30 Aralık 2016 Cuma

Garcia'ya Götürülecek Mektup


1904 Rus-Japon Harbi öncesiydi.Amerikan gazetelerinin birinde
 "Garcia'ya Götürülecek Mektup" 
başlıklı bir yazı çıktı. Yazar tanınmamış bir muhabirdi. Fakat bu kısa yazının anlattığı gerçekler, yüzlerce kitapla anlatılanlardan daha derin, daha özlü idi. Yazı tesadüfen Çarlık Rusyası'nın Demiryolları Nazırı'nın eline geçti. Nazır, bütün memurlarının bu yazının kopyasını yanlarında taşımasını emretti. O sırada Rus-Japon Savaşı başladı. Japonlar esir ettikleri Rus demiryolları mensuplarının hepsinin üzerinde bu yazıyı görerek meraka düştü. Japon Maarif Nezareti bu yazıyı inceledikten sonra birer nüshasını bütün Japon yurttaşlarının okuyup yanlarında taşımalarını emretti. Yazı şimdi Birleşik Amerika'da, bütün kara ve deniz kuvvetleri mensuplarına ve izcilere verilmektedir. Bu bir gelenek olmuştur. Neticede, dünyanın en çok okunan makalesi durumundadır.
      Amerika Kurtuluş Savaşı'nın bir safhasında İspanya sömürge ordusunu tecrit edebilmek için Kübalı General Garcia'nın ordusuna talimat göndermek gerekiyordu. Cumhurbaşkanı Mc Kinley General Garcia'ya bir mektup yazdı. Mektubun süratle yerine ulaşması gerekiyordu. Başkomutanlık Karargâhında Garcia hakkında hiçbir bilgi yoktu. Neredeydi? Nasıl gidilirdi? Bütün bunlar birer meçhûldü.
   Mektubu götürmek için Teğmen Rowan görevlendirildi. Teğmen mektubu aldı, torbasına koyup gitti. Birkaç hafta sonra vazifesini ifa etmiş olarak döndü ve tekmilini verdi: Garcia talimata uyacaktı.
       Teğmen Rowan mektubu alınca, "Bu Garcia da kim? Nerede bulunur? Oraya nasıl gidilir? Atla mı, trenle mi? Harcırahımı kim verecek? Arkadaşım Thomas ata daha iyi biner, onu gönderseniz daha iyi olmaz mı? Babam felçli, eşim biraz rahatsız, bu hafta izin sırası bendeydi. vs." demedi. Hiçbir bahaneye sığınmadı.
       Burada anlatılmak istenen, Teğmen Rowan'ın dört gün sonra Küba kıyılarına ulaşmasının, ormanlara dalarak üç haftalık bir seyahati yaya olarak tamamlamasının, dağlarda ve ormanlarda Garcia'yı aramasının hikâyesi değildir. Anlatılmak istenen husus, bu şahsın karakterinin her okula örnek insan olarak tanıtılmasının mecburiyetidir. Dünyanın her yerinde, Allah'ın her günü, milyonlarca yöneticinin Garcia'ya gönderilecek mektubu vardır. Öte yandan, gençlerin muhtaç oldukları yegâne şey sadece bir dizi teorik bilgi değildir. Kendilerinden istenen vazifeleri kendi iradeleriyle sonuçlandırma idrakine ve eğitimine de sahip olmalarıdır. Toplumların bugün en çok muhtaç olduğu şey belki de budur.
     Hizmette fertlerin ilgisizliği ve bilgisizliği toplumları ve milletleri felç eder. Hizmetin çarkı dönerken, çarkın her dişlisinin her defasında yeni baştan bilenmesi için vakit yoktur. Öte yandan hizmet devamlı akmaktadır ve sürekli işlerlik içinde olmak zorundadır. Çarkın dişleri kendi işlerini hiçbir sebeple durdurmaya yetkili değildir. Bu takdirde hizmet durur.
