12 Haziran 2012 Salı

İddialar / Cevaplar

A B C Ç

Bazı süreli yayınlarda eskinin özlemi içindeki kökten kurulcuların, 646 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen ve vergi denetiminde çığır açan, bürokratik oligarşiyi ciddi şekilde kıran büyük reforma karşı makaleler yazdıkları görülmektedir. Bu yazıları yazan kişilerin, etkin ve iyi işleyen bir vergi siteminin temel unsurlarının nasıl olması gerektiği yönündeki önerilerini aktarmalarından önce, yapmaları gereken ilk iş; milletimizden, Maliye Bakanlığı personelinden ve kamuoyundan özür dileme erdemliliğini göstermeleridir. Zira;  maliye bakanlığını kendi mülkü gibi görmeleri, tüm üst ve orta yönetim kademesini ele geçirip kurdukları çağdışı kast sistemiyle sayesinde diğer tüm personel üzerinde baskı yaratmaları, bulundukları makamları kendi kurulun menfaatleri doğrultusunda kullanmaları, hakkını aramak isteyenleri, rotasyonla (yer değiştirme)  sindirip süründürmeleri, kibir içinde mütevazılıkten uzak zırhlar oluşturarak imtiyazlar içinde bakanlıkta bürokratik oligarşi oluşturmaları, siyasi iradelerce vergi idaresi ve denetim sisteminde yapılmak istenen reformlara direnmeleri,  bugüne kadar geçmişte yapılabilen 30 kadar vergi reformunun başarısız olmasında tüm üst yönetim kadrolarında eski kurullarındaki meslektaşlarının olmaları yeterli nedenleri oluşturmaktadır. Dolayısıyla; daha bir yılını bile doldurmamış yeni reformu eleştirmeden önce iyi düşünmeleri önerilir.
Söz konusu yazılarda reform hakkında eleştiri yapılırken; esasında arka planda eski düzenin özlemi içinde olunduğu çok açık şekilde görülmektedir. Ancak; yine de reform karşıtı iddialara karşı cevap verme mecburiyeti doğmaktadır. Bazı iddialar ve karşı cevaplara aşağıda yer verilmiştir:

“Yapılandırmaya gidilirken, mevcut yapının iyi yönleri göz ardı edilmiş, eğitime ve bilgi birikimine, yetişmiş insan gücüne gereken önem atfedilmemiş, deneyimlerinden yararlanılmalıdır.”
Reform karşıtı kişilerin çok övündükleri (!) bilgi, birikim ve tecrübelerini yeni oluşumun başarısı için kullanmaları yerine, hala eski unvanlarını kullanmadaki ısrarları gerçek niyetlerini esasen ortaya koymaktadır.

“Bir kısım vergi inceleme elemanları beklentilerinin üzerinde ödüllendirilirken, asıl ödüllendirilmesi gerekenlere hak ettikleri verilmemiştir.”
Öncelikle bu bir ödüllendirme değil, Vergi Denetmeni kökenli Vergi Müfettişlerinin yıllardır gasp edilen haklarının tamamlanmasıdır. Birleşmeden önce Vergi Denetmenleri vergi incelemelerinin yüzde 90’ını gerçekleştirmekte ve toplam vergi denetim gücünün yüzde 80’ini oluşturmasına karşın; özlük ve sosyal haklar bakımından diğer vergi inceleme elemanlarından bilinçli olarak geri bırakılmıştır. Yapılan reformla birlikte bu haksız durum ve eşitsizlik ortadan kaldırılmıştır.

“Dört bin beş yüzü aşkın merkez personelinden oluşan, aynı statüye sahip, yönetilmesi son derece zor bir kurul oluşturulmuştur.”
Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının Kuruluşuna Dair Kanun Hükmünde Kararname ile Maliye Bakanlığı bünyesinde Vergi Denetim Kurulu kurularak, vergi denetiminde çok başlılık ve dağınıklık ortadan kaldırılmıştır. Yapılan düzenleme bu bakımdan tarihi öneme sahip olup, yapısal reform niteliğini taşımaktadır. 646 sayılı KHK ile vergi denetimine ilişkin getirilen yeni düzenleme toplam kalite yönetimini uygulama imkânı vermeyen, çağdışı bürokratik kast sistemi yıkmıştır.Yapılan düzenleme ile; vergi incelemeleri ile görevli birim Bakanlık içinde en üst düzeyde teşkilatlandırılmış güçlü bir örgüt yapısı kurulmuştur. Vergi incelemeleri ile yetkili olanlar tek unvanda (Vergi Müfettişi) birleştirilerek güçlü tek bir kurumsal kimlik oluşturulmuştur.

