi tutulmasının savunulması gerekirken; eskinin özlemi içinde, kendilerinden başkasına üst düzey kaliteli eğitim verilmemesini istemek için ne denir kamuoyunun takdirine sunulur. Yeni yapılandırma ile vergi denetiminde ilk defa uzmanlaşma ve amaca odaklanmış bir örgüt tasarımı sağlanmış olup; ayrıca vergi denetiminde risk analizine dayalı ve gelir politikası hedefleriyle uyumlu bir görev anlayışı benimsenmiştir. Vergi Müfettişlerinin işe alınmaları, yetiştirilmeleri ve yükselmelerinde başarı ve performansı teşvik ve ödüllendiren bir anlayış hayata geçirilmiştir.

“Hesap Uzmanlığı ve Maliye Müfettişliği giriş sınavı zorlu yazılı ve sözlü sınavlardan oluşmaktadır …günün birinde yapılan düzenlemeyle kolay bir sınavla girilen bir başka grup vergi inceleme elemanlarıyla vergi müfettişi kadro görev unvanlarına atanmışlardır.”
Birleşmeden önce dört vergi denetim biriminden biri olan Vergi Denetmenliği mesleği kariyer mesleklerden olup;  Kamu Personeli Seçme Sınavında (KPSS) başarılı olmuş, en az 4 yıllık lisans diploması almış, hukuk, iktisat, işletme, Siyasal Bilgiler Fakülteleri ve dengi okullar mezunu olanlar arasından, tekrar yazılı ve sözlü sınava tabi tutularak seçilmekte idi.  Ayrıca;  üç (3) yıl süren yardımcılıktan sonra gireceği yeterlik sınavını verenler ve olumlu sicil alanlar Vergi Denetmeni olarak atanmaktaydı. Vergi Denetmenleri; hesap uzmanları, maliye müfettişleri ve gelirler kontrolörleri gibi, vergi inceleme yetkisini 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 135 inci maddesinden almıştır. Ayrıca; 1936’dan bugüne kadar ülkemizin tamamında, vergi incelemelerinin yüzde 90’nını gerçekleştirmiş olup; verilen teftiş, soruşturma ve diğer görevleri başarıyla en iyi şekilde yapan bir grup olmuştur. Birleşmeden sonra da Vergi Müfettişleri olarak kanundan kaynaklanan yetki ve görevlerini aynı liyakat çerçevesinde başarıyla yapmaya devam etmektedirler. Diğer yandan; reform öncesi Maliye Bakanlığı üst bürokrasisi ve geçmiş sınav komisyonu üyelerinin, bu yazıları yazanların ait olduğu eski kurullardan meslektaşları olduğu hususu göz önüne alındığında, art niyetler konusunda,  yıllardan beri söylenenlerin doğru olduğu tescillenmiştir. Ancak; Vergi Denetmenleri tüm olumsuz ve eşitsiz koşullara karşın kendilerini en iyi şekilde yetiştirmiş olup; sahip oldukları bilgi, birikim ve tecrübelerini kendilerinden sonra gelenlere aktarmıştır. Tüm yurt genelinde yaptıkları işler ve çıkardıkları bilimsel yayınlarla kendilerini kanıtlamışlar ve haklı bir yer edinmişlerdir. Hiç kimseye tepeden kibirle bakmamışlar, halkın içinde yer almışlar, kimseyi küçük örmemişler, başkaları gibi asosyal olmamışlardır.