     Bir defasında bir yönetici çok meşgûlken odasına giren memurlarından biri, "Efendim! Beraber çalıştığım arkadaşlarımdan birini terfi ettirdiniz. Yaş ve kıdem bakımından aramızda hiçbir fark yok. Tahsil seviyemiz de aynı. O benden daha yakışıklı da değil. Niçin beni hâlâ terfi ettirmiyorsunuz?" der. Yönetici umursamaz bir edayla mırıldanır,
- Sokakta gürültü var. Duyuyor musun? Nedir acaba?
- Gidip sorayım efendim, diye memur can sıkıntısı ile cevap verir. Biraz sonra döner,
- Bir arabaymış efendim.
- Yükü neymiş?
- Gidip bakayım efendim. Biraz sonra döner,
- Arabanın yükü bir sürü çuvalmış efendim.
- Çuvallarda ne varmış?
- Gidip bakayım efendim, deyip biraz sonra döner,
- Çuvallarda çimento varmış efendim.
- Nereye gidiyormuş bu araba?
- Gidip bakayım efendim, der. Biraz sonra dönüp cevap verir,
- "X ve Y" inşaat şirketinin şantiyesine gidiyormuş efendim.
- Çok güzel. Şimdi bana terfi eden arkadaşını çağırır mısın lütfen? Hani, haksız yere terfi ettiğini düşündüğün arkadaşını!
Diğer memur gelir. Yönetici yine mırıldanır,
- Sokakta birtakım gürültüler var. Nedir acaba?
- Gidip bakayım efendim.
Döndüğü zaman şu cevabı verir,
- Kırk çuval Portland çimentosu yüklü araba. Çimentoların menşei New Orleans. "X ve Y" inşaat şirketinin merkez şantiyesine gidiyormuş. Uluslararası ulaşıma ait bir kamyon çuvalları istasyondan almış. Çuvallardan biri patladığı için, şimdi bunu değiştirmeye çalışıyorlar.
     Bu iki örnekten birtakım sonuçlar çıkarmak için birtakım yorumlar yapmaya gerek yok. Dünyayı dolduran özel müesseselerle resmi dairelerdeki bütün memurları düşman etmeye de hiç gerek yok. Bunlar belirli bir tahsil devresinden sonra bir masanın başına kurularak hiçbir iş yapmadan, devlet baba hesabına geçinip gitmeyi meşrû bir hak saymakla zaten meşrûolmayan bir iş yapmış olmuyorlar mı? Sabahtan akşama kadar sigara tüttürmek, çay-kahve içmek, vergi yoluyla kendilerini besleyen halkı hırpalamak, bir alışkanlık uğruna en basit işlemleri bile karmakarışık etmek, insanları baştan savmak, masadan masaya dolaştırmak, "bugün git yarın gel" demek. Ay sonunda alacakları para karşılığında yaptıkları iş bu ise eğer, hiç kusura bakmasınlar, milletin parası onlara asla helâl olmayacaktır.
     Klemanso'nun meşhur sözü ne kadar güzel, "Bakanlık geç gelenlerle erken gidenlerin karşılaştığı yerdir." 
demiş. Bakanlığı süresince de tuhaf vakalara şahit olmuş ki, birçok veciz sözler söylemiş. 1906 yılında bir gün aklına esip, emrindeki memurların durumunu şöyle bir yakından görmek istemiş. Odalardan birine girmiş, kimse yok. İkincisine girmiş, bomboş. Üçüncü odada bir memur varmış ama o da uyuyormuş. Yanında bulunan daire müdürüne dönerek, "Sakın uyandırmayın, yoksa o da o da çekip gider." demiş.
İnsanlığın Garcia'ya mektup götürecek teğmenlere çok ihtiyacı var