“Türkiye’nin yakın geçmişinde kamu harcamalarının borçlanma ile finanse edildiği dönemlerin acı tecrübesinin izleri insanların hafızasında hala tazeliğini korumaktadır. Eski acı tecrübeleri tekrar yaşamamak için kamu harcamalarının sağlıklı gelir kaynağı olan vergilerle finanse edilmesi gerektiği kuşkusuzdur … vergi gelirlerinin artmasında vergi denetiminin etkinliği daha da önem kazanmaktadır.”
Keşke ülkemizin yaşadığı kriz yıllarında bu öneriler getirilseydi. Zira eski acı tecrübeleri tekrar tekrar yaşadığımız yıllarda, Maliye Bakanlığı üst bürokrasisine reform karşıtı yazılar yazan kişilerin ait olduğu eski kurullarından meslektaşları hâkim idi.  Bürokraside hâkimiyet sağlamak için, iki kurul mensupları birbirleriyle rekabet edeceklerine, şimdi yapmaya çalıştıkları gibi çözüm önerileri getirselerdi, daha çok hizmet etmiş olurlardı.

“Öngörülen vergi denetim modeli gelişmiş ülkelerdeki örneklere uygun olarak; incelenecek mükelleflerin objektif ölçütlere göre belirlenmesi, başlanan incelemelerin tarafsız olarak yürütülüp sonuçlandırılması, inceleme sırasında mükellef haklarının da göz önünde bulundurulmasını güvence altına almalıdır.”
Gelişmeleri takip eden kamuoyu, bu yazıları yazanların başka bir ülkede yaşadığını zannedebilir. 2010 yılında çıkarılan 6009 sayılı Kanunla, yıllarca hiç dokunulmamış yasal düzenlemeler değiştirilerek,  vergi incelemelerinin planlanması, yürütülmesi ve mükellef haklarının güvence altına alınması noktasında,  vergi denetiminin hukuki çerçevesi, objektifliği ve güvenilirliği sağlanmıştır. Esasında, vergi denetiminde çağ atlanmıştır. Akabinde vergi denetiminin tek çatı altında toplanmasıyla, vergi denetiminin reformu tamamlanmıştır.

“Tüm vergi inceleme elemanlarının yaptığı işin aynı olduğu yanılgısına düşülmemelidir. Elbette yapılan iş genel anlamıyla vergi incelemesidir… çok uluslu şirket nezdinde vergi incelemesi yapmak üzere eğitilmiş bir vergi inceleme elemanına, mahalle marketini inceleme görevi vermek ne kadar irrasyonel bir davranışsa, küçük bir mahalle marketini incelemek üzere mesleğe alınmış bir vergi inceleme elemanına çok uluslu bir şirketi inceleme için gerekli olan eğitim programına tabi tutmakta o derece irrasyonel bir davranış olacaktır.”
Vergi inceleme elemanlarının her türlü incelemeyi yapabilecek gerekli üst düzey eğitim programına tabi tutulmasını bile kendi çıkarları için ayırmaya kalkanların, gerçekte ne kadar irrasyonel düşünce içinde olduklarını ortaya koymaktadır. Kendilerinden başka, diğer vergi inceleme elemanlarını değersiz, küçük gösterme gayreti içine girmeleri ve kullandıkları dil, nasıl kibirle yoğrulduklarını açıkça göstermektedir. Ülkemiz ve milletimizin geleceği için 4.500 vergi inceleme elemanının en üst seviyede eğitim programına tabi tutulmasının savunulması gerekirken; eskinin özlemi içinde, kendilerinden başkasına üst düzey kaliteli eğitim verilmemesini istemek için ne denir kamuoyunun takdirine sunulur. Yeni yapılandırma ile vergi denetiminde ilk defa uzmanlaşma ve amaca odaklanmış bir örgüt tasarımı sağlanmış olup; ayrıca vergi denetiminde risk analizine dayalı ve gelir politikası hedefleriyle uyumlu bir görev anlayışı benimsenmiştir. Vergi Müfettişlerinin işe alınmaları, yetiştirilmeleri ve yükselmelerinde başarı ve performansı teşvik ve ödüllendiren bir anlayış hayata geçirilmiştir.