“Türk vergi ve mali sistemi ile ekonomisine yararlı olacak kalifiye elemanlarda yetiştirilebilmelidir… Ekonominin büyük kısmını oluşturan büyük ölçekli işletmeler nezdinde yapılacak vergi denetimi, ekonomik etkileri bakımından da çok önemli olmaktadır. Örneğin; Türkiye’de yaklaşık 650 bin kurumlar vergisi mükellefi bulunmasına karşın, en büyük 5 bin kurumlar vergisi mükellefinin ödediği kurumlar vergisi, toplam kurumlar vergisi hâsılatının yaklaşık % 99’unu oluşturmaktadır.”
Bu yazıları yazan kişiler ait oldukları eski kurullarının büyük mükellefleri incelediklerini, bu nedenle eğitimlerinin farklı olduğunu, diğer vergi inceleme elemanlarıyla birleştirilmemeleri gerektiğini iddia eder iken; yukarıdaki iç karartıcı tablonun nedeni konusunda açıklama yapamamaktadırlar. Madem ki eskiden; büyük mükellefler sizde, üst yönetim sizde, uygulamaya yön verenler sizde, peki başarı nerede!!!
Bu konuda birkaç örnek vermek gerekir…
- Ülkemizde vergi incelemeleri, 213 Sayılı V.U.K.’nun 135 inci maddesine göre yetkilendirilmiş kamu personeli eliyle yerine getirilmektedir. 13.06.1989 tarihinde Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 3568 sayılı Kanun ile ihdas edilen Yeminli Mali Müşavirlik müessesesi ile vergi denetiminin, kamu görevlileri dışında belirli şartlara haiz kimseler tarafından da yerine getirilebilmesine imkân sağlanmıştır. 3568 sayılı kanun ile sınavsız YMM hakkı,  vergi incelemesine yetkili dört vergi denetim biriminden sadece maliye müfettişlerine, hesap uzmanlarına ve gelirler kontrolörlerine verilmiştir. Vergi Denetmenlerinin bu hakkı gasp edilmiştir.
Bu müessesenin kamu eliyle standartlarının ve şartlarının belirlenmesi, bazı mükellefler için mecburiyetler getirilmesi, beraberinde büyük rant ve kazanç paylaşımını getirmiştir. Yeminli Mali Müşavirlik Müessesesi kuruluş aşamasında art niyetli olarak, objektif esaslara dayanarak tesis edilmemiş olup; hangi yolla olursa olsun mükellef bularak, portföy oluşturma temellerine dayandırılmıştır. Çünkü ne kadar çok mükellef, o kadar çok para demektir. Zira; Yeminli Mali Müşavir ile mükellef arasın da ücret bakımından doğrudan ilişki söz konusudur. Yani; ücretini sözleşme yaptığı mükelleften direk olarak almaktadır. Bu durumda mükellef esas itibariyle müşteri olmaktadır. Neticede ise; iki soruyla karşı karşıya kalınmaktadır.
1-Portföy oluşturmak için mükellefler (daha doğrusu müşteriler) nasıl bulunacaktır?
2-Direk ücretini aldığın, dolayısıyla kaybetme kaygısı taşıdığın mükellefin hesapları nasıl denetlenecektir?
Öncelikle; 13.06.1989 tarihinde Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 3568 sayılı kanun ile sınavsız YMM hakkı,  vergi incelemesine yetkili dört vergi denetim biriminden sadece maliye müfettişlerine, hesap uzmanlarına ve gelirler kontrolörlerine verilmiş olup, vergi denetmenleri bilinçli olarak dışarıda bırakılmıştır.
Kurulların/grupların kamu görevini bırakarak ayrılan mensupları, yine bu kurul/grupların mensuplarının oluşturduğu üst düzey idarecilerden kamu görevini bırakanlar, açık bir şekilde (YMM uygulamalarıyla) kollanmıştır.
Tam tasdik sözleşmesi imzalayan mükelleflerin sayısı 20 binin üzerinde olmasına karşın, Vergi denetim gücünün % 80’nini oluşturan Vergi Denetmenlerinin inceleme yapma yetkisi, bir genelge ile kaldırılmıştır. Böylece, merkezi denetim elemanlığından ayrılarak YMM’lik yapanların, vergi denetmenlerinin karşısına çıkmaları engellenmiştir. Öte yandan;  vergi denetim birimlerinde görev yapanların sayısı ve vergi inceleme oranı dikkate alındığında, söz konusu kişilerin – kurumların denetim dışı kalmasına yol açılmıştır. Böylece “istenilse de denetlenemez” bir mükellef grubu oluşturulmuştur. Dolayısıyla yaklaşık 20 yıldır, Türkiye’nin en büyük mükellefleri inceletilmemiştir.  Diğer taraftan; 3568 Sayılı kanunun yayımladığı yılı izleyen yıllarda, mükelleflerin tam tasdik sözleşmesi yapması için, vergi denetmenlerine belli aktif büyüklüğü olan ve belli ciroyu aşan mükelleflere karşı inceleme baskısı yaptırılmıştır. TÜRMOB ve YMM odalarında ağırlık oluşturulduğundan uzun yıllar  bu kurumların gücü menfaatler doğrultusunda kullanılmaya çalışılmıştır. Yeri geldiğinde ilgili kurumlar, bürokrasi ve siyasi uzantıları işbirliği yapmışlardır.
Asıl sorulması ve araştırılması gerekenler ise hiçbir zaman gündeme getirilmemiştir.
Örneğin;
+Bugüne kadar vergi denetim elemanlığından ayrılıp, Yeminli Mali Müşavirlik yapanların listesi,
+Vergi denetim elemanlığından ayrılıp Yeminli Mali Müşavirlik yapanların portföylerinin dökümü ve portföylerinde yer alan mükelleflerle meslekten ayrılmadan önceki ilişkileri (defter ve vesikalarını inceleyip incelemediği, uzlaşmasına girip girmediği, turne kapsamında değerlendirip değerlendirmediği gibi…),
+Vergi denetim elemanı kökenli olup; büyük şehirlerde defterdar, defterdar yardımcılığı, vergi dairesi başkanlığı, grup müdürlüğü yaparken görevinden ayrılıp YMM ’lik yapanlar, ayrıldıkları makamlarda ne kadar süreyle görev yaptıkları, portföylerinin dökümü ve portföylerinde yer alan mükelleflerle meslekten ayrılmadan önceki ilişkileri (defter ve vesikalarını inceleyip incelemediği, uzlaşmasına girip girmediği, turne kapsamında değerlendirip değerlendirmediği gibi…),
-Bir başka örnek olarak, yazımızın sonunda yer alan gazeteci Güngör URAS’ın 27.05.2005 tarihli “300’ü denetimde 1.200’ü yönetimde” başlıklı makalesini okumak gerekmektedir. Yazının içeriğinde görüleceği üzere; 1945 yılından beri Hesap Uzmanları Kurulu, (yazı tarihi itibariyle) 1.700 hesap uzmanının yetişmesine imkân vermiş, hayattaki 1.500 hesap uzmanının 300’ü kurulda kamu hizmeti yaparken; kalan 1.200 hesap uzmanının azı kamuda, çoğu özel sektör kuruluşlarında üst yönetici olarak görev yapmaktadır. Tablo açık,  başka bir şey demek gerekir mi?