28 Haziran 2016 Salı

Bürokratik oligarşiye bayrak açtı

5 bin üyeli Vergi Müfettişleri Derneği’nin Başkanı Kemal Keskin sert konuştu: “Maliye’de kast sistemini sürdürmek isteyenler var. “Az olalım değerli olalım” düşüncesiyle hareket ediyorlar. Cumhurbaşkanı tarafından kurulan Vergi Denetim Kurulu Türkiye’de bürokratik oligarşiye karşı alınmış en büyük kaledir. Ancak bunun başarısız olması için çalışan oligarklar var.”413
Türkiye'de görevli 10 bin vergi müfettişinden 5 bininin üye olduğu Vergi Müfettişleri Derneği Başkanı Kemal Serkan Keskin, “Cumhurbaşkanı Erdoğan Vergi Denetim Kurulu'nu kurarken birçok engellemeyle karşılaşmıştı. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı bu engellemelere rağmen kurulu hayata geçirdi. Vergi Denetim Kurulu, Türkiye Cumhuriyeti tarihi içinde Mali Sistemdeki bürokratik oligarşiye karşı alınmış en önemli kaledir. Ancak siyasi iradeye rağmen VDK'nın başarısız olmasını sağlayamaya çalışan oligarklar var. Maliyedeki kast sistemini ve eşitsizliği sürdürmek için ellerinden geleni yapıyorlar” dedi.

VDK'DA BÜYÜK AYRIMCILIK
Keskin, “Bürokratik oligarklar” olarak nitelendirdiği kesim tarafından vergi müfettişlerine çok büyük haksızlıklar uygulandığını vurgulayarak şöyle konuştu: “Vergi Denetim Kurulu'nda bazı müfettişlere uygulanan rotasyon eşit değil. Aynı kurumda aynı işi yapan vergi müfettişlerinin eşitliğini engelleyen en önemli ayrımcılık rotasyon uygulamasında gerçekleşiyor. A, B, C, Ç her gruptaki müfettişlere uygulanması gereken rotasyon sadece A grubuna uygulanıyor. Üstelik bu rotasyon yönetmeliklerini hayatında ev toplamamış, valiz toplamamış, çocuğunun okulunu değiştirmek zorunda kalmamış, rotasyon görmemiş müfettişler yazıyor. Sadece A Grubu müfettişler rotasyona tabi tutuluyor. Mevzuatta böyle bir eşitsizlik ön görülmediği halde çok büyük bir haksızlık var”.