“Hesap Uzmanlığı ve Maliye Müfettişliği giriş sınavı zorlu yazılı ve sözlü sınavlardan oluşmaktadır …günün birinde yapılan düzenlemeyle kolay bir sınavla girilen bir başka grup vergi inceleme elemanlarıyla vergi müfettişi kadro görev unvanlarına atanmışlardır.”
Birleşmeden önce dört vergi denetim biriminden biri olan Vergi Denetmenliği mesleği kariyer mesleklerden olup;  Kamu Personeli Seçme Sınavında (KPSS) başarılı olmuş, en az 4 yıllık lisans diploması almış, hukuk, iktisat, işletme, Siyasal Bilgiler Fakülteleri ve dengi okullar mezunu olanlar arasından, tekrar yazılı ve sözlü sınava tabi tutularak seçilmekte idi.  Ayrıca;  üç (3) yıl süren yardımcılıktan sonra gireceği yeterlik sınavını verenler ve olumlu sicil alanlar Vergi Denetmeni olarak atanmaktaydı. Vergi Denetmenleri; hesap uzmanları, maliye müfettişleri ve gelirler kontrolörleri gibi, vergi inceleme yetkisini 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 135 inci maddesinden almıştır. Ayrıca; 1936’dan bugüne kadar ülkemizin tamamında, vergi incelemelerinin yüzde 90’nını gerçekleştirmiş olup; verilen teftiş, soruşturma ve diğer görevleri başarıyla en iyi şekilde yapan bir grup olmuştur. Birleşmeden sonra da Vergi Müfettişleri olarak kanundan kaynaklanan yetki ve görevlerini aynı liyakat çerçevesinde başarıyla yapmaya devam etmektedirler. Diğer yandan; reform öncesi Maliye Bakanlığı üst bürokrasisi ve geçmiş sınav komisyonu üyelerinin, bu yazıları yazanların ait olduğu eski kurullardan meslektaşları olduğu hususu göz önüne alındığında, art niyetler konusunda,  yıllardan beri söylenenlerin doğru olduğu tescillenmiştir. Ancak; Vergi Denetmenleri tüm olumsuz ve eşitsiz koşullara karşın kendilerini en iyi şekilde yetiştirmiş olup; sahip oldukları bilgi, birikim ve tecrübelerini kendilerinden sonra gelenlere aktarmıştır. Tüm yurt genelinde yaptıkları işler ve çıkardıkları bilimsel yayınlarla kendilerini kanıtlamışlar ve haklı bir yer edinmişlerdir. Hiç kimseye tepeden kibirle bakmamışlar, halkın içinde yer almışlar, kimseyi küçük örmemişler, başkaları gibi asosyal olmamışlardır.

