DOĞRU OLSAM OK GİBİ YABANA ATARLAR BENİ, EĞRİ OLSAM YAY GİBİ ELDE TUTARLAR BENİ, NE FAKİRİ AÇ GÖRDÜM NE ZENGİNİ TOK, HEDEFİNE VARIR ELBET DOĞRULUK
7 Ağustos 2012 Salı
1 Ağustos 2012 Çarşamba
Eskisi ve yenisiyle Ankara bürokrasisi
Eskisi ve yenisiyle Ankara bürokrasisi
Devlet sisteminin
ve bu sistemin kurumları olan bürokrasinin ve bürokratının daha
verimli, hızlı, adil, çağdaş ama bize has, milli ve manevi değerlerimize
saygılı, hizmet esaslı, liyakate değer veren bir düzene kavuşması bu
ülke için daha faydalı olur diye düşünüp, statükodan yakındık, değişmesi
gerektiğini savunduk.
Ekonomik
ve sosyal kalkınmada yetişmiş insan gücü ve devlet yetkisini kullanarak
paylaşan memur ve bürokrat yapılanmasının önemini vurguladık. Bu
kapsamda kendi kendimize sıra dışı, riskli ve fakat örnek
davranışlarda bulunduk. Don Kişotca çıkışlar yaptık. Bu sırdaşı, misyon
yüklü ve fakat sıradan bakıldığında anlamsız olarak
değerlendirilebilecek şeyler de yaptık.
Bir hatıra..
97-98
yıllarıydı, Hazine uzmanı kadrosundayken kardeş müsteşarlığın müsteşarı
(Y.E) makamına çağırarak, Sayın Bakanın talimatı ile genel müdür
yardımcısı olarak atayacaklarını bildirmişti. Siyasi bir atama
kokuyordu. Ancak teklif edilen genel müdürlüğün ilgi alanı ve yapılan
işler benim geçmişimle, liyakatimle çok bağdaşmıyordu. Orada başarılı
olacağıma inanmadığımı, idareyi maslahat kabilinden görev almanın bize
yakışmayacağını ve her iki genel müdürlük teklifini de kabul
edemeyeceğimi, şayet geçmişimle alakalı bir görev tevdi edilirse her
şeyimle beraber hizmet edebileceğimi ve başarılı olacağımı söyledim.
Sayın
Bakan'a hürmetlerimi ve lütfettiklerini ancak bu görevlere layık başka
bir arkadaşımızın kuruma da, ülkeme de daha faydalı olabileceğini, bu
atamaların siyasi bir atama olacağını ancak siyasi iktidarın bitiminde
görevden alınabileceğimi, bu halde bile on bin dolar maaşla yurtdışında
görevlendirileceğimi bilerek reddettiğimi söylediğimde, teklifi yapan
Müsteşar normal olarak şaşkına dönmüştü. Belki de bana acıyarak
bakmıştı, bilemem.
Bende
kendilerine bir gün hatıratınızı yazarsanız ve bir uzmana genel
müdürlük teklif ettik, o da eğitimi ve geçmişiyle alakalı olmadığı için
reddetmişti diye bahsederseniz belki ileride göreve talip olacaklara
liyakat adına güzel bir örnek teşkil eder, bu da için yeter de artar
bile demiştim. Meslek hayatımızda buna benzer birçok sıra dışı fakat
hukuki uygulamalarda bulunduk.
Bu
statüko dışı davranışlarımız kimsenin de umurunda olmadı. Ama biz her
zaman dik yürüdük, doğru olanı yaptık. Genel müdür kadrolarında ise
inandığımız şekilde çalıştık ve çok kısa süre içerisinde başarılar
yakaladık. Uzman kadrolarında üstlerimizden şikayetçi olduğumuz hiç bir
uygulamayı personelimizden istemedik, egolarımızla hareket etmedik,
mevzuata uyduk ama mevzuatı uygulayacağız diye astlarımıza eziyet
etmedik. Her zaman kurumlarımıza ve koltuklarımıza veren el olduk. Hata
gördüysek, hemen soruşturma açıp, insanın kimyasını bozmak yerine
düzeltmesine fırsat verdik. Sevildik, sayıldık, güvenildik.
Ne diye şikayet ettik?