Müfettişler kurumdan uzaklaştırılıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın müfettiş sayısının çoğaltılması gerektiği yönündeki açıklamasına rağmen bunun engellenmek istenmesi olduğunu söyleyen Keskin, “Ancak bir kesim 'az olalım değerli olalım' mantığına sahip. Alınan birçok vergi müfettişi arkadaşımız yapılan birtakım sınav ve uygulamalarla kurumdan uzaklaştırılıyor. 1000'den fazla müfettiş yardımcısı şu an kurumla davalık duruma geldi” ifadelerini kullandı.
alıntı:http://www.yenisafak.com/ekonomi/burokratik-oligarsiye-bayrak-acti-2486915

27 Haziran 2016 Pazartesi

1000’den fazla müfettiş yardımcısı şu an Vergi Denetim Kurulu ile davalık duruma gelmiştir

1000’den fazla müfettiş VDK ile davalık

1000’den fazla müfettiş VDK ile davalık

Vergi Müfettişleri Derneği Genel Başkanı Kemal Serkan Keskin, “1000’den fazla müfettiş yardımcısı şu an Vergi Denetim Kurulu ile davalık duruma gelmiştir” dedi.

Vergi Müfettişleri Derneği İstanbul Şubesi'nin Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlediği iftar programında konuşan Vergi Müfettişleri Derneği Genel Başkanı Kemal Serkan Keskin, “1000'den fazla müfettiş yardımcısı şu an kurumla davalık duruma gelmiştir” dedi.
Vergi Denetim Kurulu (VDK)'nın 5'nci kuruluş yıldönümüne özel verilen iftara bin 200 vergi müfettişi ve yardımcısı katıldı. Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen programın ev sahipliğini Vergi Müfettişleri Derneği İstanbul Şubesi yaptı. Programa, derneğin İstanbul'daki üyelerinin yanı sıra Ankara, Konya, Denizli, Diyarbakır, Kocaeli gibi şehirlerdeki bazı üye ve yöneticiler de katıldı.
Programın ev sahibi olarak Vergi Müfettişleri Derneği İstanbul Şube Başkanı Fatih Çevikcan, yaptığı selamlama konuşmasında, “Vergi Müfettişleri Derneği İstanbul Şubesi olarak Vergi Denetim Kurulu'nun kuruluşunun 5'inci yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde düzenlediğimiz iftar yemeğine hoşgeldiniz. Meslektaşlarımızın alın teri yetimin hakkının teminatıdır. İçinde bulunduğumuz huzur ayında tek temennimiz kardeşliğin egemen olduğu Vergi Denetim Kurulu'nun nice beş yıllarda yetimin hakkının teminatı olmaya devam etmesidir. Katılımınızdan dolayı teşekkür ediyorum” dedi.
OLİGARŞİK YAPI MÜFETTİŞ SAYISININ ARTMASINI İSTEMİYOR
Pogramda konuşan Vergi Müfettişleri Derneği Genel Başkanı Kemal Serkan Keskin, vergi müfettişlerinin yaşadıkları problemlere dikkat çekti. Keskin, Vergi Denetim Kurulu'ndaki bazı müfettişlere uygulanan rotasyonların eşit olmadığını ifade etti. Keskin, “Aynı kurumda aynı işi yapan vergi müfettişlerinin eşitliğini engelleyen en önemli ayrımcılık rotasyon uygulamasında gerçekleşmektedir. A, B, C, Ç fark etmeden her gruptaki müfettişlere uygulanması gereken rotasyon sadece A grubuna uygulanmktadır” dedi. Diğer bir problemin de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın müfettiş sayısının çoğaltılması gerektiği yönündeki açıklamasına rağmen bunun engellenmek istenmesi olduğunu söyleyen Keskin, “Cumhurbaşkanımız, müfettiş sayısının çoğaltılması gerektiğini belirtmiştir. Ancak bir kesim ‘az olalım değerli olalım' mantığına sahiptir. Alınan birçok vergi müfettişi arkadaşımız yapılan birtakım sınav ve uygulamalarla kurumdan uzaklaştırılmaktadır. 1000'den fazla müfettiş yardımcısı şu an kurumla davalık duruma gelmiştir” diye konuştu.
http://www.timeturk.com/1000-den-fazla-mufettis-vdk-ile-davalik/haber-184642