“Türk vergi ve mali sistemi ile ekonomisine yararlı olacak kalifiye elemanlarda yetiştirilebilmelidir… Ekonominin büyük kısmını oluşturan büyük ölçekli işletmeler nezdinde yapılacak vergi denetimi, ekonomik etkileri bakımından da çok önemli olmaktadır. Örneğin; Türkiye’de yaklaşık 650 bin kurumlar vergisi mükellefi bulunmasına karşın, en büyük 5 bin kurumlar vergisi mükellefinin ödediği kurumlar vergisi, toplam kurumlar vergisi hâsılatının yaklaşık % 99’unu oluşturmaktadır.”
Bu yazıları yazan kişiler ait oldukları eski kurullarının büyük mükellefleri incelediklerini, bu nedenle eğitimlerinin farklı olduğunu, diğer vergi inceleme elemanlarıyla birleştirilmemeleri gerektiğini iddia eder iken; yukarıdaki iç karartıcı tablonun nedeni konusunda açıklama yapamamaktadırlar. Madem ki eskiden; büyük mükellefler sizde, üst yönetim sizde, uygulamaya yön verenler sizde, peki başarı nerede!!!
Bu konuda birkaç örnek vermek gerekir…
- Ülkemizde vergi incelemeleri, 213 Sayılı V.U.K.’nun 135 inci maddesine göre yetkilendirilmiş kamu personeli eliyle yerine getirilmektedir. 13.06.1989 tarihinde Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 3568 sayılı Kanun ile ihdas edilen Yeminli Mali Müşavirlik müessesesi ile vergi denetiminin, kamu görevlileri dışında belirli şartlara haiz kimseler tarafından da yerine getirilebilmesine imkân sağlanmıştır. 3568 sayılı kanun ile sınavsız YMM hakkı,  vergi incelemesine yetkili dört vergi denetim biriminden sadece maliye müfettişlerine, hesap uzmanlarına ve gelirler kontrolörlerine verilmiştir. Vergi Denetmenlerinin bu hakkı gasp edilmiştir.
Bu müessesenin kamu eliyle standartlarının ve şartlarının belirlenmesi, bazı mükellefler için mecburiyetler getirilmesi, beraberinde büyük rant ve kazanç paylaşımını getirmiştir. Yeminli Mali Müşavirlik Müessesesi kuruluş aşamasında art niyetli olarak, objektif esaslara dayanarak tesis edilmemiş olup; hangi yolla olursa olsun mükellef bularak, portföy oluşturma temellerine dayandırılmıştır. Çünkü ne kadar çok mükellef, o kadar çok para demektir. Zira; Yeminli Mali Müşavir ile mükellef arasın da ücret bakımından doğrudan ilişki söz konusudur. Yani; ücretini sözleşme yaptığı mükelleften direk olarak almaktadır. Bu durumda mükellef esas itibariyle müşteri olmaktadır. Neticede ise; iki soruyla karşı karşıya kalınmaktadır.
1-Portföy oluşturmak için mükellefler (daha doğrusu müşteriler) nasıl bulunacaktır?
2-Direk ücretini aldığın, dolayısıyla kaybetme kaygısı taşıdığın mükellefin hesapları nasıl denetlenecektir?
Öncelikle; 13.06.1989 tarihinde Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 3568 sayılı kanun ile sınavsız YMM hakkı,  vergi incelemesine yetkili dört vergi denetim biriminden sadece maliye müfettişlerine, hesap uzmanlarına ve gelirler kontrolörlerine verilmiş olup, vergi denetmenleri bilinçli olarak dışarıda bırakılmıştır.
Kurulların/grupların kamu görevini bırakarak ayrılan mensupları, yine bu kurul/grupların mensuplarının oluşturduğu üst düzey idarecilerden kamu görevini bırakanlar, açık bir şekilde (YMM uygulamalarıyla) kollanmıştır.
Tam tasdik sözleşmesi imzalayan mükelleflerin sayısı 20 binin üzerinde olmasına karşın, Vergi denetim gücünün % 80’nini oluşturan Vergi Denetmenlerinin inceleme yapma yetkisi, bir genelge ile kaldırılmıştır. Böylece, merkezi denetim elemanlığından ayrılarak YMM’lik yapanların, vergi denetmenlerinin karşısına çıkmaları engellenmiştir. Öte yandan;  vergi denetim birimlerinde görev yapanların sayısı ve vergi inceleme oranı dikkate alındığında, söz konusu kişilerin – kurumların denetim dışı kalmasına yol açılmıştır. Böylece “istenilse de denetlenemez” bir mükellef grubu oluşturulmuştur. Dolayısıyla yaklaşık 20 yıldır, Türkiye’nin en büyük mükellefleri inceletilmemiştir.  Diğer taraftan; 3568 Sayılı kanunun yayımladığı yılı izleyen yıllarda, mükelleflerin tam tasdik sözleşmesi yapması için, vergi denetmenlerine belli aktif büyüklüğü olan ve belli ciroyu aşan mükelleflere karşı inceleme baskısı yaptırılmıştır. TÜRMOB ve YMM odalarında ağırlık oluşturulduğundan uzun yıllar  bu kurumların gücü menfaatler doğrultusunda kullanılmaya çalışılmıştır. Yeri geldiğinde ilgili kurumlar, bürokrasi ve siyasi uzantıları işbirliği yapmışlardır.
Asıl sorulması ve araştırılması gerekenler ise hiçbir zaman gündeme getirilmemiştir.
Örneğin;
+Bugüne kadar vergi denetim elemanlığından ayrılıp, Yeminli Mali Müşavirlik yapanların listesi,
+Vergi denetim elemanlığından ayrılıp Yeminli Mali Müşavirlik yapanların portföylerinin dökümü ve portföylerinde yer alan mükelleflerle meslekten ayrılmadan önceki ilişkileri (defter ve vesikalarını inceleyip incelemediği, uzlaşmasına girip girmediği, turne kapsamında değerlendirip değerlendirmediği gibi…),
+Vergi denetim elemanı kökenli olup; büyük şehirlerde defterdar, defterdar yardımcılığı, vergi dairesi başkanlığı, grup müdürlüğü yaparken görevinden ayrılıp YMM ’lik yapanlar, ayrıldıkları makamlarda ne kadar süreyle görev yaptıkları, portföylerinin dökümü ve portföylerinde yer alan mükelleflerle meslekten ayrılmadan önceki ilişkileri (defter ve vesikalarını inceleyip incelemediği, uzlaşmasına girip girmediği, turne kapsamında değerlendirip değerlendirmediği gibi…),
-Bir başka örnek olarak, yazımızın sonunda yer alan gazeteci Güngör URAS’ın 27.05.2005 tarihli “300’ü denetimde 1.200’ü yönetimde” başlıklı makalesini okumak gerekmektedir. Yazının içeriğinde görüleceği üzere; 1945 yılından beri Hesap Uzmanları Kurulu, (yazı tarihi itibariyle) 1.700 hesap uzmanının yetişmesine imkân vermiş, hayattaki 1.500 hesap uzmanının 300’ü kurulda kamu hizmeti yaparken; kalan 1.200 hesap uzmanının azı kamuda, çoğu özel sektör kuruluşlarında üst yönetici olarak görev yapmaktadır. Tablo açık,  başka bir şey demek gerekir mi?