Statükocu dedik, bu kafayı değiştirmeli dedik,
Monşer dedik, halka inmeli dedik, tepeden bakıyor dedik,
Aristokrat dedik, makamlar babadan oğula geçmemeli, Anadolu evladı da bu makamlarda yer almalı dedik,
Masaya yapışmamalı, koltuktan kalkmalı, sahaya inmeli dedik,
İdare eden değil, verimliliğini artıran, kar ettiren, üreten olmalı dedik.
Güzel konuşmalı, seviyeli konuşmalı, temiz, düzenli, uyumlu giyinmeli dedik,
Bilgisini, görgüsünü sürekli artırmalı, kitap okumalı, örnek olmalı dedik,
Saygı duyulur olmalı, koltuğunu şenlendirmeli, bunun için gayret etmeli dedik,
Halka hizmeti hakka hizmet bilip, halkın gerçek hizmetkârı olmalı dedik,
Bürokratına bakınca, devlete güven artmalı dedik,
Bürokrat emin olmalı dedik, güvenilir ve yaptığının hesabını verir olmalı dedik,
Boş konuşmamalı, iftira etmemeli dedik, bunlar ona yakışmaz dedik,
Kibir, gurur nedir bilmemelidir dedik,
Nefret, kin, öç duygularından arınmış olmalı dedik,
Makamlar ve sıfatları yükseldikçe, kendisi küçülmeli, tevazu sahibi olmalı dedik,
Egolarını ezmeli, işine karıştırmamalı dedik,
Siyasi görüşlerini ve inanışlarını işine karıştırmamalı, herkesin herkesimin memuru olmalı dedik,
Rüşvet yememeli, hakkına razı olmalı dedik, gizli saklı işler yapmamalı dedik, mutlaka bir gören duyan olur dedik,
Bu dünyada olmasa da, diğerinde mutlaka hesap sorulur dedik
Şikayet ettik de ne oldu?
Evet
statüko oldukça değişmiş, şikayet ettiğimiz konular da değişmiş,
monşerler, aristokratlar yerini çoğunlukla Anadolu evlatlarına bırakmış,
çok güzel ve başarılı işler de yapılmış ve yapılmakta.
Bürokrasinin
merkezi olan başkent Ankara her zaman dedikodularla, senaryolarla,
entrikalarla doludur. Bugün yalanladığın şeye, ertesi gün başka bir
kaynaktan kulağına geldiğinde inanırsın. Son zamanlarda Ankara
seyahatlerimde ustalık dönemi bürokratlarını sıkıntılı, çok gergin
gördüm, morale, motivasyona ve güvene ihtiyaçları var gördüm.
İftira ve dedikodu kampanyaları almış basını gitmiş,
Soruşturmalar, teftişler, imzasız ihbarlar gırla gidiyor,
Hukuk müşavirliğine sormadan, komisyon kurmadan imza atmamalar,
Cemaat kavgaları, etnik ve siyasi çekememezlikler, hemşeri kazıkları,
Nikahlı veya nikahsız esler artmış, bir kısım yuvalar yıkılmış,
Eski patronun ekibini temizleme operasyonları asıl iş olmuş,
Kral öldü yasasın yeni kral haykırışları, samimiyetsizlik yayılmış,
Bir yorgunluk, bezginlik, stres, korku, diz boyu,
Güvensizlik, dinlenme ve takipleşme paranoyaları cep telefonlarını çekmecelere sokmuş,
Her yazıdan kopya çekip evde özel arşiv oluşturma çalışmaları son safhada,
Yıldızı düşmüş veya eski arkadaşlar ile görüşmeme, telefonlarına çıkmama huyu oluşmuş,
Herkesin gözü bir diğerinin cebinde, maaşında, ek gelirlerinde, lojmanında, bir merak bulutu sarmış,
Bugün değil yarın düşünülür olmuş, görevden alınınca ne iş yapacağım endişesi şirazesini kaybetmiş,
Bakanlar memurlarından, bürokratlarından daha çok çalışır olmuş, eski statüko ve oligarşi dağılmış, yenisi oluşmuş.
Alıntı http://burokrathaber.com/makale/eskisi_ve_yenisiyle_ankara_burokrasisi-49094
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)