“Alt kademeden üst kademeye yükselmelerde, alt kademede gösterilen üstün başarı yeterli görülmemeli, yükselme üst kademeye hazırlık mahiyetinde belirli bir eğitim programı sonrası yapılacak yükselme sınavında başarılı olma koşuluna bağlanmalıdır.”
Doğrudur. Eskiden olduğu gibi, doğru dürüst inceleme bile yapmadan sorumlu makamlara atanmamalıdır. Performans, gireceği sınavların neticesi, belli kıdem dikkate alınarak kişiler üst kademelere yükselmelidir. Ayrıca, denetim elemanlarının tamamı ülkemizin gerekli görülen her yerinde ayrımsız görev yaparak, her türlü boyutta incelemeler gerçekleştirmek suretiyle mutfakta yetişmeli, halkını tanımalıdır. Akabinde kendini kanıtlayan yükselmelidir. Gerçek eğitim ve yetişme budur. Böylece başta kimseye tepeden kibirle bakmamayı öğrenir. Bakın nasıl işler düzeliyor hep birlikte görürüz. İşte size gelişmiş ülke standartları.
 Öngörülen model mi arıyorsunuz?
-Yapılan reformu bir adım daha ileri götürerek A, B, C, Ç şeklindeki grup ayrımı kaldırılmalıdır.
-Mesleğe girişte yapılan özel yarışma sınavı sonucu kazananlar için, ayrım kaldırılarak tek bir eğitime alınmalıdır.
- Vergi Müfettişleri, ülkemizin gerekli görülen yerlerinde kurulacak grup başkanlıklarında çalıştırılmalıdır. (Rotasyon uygulanması halinde, ayrımsız herkes yer değiştirmeye tabi olmalıdır.)
- Performans, belirlenecek diğer kriterler ve yapılacak sınavlarda başarılı olanların Uzman vergi Müfettişi olarak atanması sağlanmalıdır.
- Grup Başkanlıklarında yeteri kadar Vergi Müfettiş Yardımcısı, Vergi Müfettişi ve Uzman Vergi Müfettişi olmalıdır. Küçük, orta, büyük ölçekli mükellefler, organize vergi kaçakçılığı ile mücadele, örtülü sermaye, transfer fiyatlandırması ve yurt dışı kazançlara ilişkin incelemeler bu grup başkanlıklarda yapılmalıdır. Turne programlarına ağırlık verilmelidir.
- Hali hazırda görev yapan Vergi Müfettişlerinden (isteklilerden), belli kıdemde olanların, yapılacak özel bir sınav sonucu başarı gösterenlerin Uzman Vergi Müfettişi olarak atanmaları sağlanmalıdır.  (Eğitimlerinin üst düzey olduğunu iddia edenler için kendilerini gösterme fırsatı)
NOT:  Vergi denetim birimlerinde görev yapan, yukarıda belirtilen istismar konularından uzak duran, sadece işini tam ve layıkıyla yapmaya çalışan, sorumluluk sahibi, dürüst, vicdan sahibi kökeni ne olursa olsun vergi denetim elemanlarını tenzih ederiz.