“Alt kademeden üst kademeye yükselmelerde, alt kademede gösterilen üstün başarı yeterli görülmemeli, yükselme üst kademeye hazırlık mahiyetinde belirli bir eğitim programı sonrası yapılacak yükselme sınavında başarılı olma koşuluna bağlanmalıdır.”
Doğrudur. Eskiden olduğu gibi, doğru dürüst inceleme bile yapmadan sorumlu makamlara atanmamalıdır. Performans, gireceği sınavların neticesi, belli kıdem dikkate alınarak kişiler üst kademelere yükselmelidir. Ayrıca, denetim elemanlarının tamamı ülkemizin gerekli görülen her yerinde ayrımsız görev yaparak, her türlü boyutta incelemeler gerçekleştirmek suretiyle mutfakta yetişmeli, halkını tanımalıdır. Akabinde kendini kanıtlayan yükselmelidir. Gerçek eğitim ve yetişme budur. Böylece başta kimseye tepeden kibirle bakmamayı öğrenir. Bakın nasıl işler düzeliyor hep birlikte görürüz. İşte size gelişmiş ülke standartları.
 Öngörülen model mi arıyorsunuz?
-Yapılan reformu bir adım daha ileri götürerek A, B, C, Ç şeklindeki grup ayrımı kaldırılmalıdır.
-Mesleğe girişte yapılan özel yarışma sınavı sonucu kazananlar için, ayrım kaldırılarak tek bir eğitime alınmalıdır.
- Vergi Müfettişleri, ülkemizin gerekli görülen yerlerinde kurulacak grup başkanlıklarında çalıştırılmalıdır. (Rotasyon uygulanması halinde, ayrımsız herkes yer değiştirmeye tabi olmalıdır.)
- Performans, belirlenecek diğer kriterler ve yapılacak sınavlarda başarılı olanların Uzman vergi Müfettişi olarak atanması sağlanmalıdır.
- Grup Başkanlıklarında yeteri kadar Vergi Müfettiş Yardımcısı, Vergi Müfettişi ve Uzman Vergi Müfettişi olmalıdır. Küçük, orta, büyük ölçekli mükellefler, organize vergi kaçakçılığı ile mücadele, örtülü sermaye, transfer fiyatlandırması ve yurt dışı kazançlara ilişkin incelemeler bu grup başkanlıklarda yapılmalıdır. Turne programlarına ağırlık verilmelidir.
- Hali hazırda görev yapan Vergi Müfettişlerinden (isteklilerden), belli kıdemde olanların, yapılacak özel bir sınav sonucu başarı gösterenlerin Uzman Vergi Müfettişi olarak atanmaları sağlanmalıdır.  (Eğitimlerinin üst düzey olduğunu iddia edenler için kendilerini gösterme fırsatı)
NOT:  Vergi denetim birimlerinde görev yapan, yukarıda belirtilen istismar konularından uzak duran, sadece işini tam ve layıkıyla yapmaya çalışan, sorumluluk sahibi, dürüst, vicdan sahibi kökeni ne olursa olsun vergi denetim elemanlarını tenzih ederiz.

Aykut GÜLEÇ
Vergi Müfettişleri Derneği
Genel Başkanı