14 Kasım 2011 Pazartesi

Vergi denetiminde kronik sancı

Maliye Bakanlığı'nı, özellikle vergi alanını uzun yıllardır izliyorum. Farklı genel müdürlüklerde veya denetim birimlerinde çok sayıda arkadaşım da var. Hemen her gün bir elektronik posta alıyorum.
Bakanlığın iç dinamikleri açısından ciddi yorumlar dinliyorum. Aralarında "adaletsizlik" hissine kapılan da var "isyan" noktasına gelen de...
Mesele, "vergi denetiminin ortak çatı" altında toplanması. Nitekim yeni oluşturulan "Vergi Denetim Kurulu" hâlâ tartışılıyor.
Ki bu noktada benim de eleştiri ve önerilerim söz konusu...

Yalnız, şimdi eğri oturup doğru konuşma zamanı.
Dünün yanlışlarından ders çıkarma, yarına ilişkin kaygıları giderme zamanı.
Önce düne dönelim... Maliye müfettişi, hesap uzmanı, gelirler kontrolörleri... Birbirinden değerli bürokratlar. Ve onlara eklenen vergi denetmenleri.
Düne kadar müfettişler, hesap uzmanları ile çekişirdi. Gelirler kontrolörlerini pek kaale almazlardı. Ne zaman ki "denetim birimleri birleştirilmeli" iradesi oluştu, o anda "Müfettişlerle hesap uzmanları zoraki kurul yapısında buluşmaya razı oldu." Nasılsa onlar doğrudan bakana bağlı merkezi denetim elemanları statüsünde kalacaktı.
Eh, gelirler kontrolörleri de Gelir İdaresi Başkanı'nın emrinde, kendilerine verilen işlerde çalışabilirlerdi. Vergi denetmenleri de kalibre yetersizliği ile taşrada konuşlanmalıydı.
Çatı işi ciddiye binince bu kez "müfettiş, uzman ve kontrolör" bir araya gelmeyi kabullendi. Denetmenler ise kapıdan döndürüldü.
Çünkü o yapı dahi hem gücü hem de denetim pastasının dağılımındaki etkinliği sürdürülebilir kılıyordu. Yani, bakanlığın üst yönetimine hakim olmayı ve piyasada yeminli mali müşavirlik gücünü kontrol altında tutmayı.
İçeriyi marke etme, dışarıya mesaj gönderme zihniyeti bugün de canlı. Ama durum biraz değişti. Vergi inceleme ve denetim rolü, kurul ayrımı olmaksızın "Vergi müfettişliği" sıfatında birleşiverdi.

Şimdi sancılı geçiş dönemindeyiz. Bu dönemin yönetimi, maliyenin geleceğini belirleyecek. Lakin reforma sahip çıkmak kadar aksayan yönlerini de görmek gerek.

Kuşkusuz; kurumları, gelenekler hatta usta-çırak ilişkisi ile şekillenen kültürü yönetir.
Bu zincirin olumlu yönleri kadar riskleri de söz konusudur. Örneğin, sağlam kurumsal hafıza ve yönetim kalitesi getirdiği gibi tek tip adam yetiştirme ve kurumsal taassup da getirebilir.
Üstelik, bu seçkin camiaya adım atanlar, bürokratik ikbalini gözeterek, beklentilere göre pozisyon almaya zorlanabilir.
Bugüne dönecek olursak, şunları söyleyebiliriz:

Vergi denetiminde tek çatı modelinden geri adım atılmamalıdır.
Türkiye'nin nitelikli üniversitelerinden derece ile mezun olup Maliye Bakanlığı'na giren kariyerli insanlar, bir gecede tenzili rütbeye uğrama psikolojisinden kurtarılmalıdır.
Maddi tatmin düzeyi artırılmalı, bilgi açığı olan eski denetmenler meslek içi eğitime tabi tutulmalıdır.
Vergi hasılatı sınırlı ancak mükellef sayısı yüksek görünen küçük ölçekli işletmelerin denetimine, vergi müfettişlerinin sayıca büyük oranı tahsis edilmemeli, az adamla yapılabilen denetim teknikleri uygulanmalıdır.
Denetimde uzmanlık gerektiren işlere ağırlık verilmesi yerinde olmakla birlikte bu işin yapılış biçimi kimse için imtiyaza dönüştürülmemelidir.
"Uzlaşma" müessesesi şeffaflaştırılmalıdır. "Mükellef mahremiyeti" bahanesine fazlaca sığınılmadan, bu gri alana neşter vurulmalıdır.
Milli Emlak denetmenleri ile muhasebat kontrolörlerinin haklı itirazları ve yeni oluşturulan kadronun yetersizliği dikkate alınmalıdır.