20 Nisan 2016 Çarşamba

Vergi Müfettişleri Derneği'nden Kamuoyuna Duyuru

Vergi müfettişleri gazeteye ilan verdi

İşte Vergi Müfettişleri'nin verdiği ilan:
KAMUOYUNA
Cumhuriyet tarihinin en büyük atılımlarından biri yapılarak, Maliye Bakanlığı bünyesinde vergi denetimi yapan dört ayrı birim büyük bir reform ile 10 Temmuz 2011 tarih ve 646 Sayılı KHK ile Vergi Denetim Kurulu çatısı altında Vergi Müfettişi unvanında birleştirilmiştir. Bu reformla Vergi Müfettişleri A, B, C ve Ç Grup Başkanlıkları altında toplanmıştır.
Bugün Kurulda görevli Vergi Müfettişi sayısı; 8.500?ü A Grup Başkanlıklarında olmak üzere 10.000?i aşmıştır. Tüm gelişmiş ekonomilerin ve ileri demokrasilerin ortak özelliklerinden biri tabana yayılmış vergi bilinci ile bunu tamamlayan etkin bir vergi denetimidir. Bu anlamda Vergi Denetim Kurulunun teşekkülü ile ülkemiz bu yolda önemli bir adım atmıştır.
Vergi Denetim Kurulu, kuruluşundan itibaren her geçen yıl performansını ve verimliliğini artırmış ve artırmaya devam etmektedir. Yapılan reformun ne kadar öngörülü ve isabetli olduğu Vergi Denetim Kurulu?nun her yıl artan başarısıyla ortaya konulmuştur. Bu başarının elde edilmesinde en büyük pay Vergi Denetim Kurulu çalışma planı ve istatistiklerde görüleceği üzere A Grup Başkanlıklarında görev yapan Vergi Müfettişlerinindir. A Grup Başkanlıklarında görevli Vergi Müfettişlerinin kendilerine verilen görevleri yerine getirmede gösterdikleri gayret ve özveri yapılan reforma ne denli sahip çıkıldığının, özümsendiğinin kanıtıdır.
Vergi Müfettişleri Derneği olarak Vergi Denetim Kurulunun kuruluşundan itibaren çözülmesi gereken birçok sorununun yapıcı bir bakış açısıyla çözümü konusunda 5.000 üyemiz ile birlikte çalışmaktayız. Yapısal problemlerini çözmüş bir Kurulun performansını kalıcı hale getirmek suretiyle ülkemiz vergi sistemi, kamu maliyesi ve ekonomisine katkısının artarak devam edeceğini düşünmekteyiz. Bu süreç içerisinde; Maliye Bakanlığını istediği gibi dizayn etmek isteyen bürokratik oligarşinin temsilcilerinin ve bunların siyaset kurumundaki bazı aracılarının bu reformu engellemeye yönelik bir çok girişimlerine rağmen vergi denetiminin tek çatı altında toplanmasının ülkemize sağlayacağı faydaları öngören, reformun arkasında çok büyük bir kararlılıkla duran ve takip eden; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'a tek çatıyı benimseyen Vergi Müfettişleri Camiası ve Derneğimiz adına bir kez daha teşekkürlerimizi arz ederiz.
Bu vesile ile Sayın Maliye Bakanımız başta olmak üzere, Türk Milletinin bekası adına birleşme iradesine sahip çıkan ve emek verenlere teşekkürü borç biliriz. 2011 yılında Vergi Denetim Kurulunun ihdas edilmesi; Sayın Cumhurbaşkanımızın açılış konuşmasında işaret ettiği üzere bürokratik oligarşiye karşı atılmış önemli bir adımdı. Türkiye?de bugüne kadar yapılan mali reformların en önemli kilometre taşlarından biri olarak gördüğümüz bu reformun üzerinden beş yıla yakın bir süre geçmesine rağmen; bürokratik oligarşinin ruhunu Vergi Denetim Kurulunda yaşatmak, eski ayrıcalıklı konumlarını sürdürmek ve Maliye Bakanlığını arzularına göre dizayn etmek hevesinde olanlar bugün, Vergi Denetim Kurulu çatısı altında birleşmeyi, görünürde kabullenmiş gibi davranmaktadırlar. Çıkarılan ikincil düzenlemelerle 646 sayılı KHK hükümlerine kasıtlı olarak aykırı düzenlemeler ve uygulamalar yapmak suretiyle fiili bir durum oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bu fiili durum üzerinden 646 sayılı KHK?yı etkisiz kılacak yasal düzenlemeleri hayata geçirtebilmek adına, kurulun kurulmasından itibaren bugüne kadar kararlı bir duruş sergileyen siyasi iradeyi kendi isteklerine uygun yeni bir düzenleme yapmaya ikna etmeye çalışmaktadırlar. Bürokratik oligarşinin oluşturduğu bu fiili durum neticesinde bugün maalesef 1000'e yakın Vergi Müfettişi ve Müfettiş Yardımcısı haksız uygulamalardan dolayı Maliye Bakanlığı ile davalık olmak zorunda bırakılmıştır.
Geçen beş yılda kurumsal huzur, kardeşlik ve kaynaşma ortamı ihdas edilememiştir. Daha önce dört başlı unvan ayrımı, şu an fiilen iki farklı birim üzerinden ?A Grup Başkanlıkları? ve B, C, Ç Grup Başkanlıkları? olarak devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Görev dağılımı yönünden getirilen bu alfabetik ayrım, bürokratik oligarşi eliyle adeta hiyerarşik bir kariyer basamağı dayatmasına,sayıca azınlık olan bir zümrenin, vergi denetiminin tüm yükünü üstlenmiş olan çoğunluğa tahakkümüne dönüşmüştür.Bakanlığın çeşitli birimlerinde yapılan idari atamalarda dahi görüleceği üzere hep aynı zümreden atamalar yapılmaktadır. Vergi denetiminde tek çatının başarısı ve verimliliği ortadayken, tekrar eski çok başlı vergi denetimi dönemindeki kast sistemini canlandırmak adına yeni formül arayışlarına girmenin devletimizin ve milletimizin menfaatine olmadığı aşikardır. Bunu yapmak isteyen bürokratik oligarşiye tek çatı kurulurken nasıl fırsat verilmedi ise, bundan sonra da fırsat verilmeyeceğine ilişkin inancımız tamdır. Saygılarımızla Duyurulur.
Vergi Müfettişleri Derneği