Aykut GÜLEÇ
Vergi Müfettişleri Derneği
Genel Başkanı

26 Nisan 2012 Perşembe

SINAVA GİREN MÜFETTİŞ ADAYLARININ İTİRAZI HATAYI ORTAYA ÇIKARDI



Hüseyin Özay'ın haberi
SINAVA GİREN MÜFETTİŞ ADAYLARININ İTİRAZI HATAYI ORTAYA ÇIKARDI

Maliye, 400 müfettiş yardımcısı alımı için açılan sınavda, 30 adayın kağıdını okumayı unuttu. Ancak sonra bu hatadan dönüldü. Okunmayan kağıtlar değerlendirmeye alınınca 4 aday daha sınavı kazandı.

Dört denetim biriminin tek çatı altında toplanmasıyla oluşan Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nın, 400 müfettiş yardımcısı alımı için açılan sınavda, yaklaşık 30 adayın sınav kağıdını okumayı unuttuğu ortaya çıktı. Maliye Bakanlığı’nın tarihi unutkanlığının hikayesi şöyle:
Hesap Uzmanları, Maliye Müfettişleri, Maliye Kontrolleri ve Vergi Denetmenleri’ni tek çatı altında toplayan Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı, 400 müfettiş yardımcısı alımı için sınav açtı.
KPSS’den 80’in üzerinde puan alan adayların kabul edildiği sınava, yaklaşık bin 700 kişi başvuruda bulundu. Başvuranların yaklaşık 700’ü fiili olarak sınava girmedi.
Bin kişinin katıldığı sınavın ise hesap uzmanları ve Maliye müfettişlerinin geleneğinde olduğu gibi ‘klasik yöntemle’ yapılması kararlaştırıldı. Yani sınav test olarak yapılmadı.
Yaklaşık bin adayın sınav sonuçları ise kurulun görevlendirdiği vergi müfettişleri tarafından okundu.
İsimler kapatılarak okunuyor
Maliye, sınavı hem kazananları hem de kaybedenleri internet üzerinde ilan etti. Sınavı kazanamadıkları açıklanan bazı adaylar sınava itiraz etti. İtirazlar üzerine yapılan değerlendirmede, yaklaşık 30 adayın sınav kağıdının ‘karışıklık’ nedeniyle okunmadığı tespit edildi.
Okunmayan 30 sınav kağıdı yeniden değerlendirildi. Ve 30 adayın 4’ünün sınavı kazandığı belirlendi. Söz konusu adaylar da, sözlü sınavına davet edildi. Böylece, Maliye denetim elamanları tarihi bir unutkanlığı düzeltmiş oldular.
Maliye Bakanlığı yetkilileri, sınavda tek bir adayın hakkının yenmediğini belirterek, sınav kağıtlarını okuyan müfettişlerin kağıtları ‘isimleri kapatarak’ okuduğunu bildirdiler.
Star
Haber Kaynağı : Haber7.com