Sözün özü...
Tüm bu yazdıklarımızın takıntılı bir grubun iddia ettiği gibi "kurul düşmanlığı" ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Vatandaş, sade vergi mevzuatı, uygulamada yeknesaklık ve istikrar istemekte, "eğitici vergi denetimi" beklemektedir.
alıntı

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/muderrisoglu/2011/11/14/vergi-denetiminde-kronik-sanci

10 Kasım 2011 Perşembe

Hükümet, Maliye'de tarihi bir karara imza attı

Hükümet, temmuzda Maliye Bakanlığı adına tarihi sayılabilecek bir karara imza attı. O doğru kararın sancıları devam ediyor. Neydi o karar? Farklı unvanlar altında çalışan, birbiriyle çekişen, bakanlık yönetimini hatta özel sektörü dahi şekillendiren vergi denetim işinin 646 sayılı kanun hükmünde kararnameyle "tek çatı" altında toplanması. Ekim sonunda bu kez bir yönetmelik yayımlandı. "Vergi Denetim Kurulu Yönetmeliği." İşte o yönetmelik, yeni vergi denetim sisteminin üç aylık görünümünü ve gidişatı değerlendirmemizi zorunlu kıldı.

Anlaşılan o ki Maliye Müfettişi, Hesap Uzmanı, Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenleri'nin "vergi müfettişi" olarak ortak hedefe yöneltilmesi zaman alacak. Bu adımın hayırlı yanı ise vergi denetiminde görev alacak genç nesillerin kafa karışıklığından ve kurul taassubundan kurtarılması olacak. Ancak,

Maliye Bakanlığı'nda, vergi dışındaki fonksiyonları kontrol edecek, çekirdek kadrodan ibaret "Maliye Müfettişleri"ne hâlâ ihtiyaç var.

Vergi denetmenleri -bir anlamda- terfi ettirilip vergi müfettişi yapılırken Milli Emlak Denetmenleri'ni ve Muhasebat Kontrolörleri'ni görmezden gelmek; onları, tatmin düzeyi sınırlı uzman kadrolarına almak adil değil.

Ama en önemlisi "zihniyet reformu!" Yani, vergi denetimindeki kurul isimlerini kaldırır gibi yapıp, geçmişin izlerini ustaca geleceğe taşıma riski. Vergi Denetim Kurulu bünyesinde -benim de desteklediğim- biçimiyle "4 Grup Başkanlığı" oluşturuldu.

A Grubu: Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler

B Grubu: Büyük Ölçekli Mükellefler

C Grubu: Organize Vergi Kaçakçılığıyla Mücadele

D Grubu: Örtülü Sermaye, Transfer Fiyatlandırması ve Yurtdışı Kazançlar.

Buraya kadar tamam. Kilit sorumuz şu:

"Peki, bu gruplarda kimler görev alacak?" İlk bakışta, başarıyı ödüllendirdiği izlenimi uyandıran, performansa dayalı bir model kurulmuş gibi. Lakin bu modelin tek taraflı işleyeceği kuşkusu doğuyor. Örneğin, vergi müfettiş yardımcılığı sınavında en başarılı yüzde 20'lik dilimdeki adaylar, kurmay kadrolara atanacaklar. Büyük mükellefleri, yurtdışı servetleri denetleyecekler. Diğerleri; bakkal, manav, tüccar denetimine yollanacaklar. Bu hiyerarşinin bir süre önce kaldırılan vergi denetmenliğinden farkı ne? Hemen hemen hiç?

Tabii denilebilir ki "Vergi müfettiş yardımcılığından müfettişliğe geçiş sırasında kariyerli gruplara atanma şansı var." Ama o da yeterli değil. Hatta vergi müfettişliğinden başmüfettişliğe atanma aşamasında bile nitelikli grup başkanlıklarına girme fırsatı sunulması da meseleyi çözmüyor. Zira, B, C, D gruplarında görev alanlar sadece bu üç rol arasında değişim yaşarken, A grubundakiler ise bu grubun farklı illeri arasında dolaştırılacaklar. İşte konunun özü de burada. Vergi denetiminde uzmanlık kadar, mükellefi ve ülkenin gerçeklerini de tanımak önemli. Bir o kadar önemli olan da uzmanlık şapkası altında yeni kast sistemleri yaratılmaması. İddia edilebilir ki "B, C, D gruplarındaki arkadaşlar da yurtiçi ve yurtdışı turnelerle sahada ayak basmadık yer bırakmayacak!" Oysa birkaç aylık denetim turlarından söz etmiyoruz. Şunu savunuyoruz: "Bir vergi müfettişi, diğerinden aşağıda tutulmasın. Hepsi eşdeğer donanımda olsun. Küçük ve orta ölçekli mükellef denetimi yapmadan, hemen büyük mükellef deneticisi olamasın. Özellikli denetim gruplarında bulunup da performansı yetersiz kalanlara da önlem alınsın. Küçük mükellef denetimine ayrılan kadro sayısı sınırlı tutulsun. Bu gruptakiler dahi diğerleri ile karma ekipler halinde değişik denetim alanlarına dahil edilsin. Vergi gelirlerinin yüzde 70'inin zaten otomatik biçimde toplandığı unutulmasın! Kadro ağırlığının yüzde 80'i küçüklere değil, büyüklere kanalize edilsin!"




Okan Müderrisoğlu okanm@sabah.com.tr