25 Şubat 2016 Perşembe

TURNE DÖNÜŞÜ , HOŞ GELDİN

                                                            



Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü. 
Özledik. 
Gözledik… 
Hoş geldin! 
Biz bıraktığın gibiyiz. 
Ustalaştık biraz daha taşı kırmakta, dostu düşmandan ayırmakta… 
Hoş geldin. 
Yerin hazır. 
Hoş geldin. 
Dinleyip diyecek çok. 
Fakat uzun söze vaktimiz yok.

 ....YÜRÜYELİM...............



22 Şubat 2016 Pazartesi

Rum Mehmet Paşa


Fatih Devrinin İbn-i Selül’ü: Rum Mehmet Paşa


z

İkili oynayan usta bir oyuncu.
Devşirme ve sözümona müslüman. Zulümde hadsiz bir tip. Hakkında çok şeyler yazılı zulüm olarak.
Herşey Çandarlı Halil Paşa’nın hakkında ki söylentilerle başladı. Çandarlı’nın Bizans’tan rüşvet aldığı ve fetih çalışmalarını yavaşlattığı, hatta engellemeye çalıştığı iddia edildi. Veya bir başka iddiaya göre de Fatih’in küçük yaşlarda elde ettiği sultanlığın ‘Ülke elden gidiyor’ denilerek tekrar babası II. Murad’a verdirilmesi ve bu işin arkasında Çandarlı’nın olduğu haberi onun ileride idamını netice vermişti.
Çandarlı’nın idamı yeni bir başlangıcı da beraberinde getirdi. Artık Devşirme Vezirler dönemi başlayacaktı. Ve ne kadar enteresandır ki, hariciyemiz itibariyle hâlâ etkisini gösteren bir etkiye sahiptir.
Fethullah Gülen’in, tüm dünyada canlı yayın ile izlenilen yeni Bamteli sohbetinde Rum Mehmet Paşa’dan bahsetmesi karşısında herkes ‘bu kim?’ demeye başladı. Özellikle o şahıstan bahsetmesi ve ülke içindeki hassas duruma işaret etmesi açısından oldukça manidardı. ‘Kökü dışarıda kendisi içeride’ bir uzantı yapı kimbilir belkide ta o zamanlar sızmışlardı.
Bu konuda örnek çalışmalardan birisi Mevlüt Uluğtekin Yılmaz’ın kaleme aldığı ‘Osmanlı’nın Arka Bahçesi’ adlı roman. Rum Mehmet Paşa hakkında :
Çandarlı Halil Paşa’nın rüşvet ve ihanet ile suçlanması, Vüzera’nın Türklerden seçilmemesini doğuracaktı. Yeni dönem devşirme vezirlerin en çok ses getireni ve sinsi olanı ise kuşkusuz Rum Mehmet Paşa idi. Müslüman gibi yaşıyordu. Devşirme idi. Fakat İstanbul’a hala gizlice Konstantinapol olarak bakıyordu. Müslüman gibi görünüyordu fakat Bizans’ı hayal ediyor ve Rum’luğa hizmetten kaçınmıyordu. Bu adam Veziriazam Rum Mehmet Paşa’ydı. İstanbul’un yerlisi bir Rum ailenin çocuğuydu, sözde müslüman olmuş, Osmanlı’nın gözünde itibar kazanmış ve Fatih tarafından Vezir-i Azam’lığa getirilmişti.
Fatih’in devletin gelirlerini artırmak istediği bir sırada Rum Paşa, Fatih’e bir ekonomik yöntem sundu (…) : “Bizans’ın klasik maliye araçlarından iltizam ve tekel usulleri idi.  II. Mehmet, Bizans’ın iktidar adayı olabilecek yüksek aristokrasisini büyük ölçüde yok etmişti. İktidar güvenceye alındıktan sonra bunlardan geriye kalanlar arandı ve bulundular. İmparatorluğun gümrük vergileri, maden ocakları vs. gibi en zengin gelir kaynakları bunlara iltizama verildi. Özellikle Paleoglar bu paylaşımda aslan payını almış görünüyorlar. Bunlardan Mesih Paşa gibi Müslüman olmuş ve büyük haslar elde etmiş onların dışında, Hristiyan kalan Paleoglar de çeşitli has ve zeametle ve mukataalar (kiralıklar) elde ettiler. Bunlar Selanik, Serez ve çevresinde sahip oldukları çeşitli iltizamlardan sonra, İstanbul, Galata ve Gelibolu gibi önemli gümrük mukataalarını da ele geçirdiler.
Rumlar için bunları yapan Vezir-i Azam, Türkler içinde tam tersini yaptı. Şöyle ki, Karamanoğullarını dize getirmek için sefere çıktığında Konya ovasında öyle bir katliam yaptı ki, İstanbul’un acısını gerçekten çıkarmak istedi. O devirleri iyi bilen Aşıkpaşaoğlu yazdığı tarihte onun için şöyle diyor: “Rum Mehmet, yürüdü. Larende’ye vardı. Mescitlerini ve medreselerini yaktı, yıktı ve bozdu. Babasının evi gibi harap eyledi. Şehrin kadınlarını ve oğlanlarını soydurdu. Çıplak ettirdi. Larende’den gitti. Vardı, Ereğli’ye çıktı. Ereğli’nin ilini ve köylerini harap eyledi… Rum şeytanı Mehmet Paşa İstanbul’un acısını almak isterdi. “Rum Mehmet Paşa” görevini yapmıştı ama sonu çok kötü oldu. Aşıkpaşaoğlu’nun ifadesiyle  Fatih onu bir gün “it gibi boğdurdu.”   
Rum Mehmet Paşa gibi art niyetlilerce tarihimiz boyunca nice problemlere sürüklendik. Türkiye’de Rum Mehmet Paşa’nın varlığından bahsediliyorsa, bugün geleceğe daha da umutla bakabiliriz. Rum Mehmet Paşa, Fatih zamanının İbni Selül’ü gibiydi zira.
@sgsevgican
(1) KAYNAK : Osmalı’nın Arka Bahçesi (Roman)
Alıntı;http://blog.zaman.com.tr/fatih-devrinin-ibn-i-selulu-rum-mehmet-pasa/
Günümüzde içimizde ne çok Mehmet paşa lar var ibretlik yazı

2 Şubat 2016 Salı

Vergi suçlarında adaletin terazisi

Bu yazıda piyasada naylon fatura olarak anılan SMİYB(sahte muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge) suçlarının soruşturma ve kovuşturulmasında uygulanan yöntemler üzerinde duracağız ve adaletin terazisi kimin elinde sorusuna cevap arayacağız.
SMİYB suçları ekonomik suçlardan kabul edilir. Burada inceleme konusu yapacağımız hususlar tam olmasa da diğer ekonomik suçlar için de soruşturma, kovuşturma ve hükmün oluşturulması açısından geçerlidir.
VUK 359 unca maddede yer alan suçlardan dava açılması
Naylon fatura suçu 213 sayılı VUK’un 359 uncu maddesi ile düzenlemiştir. 359. madde ile düzenlenen suçlar hakkında dava açılması 367 inci madde ile vergi idaresinin mütalaası şartına bağlanmıştır. Cumhuriyet savcıları vergi idaresi mütalaası olmadan 359. madde kapsamındaki suçlarla ilgili dava açamazlar, bu suçlarla ilgili bir duyum alan C. Savcıları ilgili vergi dairesinden konunun araştırılmasını ve mütalaa verilmesini isterler ve davanın açılması “.. inceleme neticesinin Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesine talik… olunur.
Pratikte bu davalar vergi müfettişleri veya yardımcılarının hazırladığı suç raporu ile açılmaktadır. Vergi suçu raporları C. Savcılarının iddianamelerinin dayanağını oluşturur.
Vergi suçu raporuna göre hazırlanan iddianame ile dava açılır, mahkeme davayı kabul eder ve kovuşturma aşaması başlar. Kovuşturma aşamasında sanık veya müdafii savunmalarını yapar delillerini sunarlar. Delillerin sunulması ve tartışılması aşamasından sonra dosya bilirkişiye gönderilir. Bilirkişiler genellikle müfettişlerin hazırladığı suç duyurusu raporlarını doğrulayan raporlar verirler ve sonuç bölümünde de “takdiri mahkemeye ait olmak” gibi klişe  sözlerle suçun oluştuğunu, nadiren de oluşmadığını belirtirler.
Mahkeme bilirkişinin verdiği raporda suç oluşmuştur derse,  cezaya, suç oluşmamıştır derse beraata hükmeder. Prosedür kabaca böyledir. Sanık veya müdafileri bilirkişi raporuna itiraz etmiş ise dosya muhtemelen aynı bilirkişiye gönderilerek ek rapor istenir, istisnai olarak da dosya başka bilirkişiye gönderilir. Sonuç; hakim bilirkişi raporunun sonuç bölümüne göre hüküm oluşturur.
Bu yargılama sürecinde savcı ya da hakim moderator gibidir; işin esasına karışmaz, sadece süreci yönetir
Adaletin terazisi kimin elindedir?
Adaletin terazisi hakimin elinde olmalı ancak ekonomik suçlarda, özellikle SMİYB suçlarında adaletin terazisinin hakimin elinde olduğu tartışılır.. Bu suçlarda adaletin terazisi vergi müfettişi ile bilirkişi arasında gidip gelmektedir.
Vergi suçu raporlarını yukarıda belirttiğimiz gibi vergi müfettişleri veya müfettiş yardımcıları hazırlamaktadırlar. Bilirkişiler ise genellikle SMM’lerden, bazen de YMM’lerden seçilmektedir.[1] Müfettişlerin, vergi  suçlarında bu iki meslekten daha deneyli oldukları, uzmanlık olarak da bu iki mesleğin en azından gerisinde olmadıkları açıktır. Zaten bilirkişilerin SMİYB suçlarında vergi suçu raporlarının aksine görüş bildirmeleri de çok nadir rastlanılan bir olaydır.
Vergi suçu raporlarının % 80 ini kopyala yapıştır, %15 i KDV tabloları ve % 5 somut suçun delilerine ilişkin olur. Bütün bu raporlar önce uzun uzun suçun maddi ve manevi unsurlarını anlatırlar, KDV indirimi raporlarını koyarlar ve çok az da inceleme konusu mükellefle ve mükellefin fatura aldığı mükelleflerle ilgili tespitler vardır. Sonuç bölümünde de suçun sahte fatura kullanma suçunun oluştuğu belirtilir.
Gariplik nerede?
Suçun tanımını yapmak, unsurlarını belirlemek görev ve yetkisi hakimlerdedir. Suçun unsurlarının oluştuğunu tespit ettikten sonra geriye 359 un hangi fıkrasının, hangi bendinin uygulanacağına  gelir. Gelin görün ki vergi müfettişleri bu işi de hakimlere bırakmazlar.
Bilirkişiler:   CMK 63,  “Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re'sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanuni temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir. Ancak hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemez” demektedir.
Görüldüğü gibi yasa koyucu bilirkişiliği “özel veya teknik bilgiyi gerektiren” hallerle sınırlamıştır. Vergi suçu raporlarında olduğu gibi suçun tanımını yapmak, maddi ve manevi unsurlarının tespit etmek gibi bir görev ve yetkileri yoktur, hukuki mütalaa veremezler, ancak pratikte bu kural “takdiri mahkemenin olmak üzere” klişesi ile dolanılmaktadır.
SMİYB suçlarındaki mevcut işleyişin doğurduğu adil olmayan sonuçlar
Hakimin vergi müfettişlerinin suç duyurusu ve bilirkişi raporunun sonuç bölümüne göre karar oluşturduğunu biliyoruz. Bu nedenlerle SMİYB suçlarında verilen hükümlerin ne kadar adil olabileceği suç duyurusu raporlarının ne kadar sağlıklı olduğuna bağlı olduğu için önce bu raporları ve içeriklerini inceleyeceğiz.
Bilindiği gibi SMİYB, sahte veya mahiyeti itibari ile gerçeği yansıtmayan muhasebe belgeleridir. Faturalar satın alınan hizmet veya emtiayı, miktarını, fiyatını gösterir. Faturanın karşılığında hiçbir hizmet veya emtia alınmamış ise fatura sahtedir. Mal veya hizmet alınmakla birlikte içerik yanıltıcı olabilir; alınan hizmet veya malın miktarı gerçeği yansıtmamaktadır, fiyat piyasa gerçekleri ile uyumlu değildir, bu durumda mahiyeti itibari ile yanıltıcı olan bir belge ile karşı karşıyayız.
Vergi suçu raporlarındaki ilk ve önemli olumsuzluk yerinde ve zamanında yapılamayan vergi denetlemeleri ve bu gecikmiş incelemelere dayalı olarak hazırlanan vergi inceleme ve suç raporlarıdır.
Vergi daireleri iş yoğunlukları nedeniyle mükellefleri VUK 113 ve 114. maddelerde düzenlenen 5 yıllık  tarh zaman aşımının son yılında incelemeye alabilmektedir. Vergi suçu raporları üzerinde yapılan incelemelerde anlaşılan sahte fatura düzenleyen mükelleflerin bu belgeleri düzenledikleri tarihten 2 ile 5 yıl aralığında incelendiği, sahte muhteviyatı itibari ile yanıltıcı belge kullanan firmaların ise genellikle zaman aşımımın son yılı, 5. yılda incelemeye alındıkları görülmektedir. Görüldüğü gibi yerinde ve zamanında yapılan bir denetleme yoktur. Danıştay kararlarında yerinde ve zamanında yapılmayan inceleme ve tespitleri ısrarla eleştirmektedir, çünkü yıllar sonra yapılacak vergi incelemeleri ile gerçeğe ulaşılması çok zordur.
Düzenleme tarihinden yıllar sonra sahte belge düzenlediği iddia olunan mükelleflerle ilgili yapılan tespitler sağlıklı olmadığı gibi bu belgeleri kullandığı iddia olunan mükelleflerle ilgili olarak 5 yıl sonra yapılan inceleme ve tespitler bir başka sorundur.
Yanıltıcı belge kullanan mükelleflerle ilgili çoğu kez dayanılan yegane dayanak sahte fatura düzenleyen mükelleflerden yapılan alımlardır. Bir an için fatura veren mükellefin faturalarının sahte olduğunu kabul etsek bile bu durum fatura alan firmanın alımlarının gerçeği yansıtmadığını göstermez. Fatura alan mükelleflerin alımlarının gerçek olmasına karşın fatura veren firmanın faturaları sahte olabilir.
Danıştay E. 2008/7281, K. 2012/2865 ve 23.5.2012 tarihli kararında “Alışların Sahte Faturalarla Belgelendirdiğinin Açık ve Somut Bir Şekilde Ortaya Konulması Gerektiği - Ticari Yaşamda Malı Satın Alan Mükellefin Malı Satanın Vergi Yükümlülüklerini Yerine Getirip Getirmediği Hususunda Bilgisinin Olmamasının Olağan Olduğu” .
Anılan kararında Danıştay, malı satan alan mükelleflerin fatura veren firmalarla ilgili araştırma yapma zorunluluğu olmadığına hükmetmiştir. Kaldı ki yukarıda belirttiğimiz gibi denetlemeler zamanında yapılmadığı için mükellefin fatura aldığı tarihte fatura veren firmada olumsuz bir tespit veya inceleme raporu yoksa mükellef araştırma yapmış olsa bile olumsuz bir sonuç göremeyecekti. Görülen davaların kahir ekseriyetinde yanıltıcı belgeleri kullandığı iddia edilen mükelleflerin alımlarını yaptıkları mali takvim yıllarında sahte olduğu iddia edilen belgelerin düzenlendiği mali takvim yıllarında yapılmış olumsuz bir tespit veya vergi inceleme raporu yoktur.
Varsayımla hüküm oluşturma:     TCK’nın 2/3 maddesi (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz demektedir.
Kıyas yolu ile hüküm oluşturulamaz.:    YCGK’nun yerleşik kararlarına göre varsayımla hüküm oluşturulamaz.
Kuşkudan sanık yararlanır, “in dubio pro reo”  YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2011/10-387 K. 2012/75 T. 6.3.2012 kararında “Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.”
Fatura veren mükellefin sahte fatura düzenlediği iddiasından fatura alan mükellefin alımlarının gerçeği yansıtmadığı sonucunu çıkarmak kıyas ve yorumla hüküm oluşturmaktan başka bir şey değildir. Suç raporları hiçbir kesinliğe dayanmadığı gibi yerinde ve zamanında yapılmayan gecikmiş incelemelere dayandığı için dayanakları son derece kuşkuludur.
Vergi müfettişlerinin mükelleflere karşı vicdani bir sorumluluğu yoktur. Vergi müfettişleri alelacele yaptıkları incelemelerle sorumluluğu hakimlere bırakmaktadırlar. Hakimler bu sorumluluklarının bilinci ile adaletin terazisini müfettişlere veya bilirkişilere bırakmayıp ellerinde tutmalıdırlar. Aksi halde içeride olan masum insanlar vicdanları yaraladığı gibi adalete karşı güven de azalacaktır.

Alıntı:http://www.adaletbiz.com/vergi-hukuku/vergi-suclarinda-adaletin-terazisi-h29061.html